Muhammed aleyhisselâmın geleceği...

A -
A +

Muhammed aleyhisselâm, insanların hepsine ve cinne gönderilmiş hak Peygamberdir. Dîninin hükmü, kıyâmete kadar bâkîdir. Dîni, önceki Peygamberlerin hükümlerini neshetmiş, değiştirmiştir. Hâtem-ül-Enbiyâdır. Yani Peygamberlerin sonuncusudur ve Ondan sonra hiç Peygamber gelmeyecektir. Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretleri Şevâhid-ün Nübüvve isimli kitabında, Resulullah efendimizin geleceği ile alakalı şu bilgileri nakletmektedir: "Muhammed aleyhisselâm doğduktan sonra, Seyf ibni Zilyezn, Habeşistan'ı aldı. Abdülmuttalib, Veheb bin Abdi Menâf ve Kureyş kabîlesinin diğer ileri gelenleri Zilyezn'i tebrîk için Yemen'e gittiler. Müsâade alıp içeri girdiklerinde, Abdülmuttalib hükümdarın yakınına oturdu. Konuşmak için izin istedi ve gâyet fasih bir ifâde ile hükümdarı tebrîk etti. Duâlar yaptı ve medhiyede bulundu. Bu durum hükümdarın çok hoşuna gitti ve; -Sen kimsin? diye sordu. Abdülmuttalib de; -Ben Hâşimoğullarındanım dedi. Hükümdar dahâ çok ikrâm edip, onu yanına oturttu ve Kureyş kabîlesinin diğer ileri gelenlerine de çok ikrâm ve iltifâtta bulundu. Sonra onları misâfirhâneye yerleştirip, son derece ikrâm ve iyilikte bulundu. Bir ay misâfir kaldılar. Ne yanlarına uğradılar, ne gitmeleri için izin verdiler. Bir aydan sonra hükümdar bir kimse gönderip Abdülmuttalib'i odasına çağırttı. Ona şöyle dedi: "Sana bir sırrımı söyleyeceğim" -Ey Abdülmuttalib! Sana bir sırrımı söyleyeceğim. Senden başkasına bu sırrımı söylemem. Çünkü sen, bir cevherin kaynağısın. Seni bundan haberdâr edeyim. Bu sırrı vakti gelinceye kadar saklı tut. Allahü teâlâ bu sırrı vakti gelince bütün âleme açıkça gösterir. Haberin olsun ki, hazînemde kendim için husûsî olarak sakladığım bir kitâbda, bir hayırlı haber ve muteber bir şey okudum. Bu iş sana ve bütün mahlûkâta faydalı, umûmî ve tam bir nimet olacaktır. Bu müjde şöyledir: Mekke'de bir erkek çocuk doğmuştur veyâ doğması yaklaşmıştır. Onun adı Muhammed'dir. Babası ve annesi vefât etmişlerdir. Onu, dedesi ve amcası himâye edeceklerdir. Allahü teâlâ Ona peygamberlik verecek ve halkı Hakka davet edecektir. Ona dost olanlar azîz olurlar. Düşmânlık edenler zelîl ve hakîr olurlar. Allahü teâlâ bizi Ona tâbi ve yardımcı eylesin. Allahü teâlâ O Peygamber vâsıtasıyla küfür ve dalâlet ateşini söndürecek ve tevhîd dînini ortaya çıkaracaktır. Kehânet sona erecek, şeytânlar taşlanacak ve kovulacaktır. Putlar yüzüstü düşecek. O Peygamberin sözü hak ile bâtılı birbirinden ayırıcıdır. Hükmü adâletlidir. Allahü teâlânın râzı olduğu şeyleri yapar ve yapılmasını emreder. Râzı olmadığı şeylerden sakınır ve sakındırır... Abdülmuttalib, hükümdardan bu sözleri dinleyince, ona duâ ve medhiyede bulundu ve; -Ey melîk! Bu sırrı biraz dahâ açar mısın? dedi. Bunun üzerine hükümdar, yemîn ederek: -Ey Abdülmuttalib, O gelecek Peygamberin dedesi sensin. Bunda aslâ yalan yoktur, dedi. Abdülmuttalib bu sözleri işitince şükür secdesine kapandı. Hükümdar; -Başını kaldır ey Abdülmuttalib! Aslın gibi neslin de yüce âleme yol göstericidir. İşin tamâm ve maksâdın hâsıl oldu. Sonra söylediğimin kim olduğunu anladın mı? dedi. Abdülmuttalib şöyle dedi: -Evet anladım. Oğlum Abdullah'ı Vehebin kızı Âmine ile evlendirmiştim. Bir oğlu dünyâya geldi. İsmini Muhammed koydular. Babası ve annesi vefât etti. Onu ben ve amcası himâye ediyoruz. Seyf ibni Zilyezn Abdülmuttalib'e dedi ki: "Ona zarar veremeyeceklerdir!" -Sana söylediklerim doğrudur. Gönlünü hoş tut. Onun hâlini gizle. Onu Yahûdîlerden koru. Onun düşmânıdırlar. Hak Sübhânehü ve teâlâ Onu, onlara karşı muzaffer kılacaktır. Onlar Ona zarar veremeyeceklerdir. Bu sözleri seninle buraya gelen yol arkadaşlarına söyleme. Onların hîlesinden emîn değilim. Allahü teâlâ korusun, Onu öldürmek kasdıyla bir tuzak kurarlar. Elbette bunlar veyâ bunların oğulları Ona düşmânlık edecekler, belki savaşacaklardır. Fakat Hak Sübhânehü ve teâlâ senin torununu onların hepsine karşı gâlib getirecektir. Eğer ömrümün yeteceğini bilseydim, bütün ordularımı Medîne'ye toplardım. Orayı kendime şehir seçerdim. Ona yardım etmekle şereflenirdim. Çünkü, kitaplarımızda Onun Medîne'ye yerleşeceği, yanî yerinin Medîne olduğu bildirilmiştir. İşleri orada yapacak, yardımcıları oradan olacak. Defnedileceği yer orası olacaktır. Şimdi Ona bir zarar gelmesinden korkmasaydım, bütün Arabistan halkını Ona tâbi olmaya ve îmân etmeye çağırırdım. Bu emâneti sana bırakıyorum. Bu husûsta bir kusûr etmeyesin!.. Sonra hükümdar, misâfirlerine çeşitli hediyeler verdi ve Abdülmuttalib'e dahâ çok verdi. Abdülmuttalib de Kureyşlilere dedi ki: -Bana çok verdi diye haset etmeyiniz. Zîrâ hükümdarın verdiklerinin tamâmı bana ve benim oğullarımdan olacak şerefe nisbetle çok azdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.