Çok yaşamayı istemek ve sevmek

A -
A +

Zevk ve sefâ sürmek için çok yaşamayı istemek ve sevmek Tûl-i emel olur ki kalb hastalıklarındandır. İbâdet yapmak için, çok yaşamayı istemek, tûl-i emel olmaz. Tûl-i emel sâhipleri, ibâdetleri vaktinde yapmazlar. Tövbe etmeyi terk ederler. Kalbleri katı olur. Ölümü hâtırlamazlar. Vaaz ve nasîhatten ibret almazlar. Tûl-i emelin sebepleri, dünyâ zevklerine düşkün olmak ve ölümü unutmak ve sıhhatine, gençliğine aldanmaktır. Halbuki Peygamber efendimiz; (Allahü teâlâdan hayâ ediniz. Başkalarına kalacak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz. Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyâcınızdan fazla binâlar yapmakla hayâtınızı harcamayınız) buyurmuştur. Tûl-i emel hastalığından kurtulmak için, bu sebepleri yok etmek lâzımdır. Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Sıhhatin, gençliğin ölüme mâni olmadıklarını unutmamalıdır. Tûl-i emel sâhibi olmanın zararlarını ve ölümü hâtırlamanın faydalarını öğrenmelidir. "Ölümü çok hâtırlayınız" Hadîs-i şerîfte; (Ölümü çok hâtırlayınız. Onu hâtırlamak, insanı günâh işlemekten korur ve âhirete zararlı olan şeylerden sakınmağa sebep olur) buyuruldu. Peygamber efendimiz, Abdullah bin Ömer hazretlerine hitaben; (Ey Abdullah! Sabaha çıktığın zaman akşama ve akşama ulaştığın zaman da sabaha çıkacağını hatırına getirme!) buyurdu. Bir gün Ömer bin Abdülazîz hazretleri cemâate hitâben buyurdu ki: "Ey insanlar! Sizler, ölüm için hedefler durumundasınız. Ölüm sizden dilediğini seçer. Dün geçti. O, sizin hakkınızda iyi bir şâhittir. Bugün mühim bir emânettir. Onun kıymetini bilmek ve iyi değerlendirmek lâzımdır. Yârın, içinde hâdiselerle berâber gelmektedir. Sizi almak için gelen ölümün elinden kaçış nereye olacak. Sizler şu dünyâda, eşyâlarını bineklerine yüklemiş, yolcularsınız. Yüklerinizi, buradan başka bir âlemde çözeceksiniz. Sizler, şu dünyâda sizden önce gelenlerin yerine geçtiniz. Fakat siz de yerinizi, sizden sonra gelenlere vereceksiniz. Sizin dünyâya gelmenize vesile olanlar kalmadı. Sizler de bu dünyâdan göçeceksiniz. Her yolculuğun kendine has bir azığı, hazırlığı vardır. Âhiret yolculuğu için de takvâyı azık edinin. Allahü teâlânın vereceği nîmetleri görmüş gibi sevinin ve vereceği cezâyı, azâbı da görmüş gibi korkunuz. Tûl-i emele kapılmayın, zîrâ tûl-i emel, bitmeyen istek, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyâya dalmak kalbinizi katılaştırır, düşmanınız olan şeytanın eline düşersiniz." Ma'rûf-ı Kerhî hazretleri bir gün namaz kılmak için ikâmet okudu ve sonra Muhammed bin Ebî Tevbe'nin öne geçip namaz kıldırmasını istedi. Kendisi imâm olmadı, müezzinlik yaptı. Muhammed bin Ebî Tevbe, imâmlık yapmaktan çekindi ve Ma'rûf-ı Kerhî hazretlerine; -Eğer bu namazı kıldırırsam başka namaz kıldıramam dedi. Ma'rûf-ı Kerhî hazretleri bu sözü beğenmedi ve; -Nefsinden konuşuyorsun. Başka bir namaz kıldıracağını düşünmek, başka bir namaz vaktine kadar yaşayacağım diye konuşmak, tûl-i emel sahibi olmaktır. Tûl-i emel sâhibi olmaktan Allahü teâlâya sığınırız. Çünkü tûl-i emel, hayırlı amel yapmaya mâni olur buyurdu. Resulullah efendimiz buyurdu ki: (Dünyâ sizin için yaratıldı. Siz de âhiret için yaratıldınız! Âhirette ise, Cennetten ve Cehennem ateşinden başka yer yoktur.) Emevî halîfelerinden Süleymân bin Abdülmelik'e, üzerinde yazı bulunan bir taş getirdiler ki, orada şöyle yazıyordu: "Ey Âdemoğlu! Sen, eğer ecelinin devamlı yaklaşmakta olduğunu iyi bilseydin, uzun emel sâhibi olmaktan vazgeçer, sâlih amellerini artırıp, çoğaltmaya bakar, dünyâya düşkünlüğünü bırakırdın. Şüphesiz sana, yarın nedâmet ve pişmanlık gelecektir. Çoluk çocuğun ve en yakın hizmetçilerin seni toprağa teslim edecekler. Sonra da ayrılıp gidecekler. Artık dünyâya dönüşün olmayacak. Amellerinle baş başa kalacaksın. İyi amellerini artırma imkânı bulamayacaksın. İyi amel yapıp, kabre gelmişsen ne mutlu sana! Günahlarla yüklü gelmişsen, yazık sana! Öyleyse kıyâmet günü için şimdiden hazırlık yap. Pişman olmadan önce, tedbirini al!" Cennete gitmek isteyen... Harâm olan lezzetlere kavuşmak için uzun emel sâhibi olmak harâmdır. Mubâhlarla lezzetlenmek için tûl-i emel sâhibi olmak, harâm değil ise de, iyi değildir. Çok yaşamayı değil, sıhhat ve âfiyet ile yaşamayı istemelidir. Yûsuf bin Esbât hazretlerine; -Hemen ölmeyi arzu eder misiniz? diye sual edince, cevaben; -Hayır daha yaşamak isterim. Belki bir gün günahlarıma çok pişman olmak ve sâlih ameller işleyip iyiler arasına katılmak nasîb olur buyurmuştur. Netice olarak Peygamber efendimizin buyurduğu gibi: (Cennete gitmek isteyen, uzun emel sâhibi olmasın. Dünyâ işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Harâm işlemekte Allah'tan hayâ etsin.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.