"Topraktan hep güzel şeyler biter"

A -
A +

Allahü teâlâ, kullarına gönderdiği kitapların hepsinde, kibri ve gururlanmayı kötülemiş ve yasak etmiştir. Nahl sûresinin 23. âyetinde meâlen; (Allahü teâlâ, kibirli olanları elbette sevmez!) buyurulmakdadır. Tevâzu, kibrin aksidir ve insanın kendini başkaları ile bir görmektir. Başkalarından dahâ üstün ve dahâ aşağı görmemektir. Tevâzu, insan için çok iyi bir huydur. Resûlullah efendimiz buyuruyor ki: (Allah için tevâzu edeni, Allahü teâlâ yükseltir. Kim de kibirlenirse, Allahü teâlâ onu rezîl eder.) Tevâzu eden, Allahü teâlâ indinde büyük olur. Kibirlenen ise, küçülür. İsâ aleyhisselâma, havârîleri; -Ey Allahın Peygamberi! İçimizde, hangimiz büyük, hangimiz küçüktür, diye sorduklarında, İsâ aleyhisselâm: -En büyüğünüz, en küçüktür. En küçüğünüz de, en büyüktür. Yani, kendini büyük gören küçük ve kendini küçük gören de, büyüktür buyurmuştur. Bütün varlıkların özü!.. İslâm âlimlerinin büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebisine hitaben; "Oğlum, bütün varlıkların hülâsası, özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak, keyif sürmek için yaratılmadı. Kulluk vazîfelerini yapmak, Rabbine itâat, tevâzu, kuvvetsizliğini, ihtiyâcını göstermek, Ona sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı" buyurmuştur. Osman Hârûnî hazretleri buyurdu ki: "Bir kimsede şu üç haslet bulunursa, o kimse Allahü teâlânın sevgili kuludur. Birincisi; cömertliktir, çünkü cömertlik bir deryâdır. İkincisi, şefkattir. Şefkat, güneş gibi aydınlatıcıdır. Üçüncüsü, tevâzudur. Tevâzu, toprak gibidir, toprakta ise, gül biter." Peygamber efendimiz de, birçok hadîs-i şerîflerinde, kibirli olanları kötülemiş, alçak gönüllü olanları övmüştür. Nitekim bir hadîs-i şerîfte; (Allah rızâsı için tevâzu edeni, yani kendini Müslümânlardan üstün görmeyeni, Allahü teâlâ yükseltir) buyurulmuştur. Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyor ki: "Allahü teâlâ ilim, kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsân buyurmuştur. Fakat, yalnız üç sıfatı kendine mahsûstur. Bu üç sıfattan hiçbir mahlûkuna vermemiştir. Bu üç sıfatı; Kibriyâ, Ganî olmak ve Yaratmak sıfatlarıdır. Kibriyâ, büyüklük, üstünlük demektir. Ganî olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şey Ona muhtaç olmak demektir." Bu sebeple kibirlenmek, Allahü teâlânın sıfatına, hakkına tecâvüz etmek olur. Kullara kibirlenmek yakışmaz. En büyük günâhtır. Hadîs-i kudsîde; (Azamet ve kibriyâ bana mahsûstur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak istiyenlere, çok acı azâb ederim) buyuruldu. İslâm âlimleri, tasavvuf büyükleri, her zamân, Müslümânlara tevâzu, alçak gönüllü olmayı emir buyurmuştur. Müslümân egoist olmaz çünkü egoist olanı, Allahü teâlâ sevmez. Görülüyor ki, kibir kötü, tevâzu ise, iyi, güzeldir. Mansûr bin Ammâr hazretleri; "Tevâzû; hakka uymakta, sıkıntılara, acılara sabretmek, dinde bildirilen edeplerle edeplenmek ve başkalarının fazîletini üstün tutup, kendi fazîletini büyük görmemektir" buyurmuştur. Ebû Ali Rodbârî hazretleri sık sık; "Yükselen ancak tevâzû ile yükselir, alçalan da ancak kibirle alçalır" buyururdu. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri buyuruyor ki: "Bir kimsenin, Allahü teâlâya olan muhabbetinin hakîkî olup olmadığının alâmeti; kendisinde deniz misâli cömertlik, güneş misâli şefkat ve toprak misâli tevâzu gibi üç hasletin bulunmasıdır." Ahmed Siyâhî hazretleri oğluna nasihat ederek; "Ey oğlum! Tevâzu ve alçak gönüllülükte toprak gibi, başkasına fayda vermekte meyveli ağaç gibi, cömertlikte akan nehir gibi, ihsân ve iyilik yapmakta deniz gibi, mâlâyâni, faydasız şeyleri konuşmamakta, sükût ve susmakta cansız varlıklar gibi, ayıpları örtmekte karanlık gece gibi olmaya çalış" buyurmuştur. "Halkın cefâsına katlan" Şeyh Nûreddîn hazretleri de, sevenlerinden birisine hitaben: "Cömertlikte güneş gibi, tevâzuda su gibi, tahammülde de toprak gibi ol. Halkın cefâsına katlan" buyurmuştur. Alâeddîn-i Attâr hazretlerine, kabir ziyaretinin esası ile alakalı sorulduğunda, cevabında buyurdu ki: "Bir âlimi ve evliyâyı ziyâret etmekten maksat, Allahü teâlâya yönelmektir. O büyüklerin rûh-ı şerîflerini tam bir yönelme ile ziyâret, cenâb-ı Hakk'ın rızâsına kavuşmaya vesîledir. Nitekim görünüşte halka tevâzu, hakîkatte Hakk'a tevâzudur. Çünkü insanlara Allahü teâlânın rızâsı için tevâzu göstermek makbûldür, kıymetlidir." Netice olarak Akşemseddîn hazretlerinin buyurduğu gibi: "Sâlih bir mü'min, insanlardan gelen sıkıntılara katlanıp, tahammül eden kimsedir. Sıkıntıları göğüsler, belâlar yüzünden şikâyetçi olmaz, düşmanlık beslemez ve düşmanlık tavrı takınmaz. O, toprak gibidir. Toprağa her türlü kötü şey atılır. Fakat topraktan hep güzel şeyler biter."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.