Ramazan ve tefekkür!

A -
A +
On bir aydır gideli biz de çekerdik hicran
Merhaba etti bizimle yine şehr-i Ramazan
 
Evet, Sultan I. Ahmed Han’ın iştiyakla belirttiği gibi biz de on bir aydır hasretini çektiğimiz Ramazan-ı şerif ayına bir kez daha kavuştuk.
Fakat geçen yıl olduğu gibi bir kez daha hüzünlü bir kavuşma oldu bu.
Zira ramazan ayının getirdiği nice nimetler geçen sene olduğu gibi bu sene de elimize geçmedi.
Dostlarla eda ettiğimiz teravih namazları rüya gibi oldu.
"Merhabâ, merhabâ, merhabâ yâ şehr-i Ramazan.
Merhabâ, merhabâ, merhabâ yâ şehr-el bereketi vel-gufrân.
Merhabâ, merhabâ, merhabâ yâ şehr-et tesbîhi vet-tehlîli vez-zikri ve tilâvet-il Kur’ân" diyerek hep bir ağızdan gönülden iştiyakla dile getirdiğimiz o günlere duyduğumuz hasret kalbimizi dağladı.
İftar davetlerimiz, neşeli sohbetlerimiz kayboldu.
Rabbimiz, “Nimetlerime şükrederseniz arttırırım, şükretmezseniz elinizden alıp azap ederim” buyuruyor.
Demek ki bir yerlerde hata yaptık.
Bütün müminler bunu düşünmelidir.
Vekillerimiz, idarecilerimiz daha çok düşünmelidir.
Biz nereye gidiyoruz diye sorgulamalıdır.
Âlimler bu ayda dört şeyi çok yapmalıdır buyurdu. Bunlardan ilk ikisi Kelime-i şehadeti çok söylemek ve istiğfar etmektir.
Evet istiğfar günahlara kefarettir. Fakat bu durum sadece dille olmaz. Hatalarımızı tefekkür edip istiğfar etmek ve onu terk etmekle olur.
Gençlerimiz nereye gidiyor? Korkunç ahlaksızlık salgınlarına karşı bırakın iki kelam etmeyi, kalben dahi buğzedemeyecek insanlar çoğaldı.
Bunları ramazan ayında bir kez daha fikredelim...
Ayasofya’nın cami olmasına aylarca korkusundan destek olamayanları cami olduğunda sevinemeyenleri gördük.
Herkes Sayın Cumhurbaşkanımızı alkışladı. Elbette en büyük alkışı o hak etti.
Fakat o karara imza atan yiğit Danıştay üyelerinin cesareti, bu ülkenin nice idarecilerine örnek olmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi'nin verdiği sıkıntılardan üç milyon aile dağıldı.
Son üç yıldır bir elin parmaklarını geçmeyen aydınlar bu korkunç yıkımı dile getirirken vekillerden hiçbir ses duymadık. Buna karşılık iktidardaki partilerden de savunanlar az değildi.
6284 no.lu kanunu süresiz nafaka ve daha nice aile yapımızı derinden sarsan uygulamalar ahları çoğaltmaktadır.
Evet bu ahlar çoğaldıkça nimetler kaybolmaya devam edecektir.
Öyleyse hatadan dönerek istiğfarlara devam edelim...
Ana baba kıymetini bilelim. Büyüklerimize saygı küçüklerimize şefkat gösterelim. Garip gurebanın yanında olalım. Öyle ki, ahların yerini dualar alsın.
Alsın ki rabbimiz bize bahşeylediği nimetleri yine artırsın.
Şanlı Peygamberimiz beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilmemizi istedi:
“Hasta olmadan önce sıhhatin,
Meşguliyetten önce boş vaktin,
Ölüm gelmeden önce hayatın,
Fakir düşmeden önce zenginliğin,
İhtiyarlıktan önce gençliğin...”
İşte bugün bizlerin de elimizden uçup giden nice nimetlerin kadr u kıymetini düşünerek yalvarmamız lazımdır.
Zira Resulullah Efendimizin buyurduğu üzere öyle bir aya kavuştuk ki bu ayda mağfiret olunmayan ne zaman olunur? Bu ayda kazanmayan ne zaman kazanır?
Öyleyse bu sene ramazan ayımızı hakiki tövbelerle geçirelim.
 
 
Ramazan ve sayısız nimetler
 
Bu ay müminler için sanki şarj olmak gibidir. Resulullah Efendimiz, “Kişinin ramazanı nasıl geçerse bütün ayları öyle geçer” buyurdu.
Dolayısıyla bu ayı büyük fırsat bilmelidir. Fırsatlar ganimettir. Elden kaçırmamalıdır. Öyle ki bu ayda gafletle geçirilen bir saniyeye dahi insan yanıp yakılsa yeri vardır.
Peygamber Efendimiz bu ayla ilgili nice müjdeler verdi.
Nitekim bu ayın gelişine sevinmek dahi ibadettir. Peygamber Efendimiz, “Ramazan ayının gelmesine sevineni Allahü teâlâ kıyamet gününün korkusundan muhafaza eder” buyurdu.
Bu ay müminlerin hasat vakti gibidir. Peygamber Efendimiz, “Bu ayda yapılan nafile ibadetlere başka aylardaki farzlar gibi sevap verilir, farzlara ise yetmiş farz sevabı verilir” buyurdu. Peygamber Efendimiz yine şu müjdeleri verdi:
“Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. O oruçlunun sevabı kadar ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı ise hiç azalmaz.”
“Bu ayda Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır.”
“Bu ay iyi geçinme ayıdır. Bu ayda müminlerin rızkı artar.”
“Bu ay sabır ayıdır. Sabredenin gideceği yer Cennet’tir.”
“Oruçlunun akşam iftar zamanındaki duası reddolmaz.”
“Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.”
“Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.”
Bütün bu nimetlerin yanı sıra Allahü teâlâ “Âdemoğlunun her ameli kendisi için yalnız orucu benim içindir” buyurmuştur. Bu, bizler için çok büyük bir devlettir.
Kıyamet günü olunca Allahü teâlâ kuluna hesap soracaktır. Öyle ki sonunda hiç sevabı kalmaz. Sadece orucu kalmıştır. Hâlbuki daha görülecek hesapları yığılıdır. Bunun üzerine Allahü teala kulun ihtiyacı olan sevap kadar kendi fazlından ihsan edip kulunu orucu sebebiyle Cennet’e sokar.
Herkesin sevabı aynı değildir. Cenâb-ı Hakk da orucu sebebiyle kuluna bol bol ihsanda bulunur.
Cenâb-ı Hakk’ın, “Orucun karşılığını ben veririm” buyurmasının hikmetlerinden biri de şudur:
Allahü teâlâ kula mahsus olan yemek ve içmek gibi şeylerden münezzehtir. Oruç tutmakla Cenâb-ı Hakk’ın ahlakından birine yapışılmış olur. Bununla çok sevaba nail olunur.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Bir kimsede Allahü tealanın ahlakından bir ahlak bulunursa, o kimse Cennetliktir.” Yine başka bir hadis-i şerifte “Allahü teâlânın ahlakı ile ahlaklanınız” buyuruldu.
İşte bütün bu nimetler önümüze serilmiş duruyor. Kaybettiğimiz nice nimetin üzüntüsü ile yanarken bunları kaybetmemek adına daha fazla Rabbimize yalvarmalı, yakarmalıyız. Giden nimetlere tekrar kavuşabilmek için tövbe ve istiğfarları artırmalıyız.
Cenab-ı Hakk’ın milletimiz ve vatanımız için şer düşünceler içerisinde bulunanları kahr-u perişan etmesi için dua etmeliyiz.
Ramazan ayını en iyi şekilde anlamak ve bu mübarek ayı en güzel şekilde idrak etmek dileğiyle...  
 
 
TEFEKKÜR
 
Bilelim kadrini savmın gece kâim olalım
Olmaya göz göre kadri gözümüzden pinhân
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.