Nefsini seven, kibirli olur

A -
A +

Nefis, yaratılışta karanlık ve pistir. Kalbin emri, idâresi altına girmedikçe, dahâ doğrusu sünnete uymadıkça, İslâmiyete sarılmadıkça ve Allahü teâlânın ihsânına kavuşmadıkça temizlenemez. Yaratılışındaki pislikten kurtulamaz. Saâdete, iyiliğe eremez. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "İnsanların nefsi, mevki almak, başa geçmek sevdâsındadır. Onun bütün arzûsu, şef olmak, herkesin, kendisine boyun bükmesidir. Kendinin kimseye muhtaç olmasını, başkasının emri altına girmesini istemez. Nefsin bu arzûları, ilah olmak, mabûd olmak, herkesin kendine tapınmasını istemek demektir. Allahü teâlâya ortak olmayı istemektir. Hattâ nefs, o kadar alçaktır ki, ortaklığa râzı olmayıp, âmir, hâkim, yalnız kendi olsun, her şey, yalnız onun emri ile olsun ister. Hadîs-i kudsîde, Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Nefsine düşmanlık et! Çünkü nefsin, benim düşmanımdır.) Demek oluyor ki, nefsi kuvvetlendirmek, onun, mal, mevki, rütbe, herkesin üstünde olmak, herkesi aşağı görmek gibi isteklerini yapmak, Allahü teâlânın bu düşmanına yardım ve onu kuvvetlendirmek olur ki, bunun ne kadar korkunç bir suç olduğunu anlamalıdır. Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde buyuruyor ki: (Büyüklük, üstünlük, bana mahsûstur. Bu ikisinde, bana ortak olmak isteyen, büyük düşmanımdır. Hiç acımadan, onu Cehennem ateşine atarım.) İnsanın değeri!.. Tekebbür, Allahü teâlânın bir sıfatıdır. Kibriyâ sıfatı, ona mahsûstur. İnsan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlâ indinde kıymeti o kadar yükselir. Kendine kıymet verenin, Allahü teâlâ katında kıymeti olmaz. Görülüyor ki, mal, mevki, rütbe, şeflik gibi dünyâ zînetlerini, nefse uyarak değil, Allahü teâlânın emirlerini yapmak, yaptırmak ve millete, Müslümanlara hizmet etmek için istemelidir. Bu niyyet ile istemek ve bunları yapmak ibâdet olur." İnsanın başka şeyleri sevmesi, kendi nefsini sevmesinden ve kendi nefsine düşkün olmasındandır. Muhammed Masûm hazretleri; "Herkes kendi nefsini çok sevmektedir. Mâl, zevce, evlâd gibi, her şeyi kendi nefsi için sevmektedir. İnsân ile Allahü teâlâ arasında en büyük perde, insânın nefsidir" buyurmuştur. Ebû Muhammed Abdullah Râşî hazretleri buyuruyor ki: "Allahü teâlâ ile insan arasında olan en büyük perde, kendi nefsini düşünmesidir ve kendisi gibi âciz olan bir kula güvenmesidir. İnsanların değil, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmağı düşünmelidir." Bunun için nefsi, cibillî olan inkâr hastalığından kurtarmaktan başka çâre yoktur. Nefsi tezkiye yani temizlemek, İslâmiyete uymakla olur. Veşşemsi sûresinin 9. âyetinde meâlen; (Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini günâhta, cehâlette, dalâlette bırakan, ziyân etti) buyuruldu. Nefsin arzûlarını terk eden pâk olur, âfetlerden selâmet bulur. Allahü teâlânın râzı olmadığını terk edene, Allahü teâlâ ondan iyisini ihsân eder. Dünyâyı anlayan, onun sıkıntılarından üzülmez ve ondan sakınır. Ondan sakınan, nefsini tanır. Nefsini tanıyan da, Rabbini bulur ve Ona hizmet eder. İbn-i Atâ hazretleri; "Nefis, yaratılışı îcâbı edepsizdir, halbuki kul sürekli olarak edebe riâyet etmekle memurdur. Nefsin tabiatı îcâbı muhâlefet meydanında at oynatır, kul, gayreti ile nefsin kötü arzularına ulaşmasını engeller. Nefsini doludizgin salıveren, şer ve kötü işlerde onun ortağı olur" buyurmuştur. Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretleri buyuruyor ki: "Her kim nefsini kendine dost edinirse, Allahü teâlâyı kendine düşman etmiş olur." Cimrilik, hevâ ve ucub Ucbun yani insanın yaptıklarını beğenmesinin en kötüsü, hatâlarını, nefsinin hevâsını beğenmesidir. Böyle bir kimse, hep nefsine uyar, nasîhat kabûl etmez. Başkalarını câhil sanır. Hâlbuki, kendisi çok câhildir. Bidat sâhipleri böyledirler. Bozuk itikâtlarını ve amellerini, doğru ve iyi bilip, bunlara sarılmışlardır. Hadîs-i şerîfte; (Üç şey, insanı felâkete sürükler: Buhl (cimrilik) hevâ ve ucub) buyuruldu. Nefsinin arzûlarına uyan ve ucub sâhibi olan yani nefsini beğenen kimse, muhakkak helâke, felâkete düçâr olur. İmâm-ı Muhammed Gazâlî hazretleri buyurdu ki; "Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Hased, riyâ, ucub. Kalbini bunlardan temizlemeğe çalış!" Ucub sâhibi, hep ben, ben der. Toplantılarda baş tarafta bulunmak ve her sözünün kabûl olunmasını ister. Ebû Osman Hîrî hazretleri buyuruyor ki: "Nefsine âit bir şeyi güzel gören kimse ayıplarını ve kusurlarını göremez. Her hususta nefsini itham edenlerden başkası, kendi kusurlarını göremez." Ebû Abdullah Dîneverî hazretleri, zaman zaman; "Nefsini hayırlı işlerle meşgul eyle. Aksi halde o seni kötü şeylerle meşgul eder" buyururdu. Netice olarak, Ebû Bekir Verrâk hazretlerinin buyurduğu gibi: "Nefsine âşık olan, onu seven, kibirli, kıskanç, aşağı ve hakîr olur."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.