Rehber şu kimsedir ki...

A -
A +

Rehber, yol gösteren, kılavuz; bir kimseye veya bir topluluğa iyi ile kötüyü görmesinde ve doğru yolu bulmasında yardımcı olan, insanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturmaya çalışan, ilim ve ahlâk sahibi zât demektir. Târih sayfaları karıştırılırsa, insanların, önlerinde Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıkları görülür. İnsan, kendisini yaratan büyük kudret sâhibinin var olduğunu, aklı sâyesinde, hissetmesine, anlamasına rağmen, rehbersiz olarak, ona giden yolu bir türlü bulamamış ve kendisine en büyük faydası olan güneş ve benzerlerini, yaratıcı sanmış ve bunlara tapınmıştır... Kısacası insan, kendisini ve her şeyi yaratan Allahü teâlâyı kendi başına bir türlü tanıyamamış, Ona giden yolu bulamamıştır. Çünkü rehbersiz, karanlıkta doğru yol bulunamaz. Bunun için Peygamberler gönderilmiştir ki Onlar, en büyük rehberlerdir. Peygamberlerin vârisleri olan âlimler de, insanlara rehberlik edip, yol göstermişlerdir. İstifade edebilmek için... İman edip Müslüman olan bir kimse de, tek başına, bir rehber olmadan Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin mânâsını anlayamaz. Bunun için, yetişmiş ve yetiştirebilen Mürşid-i kâmil denilen büyük din âlimlerine ihtiyaç vardır. Bunların en üstünleri de dört mezheb imâmlarıdır. Bunlar; İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe, İmâm-ı Şâfiî, İmâm-ı Mâlik ve İmâm-ı Ahmed bin Hanbel hazretleridir. Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin mânâlarını doğru olarak öğrenmek için, bunlardan birinin kitaplarını okumak lâzımdır. Rehber, insanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşturan vâsıtadır. Maksat ise, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmaktır. Rehber, emme basma tulumba gibidir. Kendi rehberinden aldığı feyizleri, marifetleri, talep edenlere ulaştırır. Rehberden istifade edebilmek için, onu sevmek, edebe riayet etmek ve gösterdiği şekilde hareket etmek gerekir. Hakiki bir rehberle bulunan kimsenin, îmânı kuvvetlenir ve kalbinde İslâmiyete uyma isteği hâsıl olur. Zira hakiki rehberin sözleri, hâlleri, hareketleri, ibâdetleri hep İslâmiyete uygundur. Ona uyan, onu dinleyen, Resûlullah efendimize uymuş olur. Hakiki bir rehberin alâmeti, Ehl-i sünnet itikâdında olması ve İslâmiyetin bildirdiği hükümlerin hepsini bilip bunlara tam uymasıdır. Sözleri, hareketleri İslâmiyete uygun olmayan kimse, havada uçsa da, rehber olamaz. Hakiki rehberin bir başka alâmeti de, onunla konuşmak ve onu görmek, Allahü teâlâyı hâtırlamaya sebep olması ve Allahü teâlâdan başka her şeyin kalbe soğuk gelmesidir. İmâm-ı Nevevî hazretlerinin bildirdiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah efendimizden, evliyânın alâmeti sorulunca; (Onlar görülünce, Allah hâtırlanır) buyurmuşlardır. İmâm-ı Begavî hazretlerinin bildirdiği bir hadîs-i şerîfte de; (Allahü teâlâ buyurdu ki: Ben zikrolunduğum zamân evliyâm hâtırlanır. Onlar zikrolununca da, ben hâtırlanırım) buyurulmuştur. Hakîkî rehberler, kıyâmete kadar mevcut olacaklardır. Bunları tanıyabilmek için, samimi, istekli ve gayretli olmak gerekir. Bunun için de doğru bilgi şarttır. Çünkü her şeyin sahtesi olduğu gibi, rehber adı altında sahtekârlar ve taklîtçiler de bulunacak ve insanları doğru yoldan ayırmaya çalışacaklardır. Böyle kimseler, yalanlarla, hîleli kerâmetlerle, câhilleri aldatırlar. Müslümânlar için en büyük felâket, bunların tuzaklarına düşmektir. Kendilerinin, dinden, îmândan, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarından haberleri yoktur. Sözleri ile imansızlığı yayarlar. Hareketleri ile hep harâm işlerler. Câhilleri ve yeni Müslümân olanları avlamakla geçinirler. Kur'ân-ı kerîm, böyle kimselere münâfık demektedir. Sözleri, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarına, işleri bu âlimlerin fıkıh bilgilerine uygun olmayan, böyle kimselerin tuzaklarına düşmemek için çok uyanık olmak lazımdır. Behâeddîn Buhârî hazretleri buyurdu ki: "Rehber olan âlim, bir tabîbe benzer. Hastanın hastalığını, derdini tesbit eder ve ona göre ilâç verir." Yol gösteren değil yetiştiren!.. Dâvûd-i İskenderî hazretleri de; "Rehber; sana ilâcı, tedâvî olmak yolunu gösteren değil, tedâvî eden, mânevî olarak terbiye edip, yetiştiren zâttır. Böyle olmayana rehber, mürşid denmez" buyurmuştur. Netice olarak, Adiyy bin Müsafir hazretlerinin buyurduğu gibi: "İnsanlara doğru yolu gösteren âlim şu kimsedir ki; kendi huzûrunda iken senin kalbini derleyip toparlayan, yokluğunda seni her türlü kötülüklerden haram, günah ve çirkin şeylerden koruyan, sâhib olduğu en güzel ahlâk ile seni terbiye eden ve o ahlâkla ahlâklanmanı sağlayan, kendine mahsus terbiye usûlleriyle terbiye eden, kendi îmân nûrunun parlaklığıyla talebesinin kalbini parlatan ve kalbini kötülüklerden temizleyendir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.