Her düşmanlık sevgiye dönüşebilir fakat...

A -
A +

Bütün düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur. Fakat hasetten dolayı olan düşmanlık böyle değildir. Zira kıskanç insan, başka bir insanın kendinden iyi giyinmesini, iyi yaşamasını hazmedemez. Yani onun boyunu, posunu, güzelliğini, çalışkanlığını, başarısını kıskanır. Daha kötüsü, onun başına gelen fenâlıklara sevinir. İşte bu hâl, kıskançlığın en kötü derecesidir. Böyle insandan Allahü teâlânın yardımı kesilebilir. Kıskanç insan, Allahü teâlânın kendisine verdiği şeylere râzı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdiğine râzı olmayan insandan, Allahü teâlâ râzı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan râzı olmaması ise, felâketlerin en büyüğüdür. Başkasının, kendinden üstün olan herşeyini kıskanan, ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyen insana, kıskanç denir. Bu hâl, insanlığın en kötü huylarından biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insanlar, kendilerinden aşağı olan insanları görmezler fakat kendilerinden yüksek ve varlıklı insanların ise, her şeylerini görürler ve onları kıskanırlar. Kıskançlıktan kurtulanlar rahat ve huzûra kavuşur. Bu iş, zenginlik ve fakirlik işi değildir. Bu iş, kalbin zenginliği ve fakirliği işidir. Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmeği kazandığı zaman, Allahü teâlâya şükreder ve zenginlerin halini düşünmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyarlarına daha birkaç milyar ekleyemediği için üzüntü içindedirler. Ateşin odunu yok ettiği gibi... Hased, ibâdetlerin sevâbını giderir. Hadîs-i şerîfte; (Hased etmekten sakınınız. Biliniz ki, ateş odunu yok ettiği gibi, hased de hasenâtı yok eder!) buyuruldu. Hased eden, onu gıybet eder, çekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyâmet günü, bu zulümlerinin karşılığı olarak, hasenâtı alınarak ona verilir. Hased edilendeki nimetleri görünce, dünyası azâb içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayır, hasenât işleyenlere, on kat sevâb verilir. Hased bunların dokuzunu yok eder, birisi kalır. Hadîs-i şerîfte; (Geçmiş ümmetlerden iki kötülük sizlere bulaştı: Hased ve kazımak. Bu sözümle onların başlarını kazıdıklarını anlatmak istemiyorum. Dinlerinin kökünü kazıyıp yok ettiklerini söylüyorum. Yemîn ederim ki, imânı olmayan Cennete girmeyecektir. Birbirinizle sevişmedikçe, imâna kavuşamazsınız. Sevişmek için, çok selâmlaşınız!) buyuruldu. Abdullah bin Hubeyk hazretlerine, Horasan'dan sevdiği birisi geldi ve kendisinden nasîhat isteyince ona hitaben buyurdu ki: "Ey Horasanlı! Dilinle yalan söyleme, gözünle harama bakma. Kalbinle müslüman kardeşine hased etme. Kin tutma ve iyi şeyler arzu et. Eğer böyle yapmazsan, sonunda bedbaht olursun." Ömrün uzun olması için... Akşemseddîn hazretleri de sohbetlerinde sık sık: "Kimseye kızmayın, eziyet ve cefâ etmeyin. Ömrünüzün uzun olmasını istiyorsanız, kimsenin nimetine hased etmeyin. Kimseyi kötüleyip, atıp tutmayın. Sizden üstün kimselerin önünden yürümeyin" buyururdu. Burhâneddîn Tirmizî hazretleri buyurdu ki: "Hased, nefis köpeğinin sıfatıdır. Çünkü o, dünyâ leşinin başında durmaktadır." Fudayl bin İyâd hazretleri talebelerinden birinin vefâtı yaklaşınca, onun yanına giderek Yâsîn-i şerîf okumaya başladı. Talebe; "Ey hocam! Bunu bana okuma" deyince, Fudayl hazretleri sustu. Sonra o talebeye Kelime-i tevhîdi telkîn etti. Talebe; "Ben o mübârek sözü söyleyemiyorum. Çünkü ondan uzağım" dedi ve vefât etti. Fudayl bin İyâd hazretleri evine dönerek evden çıkmaksızın bir müddet mahzûn oldu, ağladı. Sonra rüyâsında talebeyi Cehennem'e götürürlerken gördü ve; "Ey oğul! Sen talebelerimin en iyilerindendin. Neden Allahü teâlâ senden mârifet nûrunu aldı?" diye sordu. Talebe; "Üç şey sebebiyle Allahü teâlâ benden mârifet nûrunu aldı: Birincisi, nemîme. Çünkü ben size başka, arkadaşlarıma başka söyler, söz taşırdım. İkincisi hased. Ben arkadaşlarıma hased ederdim. Üçüncüsü, içki. Bir defâsında hastalanmıştım. Hastalığımı tedâvî ettirmek için hekîme gittim. Hekim bana; "Her sene bir kadeh şarap içeceksin, yoksa iyi olmazsın" dedi. Ben de böylece alışıp gittim" dedi. Vehb bin Münebbih hazretleri buyurdu ki: "Hasedcinin alâmeti üçtür. Hased ettiği kimse, yanında yoksa, gıybetini eder. Yanında bulunduğu zaman dalkavukluk yapar. Onun başına bir belâ geldiği zaman sevinir." Duası kabul olmayanlar!.. İbn-i Vefâ hazretleri de buyurdu ki: "Sakın Allahü teâlânın lütfuna mazhâr olmuş ve senden üstün kılınmış bir kimseye hased etme. Çünkü hasedin sebebiyle Allahü teâlânın gazabına uğrayabilirsin. Çehren değişip, kötü âkıbetlere düşebilirsin. Nitekim Âdem aleyhisselâma hased edip, böbürlenerek secde etmeyen iblîs, mel'ûn oldu." İmâm-ı Şâfiî hazretleri ise; "Dünyâda en huzursuz kimse, kalbinde hased ve kin taşıyanlardır" buyurmuştur. Netice olarak, hased etmek, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Boşuna üzülmüş, yorulmuş olur. Kazandığı günâhlar da, cabası olur. Zaten hiçbir hasedci muradına kavuşmamıştır. Kimseden hürmet, saygı görmemiştir. Ebülleys-i Semerkandî hazretleri buyurdu ki: "Üç kimsenin duası kabul olmaz: Harâm yiyenin, gıybet edenin, hased edenin."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.