Kötülerden uzaklaşmadıkça, yakınlık olmaz

A -
A +

Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. "Teberrî etmedikçe, tevellî olmaz." Yanî uzaklaşmadıkça, dostluk olmaz. Bir kimse, Allahü teâlâyı seviyorum dese, fakat Onun düşmanlarından teberrî etmese yani uzaklaşmasa, bu sözüne inanılmaz. Çünkü Âl-i İmrân sûresinin 28. âyetinde meâlen; (Kâfirleri sevenleri, Allahü teâlâ, azâbı ile korkutuyor) buyurulmaktadır. Kalbde îmânın bulunduğuna alâmet, küfürden teberrî etmek, kaçınmaktır ve inkârdan, inkâr edenlere mahsûs olan şeyleri kullanmaktan sakınmaktır. Küfürden teberrî demek, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemektir. İbrâhîm aleyhisselâmın bu kadar büyük olması ve bütün insanlar arasında, ikinciliği kazanması ve Peygamberler babası olmakla şereflenmesi, hep Allahü teâlânın düşmanlarından teberrî etmesi sebebi ile idi. Allahü teâlâ, Mümtehine sûresinde meâlen; (Ey mü'minler! İbrâhîm aleyhisselâmın gösterdiği güzel yolda yürüyünüz! Ya'nî siz de, onun gibi ve onunla berâber bulunan mü'minler gibi olunuz! Onlar, kâfirlere dedi ki: Bizden sevgi beklemeyiniz! Çünkü siz, Allahü teâlâyı dinlemeyip başkalarına tapıyorsunuz. O taptıklarınızı da sevmiyoruz. Sizin uydurma dîninize inanmıyoruz. Bu ayrılık, aramızda düşmanlığa sebep oldu. Siz, Allahü teâlânın, bir olduğuna inanmadıkça ve emirlerini kabûl etmedikçe bu ayrılık, kalbimizden silinmeyecek, her şekilde kendini gösterecektir) buyuruyor. "Yaptıklarımdan bir fayda görmem" Abdullah bin Ömer hazretleri buyuruyor ki; "Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceyi ibadetle geçirsem, bütün malımı tek tek Allah yolunda dağıtsam ve bu hal üzere ölsem, fakat gönlümde Allaha itaat edenlere karşı bir sevgi ve Allaha isyan edenlere karşı da bir buğz olmasa, bütün bu yaptıklarımdan bir fayda görmem." Fudayl bin Iyad hazretleri ise: "Ey insan! Firdevs Cennetinde Peygamber efendimizle ve Sıddıklarla beraber bulunmayı istiyorsun ama, buna karşılık sen hangi güzel ameli işledin? Nefsinin hangi arzusunu geri çevirdin, hangi hiddetini yendin, sana gelmeyen hangi akrabana gittin, din kardeşinin hangi kusurunu affettin, Allah için, uygunsuz olan hangi yakınından uzaklaştın ve uygun olan hangi tanıdığına yakın oldun?" buyurmaktadır. Ebu İdris Havelani hazretleri, Muaz bin Cebel hazretlerine hitaben; -Seni Allah için seviyorum deyince, Muaz bin Cebel hazretleri; -Sana müjdeler olsun. Bir gün Resûlullah efendimizden işittim: "Kıyamet günü Arş-ı a'lanın etrafında birtakım insanlar için kürsiler kurulacaktır. Bunların yüzleri ayın ondördü gibi parlayacaktır. İnsanlar feryat ederken, onlar feryat etmez. İnsanlar korkarken onlar korkmaz. Onlar, korku ve kederleri olmayan, Allahın gerçek dostlarıdır" diye buyurmuştu. Bunun üzerine Ebu İdris Havelani hazretleri; -Bunlar kimlerdir? diye sual edince, Muaz bin Cebel hazretleri; -"Onlar, Allah için birbirini sevenlerdir" diye nakletmişlerdir. Muhabbet, sevgilinin dostlarını sevmeyi, düşmanlarına düşmanlık etmeyi îcâb ettirir. Bu sevgi ve düşmanlık, sâdık ve samimi olan mü'minin elinde ve irâdesinde değildir. Çalışmadan, zahmet çekmeden kendiliğinden hâsıl olur. Dostun dostları güzel, düşmanları ise çirkin ve fenâ görünür. Seven, sevdiğinin düşmanlarından kesilmedikçe sözünün eri sayılmaz. Buna münâfık, yanî yalancı denir. Peygamber efendimiz de buyurdu ki: (İbâdetlerin efdali, Müslümânları Müslümân oldukları için sevmek, kâfirleri, kâfir oldukları için, sevmemektir.) "Dünyâ ve âhiretini zarara soktun" Abdülkâdir Geylânî hazretleri, sevenlerinden birine hitaben buyurdu ki: "Âhireti sermâyen, dünyâyı bu sermâyenin kazancı yap. Zamânını, önce âhireti elde etmek için sarf et. Geri kalan vaktini, geçimini temin için harca. Sakın dünyânı sermâye, âhiretini onun kârı şeklinde yapma. Böyle yaparsan, dünyâdan artan zamânını, âhiretin için sarf edersin. Bu zaman zarfında namazlarını kılmaya çalışırsın. Fakat çabucak kılayım diye, rükünlerine riâyet etmezsin. Sonra dünyâ işlerinden dolayı yorulur ve bitkin düşersin. Yorgunluktan ölü gibi yatar, gündüz de faydasız olursun. Nefsine, hevâ ve isteğine hattâ şeytâna tâbi olursun. Âhiretini dünyâya karşılık satarsın. Nefsinin kölesi ve onun bineği olursun. Hâlbuki sen, nefsine binmek, onu yalanlayıp tekzib etmek ve selâmet yoluna sokmakla emrolunmuşsun. Sen, nefsinden gelen istekleri kabûl etmekle, kendine zulmettin. İpini onun eline verdin. Dünyâ ve âhiretini zarara soktun. Böyle olursa, Kıyamet günü din ve dünyâ bakımından insanların en müflisi ve en zararlısı olursun. Eğer nefsini âhiret yoluna çekseydin, âhiretini esas ve sermâye kabûl etseydin, dünyâ ve âhiretini kazanırdın. Nefsin kötülüklerinden korunur, iyilerden olurdun."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.