İyi kul, sahibinden râzı olandır

A -
A +

Bir işi kabûl etmeye, karşı gelmemeye rızâ, beğenmek denir. Din kitaplarında ise, Allahü teâlâdan gelen her şeye râzı olmak anlamında kullanılmaktadır. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri; "Rızâ, belâyı nîmet saymaktır" buyurmuştur. Ebû Ali Dekkâk hazretleri de buyuruyor ki: "Rızâ, gelen musîbetler karşısında kayıtsız kalmak, vurdumduymaz olmak demek değildir. Rızâ; Allahü teâlânın hükmüne, takdirine îtirâz etmeyip, boyun eğmektir." Bu hâle kavuşan bir kimse, Allahü teâlâdan bir felâket gelse, ona rızâ gösterir. Kimseye şikâyet etmez. Bu, her insanın yapabileceği bir iş değildir. Fakat, bunu yapabilen, büyük bir insandır. Böyle insanlarda, Peygamberlere mahsûs sabır ve tahammül var demektir. Allahü teâlânın büyüklüğüne inandığı derecede insan, bu tahammülü ve bu rızâyı gösterebilir. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Mü'mine gelen kazâya şaşılır. Hayır gelince, hamd ve şükreder. Musîbet gelirse, hamd ve sabreder. Mü'mine her şey için, hattâ zevcesinin ağzına bir lokma uzatmasına da, sevâb verilir.) Hastalıkta telâşa düşmemelidir İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Kul için, sâhibinin işinden râzı olmaktan başka çâre yoktur. İnsan, bu dünyâda kalmak için yaratılmadı. Dünyâda iş yapmak, çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız! Çalışıp da, kazanıp ölen bir kimse için korkacak bir şey yoktur. Hattâ, böyle ölmek, bir devlet ele geçirmektir. İyi kul, sâhibinin yaptıklarından râzı olan, onları beğenen kuldur. Kendi isteklerini beğenen kimse, kendine kuldur. Sâhibi, kulunun boğazına bıçak dayasa, kulun bundan râzı olması, sevinmesi lâzımdır. Allah korusun, eğer bunu beğenmez, istemezse, Onun kulluğundan çıkmış olur. Sâhibinden uzaklaşmış olur. Tâun gibi sârî ve tehlikeli hastalıklar, Allahü teâlânın dilemesi ile gelmektedir. Kendi isteği ile gelmiş gibi sevinmek lâzımdır. Tâun yani vebâ ve her bulaşıcı hastalık gelince, kızmamalı, üzülmemelidir. Sevgilinin yaptığı şey olduğunu düşünerek sevinmelidir. Herkesin belli bir eceli, yani ölüm zamânı vardır. Bu zamân hiç değişmez. Onun için, hastalıkta sıkılmamalı, telâşa düşmemelidir. Böyle dert ve belâlar gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, âfiyet vermesi, kurtarması için duâ etmeli, Ona yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat ve selâmet isteyenleri sever. Mü'min sûresindeki âyet-i kerîmede meâlen; (Duâ ediniz! Duânızı kabûl ederim!) buyuruyor." Abdülazîz Dîrînî hazretleri; "Eğer kadere, Allahü teâlânın hükmüne rızâ gösterirseniz şerefli bir hayat yaşarsınız. Yok, imkânsız bir şeyin olmasını ümit ederseniz, ümidinizi, tehlikeli bir şey üzerine binâ etmiş, kurmuş olursunuz" buyurmaktadır. Bir gün Ahmed bin Alevî hazretlerinin talebelerinden birinin çocuğu vefât etmişti. O talebe buna çok üzülür ve çocuğunu kucaklayıp, doğruca hocası Ahmed bin Alevî hazretlerinin huzûruna götürür ve; -Efendim, Allahü teâlâya duâ edin de, ya bu oğlumu diriltsin veya benim de rûhumu alsın deyiverir. Bunun üzerine Ahmed bin Alevî hazretleri; -Yavrum! Kazaya rızâ gösterip sabredeceksin. Allahü teâlâ, bu yavruyu sana emânet verdi. Şimdi geri alırken sana çok sevâb, iyilik verecek, acıyarak doğru yolda ilerlemeni, yükselmeni ihsân edecektir. Bu merhamete ve ihsâna kavuşabilmek için sabretmeli, O'nun yaptığını hoş görmelisin. Kızar, bağırıp çağırırsan, sevâba kavuşamazsın. O'nun emrine râzı olup, kazâya rızâ göstereceksin, buyurur ve duâ eder. Talebe bunları dinleyince, kendine gelir ve; -Efendim, Allahü teâlânın takdîrine râzı oldum cevabını verir. Adiyy bin Müsâfir hazretleri buyuruyor ki: "Allahü teâlâyı bildikten sonra, O'nun kazâsına, kaderine, hayrına, şerrine, azına, çoğuna, acısına, tatlısına, sevgili veya kötü gelene rızâ gösterip, hepsinin Allahü teâlâdan olduğuna inanmak ve teslîm olmak büyük nîmettir." Canı sıkılanların kelâmı!.. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri, bir gün Ebû Bekir Şiblî hazretlerini; "Lâ havle velâ kuvvete illâ billah" derken görür ve; "Bu söz canı sıkılanların kelâmıdır. Can sıkıntısı ise kazâya rızâ göstermemekten kaynaklanır" buyurmuştur. Ahmed-i Bedevî hazretleri bir talebesine hitaben; "Sabır, Allahü teâlânın hükmüne rızâ göstermektir. O'nun hükmüne rızâ göstermek ve emrine teslim olmak demek, nîmete kavuştuğunda sevinip ferahlık duyduğu gibi, musîbet ve sıkıntı geldiğinde de aynı sevinç ve ferahlığı duyabilmek demektir" buyurur. Râbia-i Adviyye hazretleri, bir kimsenin; "Yâ Rabbî! Benden râzı ol!" dediğini işitince; "Kendisinden râzı olmadığın, kazâ ve kaderine rızâ göstermediğin bir zâtın, senden râzı olmasını istemeğe utanmıyor musun?" buyurmuştur. Netice olarak, Süfyân-ı Sevrî hazretlerinin buyurduğu gibi; "Rızâ; Allahü teâlânın takdir ettiğini, şükrederek kabûl etmektir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.