Âhireti kazanmak için...

A -
A +

Îmân ile küfür birbirinin zıddı olduğu gibi, âhiret de, dünyânın zıddıdır. Dünyâ ve âhiret bir araya getirilemez. Âhireti kazanmak için, dünyâyı yani harâmları terk etmek lâzımdır. Dünyâyı terk etmek ise, iki türlüdür: Birisi, bütün harâm olan şeylerle berâber, mubâhları yani günâh olmayan lezzetlerin çoğunu da bırakıp, yaşamak için zarûrî olan miktârını kullanmaktır. Dünyânın keyif ve eğlencelerini bırakarak, bütün zamânını, ibâdetle ve Müslümânların râhatları, İslâm dînini bilmeyenlerin, doğru yola kavuşmaları için lâzım olan ilmî ve teknik usulleri, vâsıtaları yapmakla, kullanmakla geçirmek ve dünyâ zevkini böyle çalışmakta aramak, bulmaktır. Eshâb-ı kirâmın hepsi ve din büyüklerinin çoğu, böyle idi. Dünyâyı, bu şekilde terk etmek, çok faydalıdır. Böyle yapmaktan maksat, İslâmiyetin emrettiği şeyleri yapmak için, bütün râhatı ve zevkleri fedâ etmektir. İkincisi, dünyâda harâm ve şüpheli şeylerden kaçıp mubâhları kullanmaktır. Bu kısım da, böyle bir zamânda, çok kıymetlidir. O halde, âhireti kazanmak için, İslâmiyetin harâm ettiği şeylerden kaçınmak, her Müslümâna lâzımdır. Abdülkâdir Geylânî hazretleri buyuruyor ki: "Nefsinin kölesi olursun!" "Âhireti sermâyen, dünyâyı bu sermâyenin kazancı yap. Zamânını, önce âhireti elde etmek için sarf et. Geri kalan vaktini, geçimini temin için harca. Sakın dünyânı sermâye, âhiretini onun kârı şeklinde yapma. Böyle yaparsan, dünyâdan artan zamânını, âhiretin için sarf edersin. Bu zaman zarfında namazlarını kılmaya çalışırsın. Fakat çabucak kılayım diye, rükünlerine riâyet etmezsin. Sonra dünyâ işlerinden dolayı yorulur ve bitkin düşersin. Geceleri kazâ namazı kılmaya fırsat bulamazsın. Yorgunluktan ölü gibi yatar, gündüz de faydasız olursun. Nefsine ve nefsinin hevâsına, isteğine hattâ şeytâna tâbi olursun. Âhiretini dünyâya karşılık satarsın. Nefsinin kölesi ve onun bineği olursun. Hâlbuki sen, nefsine binmek, onu yalanlayıp selâmet yoluna sokmakla emrolunmuşsun. Bunlar âhiret yolu, Rabbine tâat yoludur. Sen, nefsinden gelen istekleri kabûl etmekle, kendine zulmettin. İpini onun eline verdin. İsteklerinde, lezzetlerinde, hevâsında nefsine uydun. Sonunda dünyâ ve âhiretin hayırlısını kaçırdın. Dünyâ ve âhiretini zarara soktun. Böyle olursa, Kıyamet günü din ve dünyâ bakımından insanların en müflisi ve en zararlısı olursun. Nefsine uymakla, dünyâdan fazla bir şeye ulaşamadın. Eğer nefsini âhiret yoluna çekseydin, âhiretini esas ve sermâye kabûl etseydin, dünyâ ve âhiretini kazanırdın. Nefsin kötülüklerinden korunur, iyilerden olurdun. Eğer dünyâya rağbet etmeyerek, kötülüklerden uzak kalarak Allahü teâlâya itâat edersen, Allahü teâlânın has kullarından olursun." Hâmid-i Aksarâyî hazretleri, bir gün zirâatla uğraşan talebelerinden birine bir miktâr tohum verir ve; -Evladım, bu tohumların yarısını, tarlanızın bir kısmına sizin için, yarısını da tarlanızın bir kısmına bizim için ekiniz, buyururlar. Talebe tohumları eker. Ekinlerin yetiştiği mevsimde tarlaya giderler. Talebenin tarlasında fevkalâde güzel yetişmiş bir ekin vardır. Diğerinde hiç ekin bitmemiştir. Hâmid-i Velî hazretleri, talebesine dönerek; -Bu tarlalardan hangisi bizim, hangisi sizindir? diye sual edince, talebe son derecede utanır ve kendi tarlasını göstererek; -Bu tarla sizindir efendim, deyiverir. O da, ekinlere bakarak; -Biz âhiret için çalışıyorduk. Acabâ hangi günahımızdan dolayı dünyâmız mâmûr olmaya başladı? deyip, üzüntüsünü dile getirir. Hocasının müteessir olduğunu gören talebe, hakîkati söyleyerek Hâmid-i Velî hazretlerinin üzüntüsünü giderir. Abdullah-ı Ensârî hazretleri buyurdu ki: "Dünyâ ne demektir, biliyor musunuz? Gönlüne gelen ve seni Allahü teâlâdan uzaklaştıran her şey dünyâ demektir. Seni O'ndan başka bir şey ile meşgûl eden her şey de fitnedir. Bu kısa ömrü, Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylere yaklaşmakla geçiren, O'ndan başka şeylerle meşgûl olan kimse, âhiretini harâb etmiş olur. Bu ise, akıl sâhiblerinin yapacağı şey değildir." Akıllı ve akılsız kimse! Amr bin Mürre hazretleri, dünyâyı sevip onun peşinde ömrünü tüketenler hakkında; "Kim dünyâya yönelip dünyâlık peşinde koşarsa âhiretini yıkar. Kim ahirete faydalı amel yaparsa, dünyâya düşkün olmaktan kurtulur. Böylece fânî geçici olanı verip bâki, kalıcı olanı alır" buyurmuştur. Bir gün Ömer bin Abdülazîz hazretlerine; -İnsanların en ahmağı kimdir, diye sual edilince, cevap olarak; -Âhiretini dünyâ için satan, ahmaktır, âhiretini başkasının dünyâsı için satan ise, daha da ahmaktır, buyurmuştur. Netice olarak din büyüklerinin buyurduğu gibi; "Akıllı kimse, âhiretini mâmûr eder, akılsız ise, âhireti vîrân edip, dünyâsını mâmûr eder..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.