ABD ve S-400 meselesi

A -
A +
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen bir program kapsamında ABD’de çeşitli temaslarda bulunduk. Programın merkezinde Amerikan Kongresi yer alıyordu. Bilhassa S-400 hava savunma sisteminin Rusya’dan satın alınacak olması sebebiyle Türkiye’ye yönelik yaptırımların gündeme getirildiği bir dönemde ABD Kongre üyelerinin konuyla ilgili doğru bilgiye sahip olması büyük önem taşıyordu. İletişim Başkanlığının Kongre’de düzenlediği “Türk-Amerikan İlişkileri: Aynı Köken, Yeni Vizyon” başlıklı panele Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran ve CNN Türk Genel Müdürü Bora Bayraktar ile birlikte katıldık. Söz konusu panelde ve akabinde çok sayıda Kongre üyesi, düşünce kuruluşu uzmanı ve akademisyenle görüş alışverişinde bulunduk. ABD Kongresi’nde S-400 konusunda genel bir tutum birlikteliği oluşmuş. Türkiye’yle ilgili birçok konuda farklı görüşlere sahip olan Kongre üyeleri, S-400 konusunda hep bir ağızdan aynı görüşü dile getiriyorlar. S-400 meselesinin tarihçesi hakkında çok kısıtlı bilgiye sahip olsalar da, Rusya’dan savunma sistemi alınmasına soğuk baktıklarını gizlemiyorlar. İlginç bir nokta, Türkiye’nin S-400 satın almasına karşı çıkanların bire bir aynı argümanları dile getirmeleri. Türkiye'nin S-400 almasını istemeyen  çevrelerin tüm Kongre üyelerini bu konuda tek tek bilgilendirdiği ve konuyu istediği şekilde anlattığı aşikâr. Hâlbuki birçok Amerikalının Türkiye’nin neden S-400 hava savunma sistemlerini almak istediği hakkında bir fikri yok. Türkiye’nin 10 yıl kadar önce, Irak Savaşından sonra ABD’den Patriot almak istediğini, ABD tarafının birçok konuda pürüz çıkarttığını, Türkiye’nin yakın çevresinden kaynaklanan füze tehdidine karşı ancak bazı NATO ülkelerinden gelen “ödünç” Patriot bataryalarıyla kendisini korumaya çalıştığını, nihayet Ruslardan S-400'leri alarak hava savunmasındaki açıkları kapatmak istediğini duyduklarına, Amerikalıların çoğu Türkiye’nin yabana atılmayacak gerekçeleri olduğunu kabul ediyor. Dış politikada ve savunma konularında etkili olanların ekseriyetinde çok yüksek dereceli bir Rusya nefreti var. Soğuk Savaş yıllarını aratmayacak şekilde, Rusya'ya ve Rusya’yla ilgili her şeye temkinli yaklaşıyorlar. Türkiye’nin gerekçeleri ne kadar ikna edici olursa olsun, bizatihi füze savunma sisteminin Rusya’dan satın alınıyor oluşu bile Amerikalıların bir bölümünün hemen Türkiye’nin haklı gerekçelerinin karşısında yer alması için yeterli oluyor. ABD'nin öncelikli gündemi ise tabii ki, iç siyaset. Clinton’dan 20 yıl sonra bir ABD Başkanı daha Kongre ile çok derin bir kriz yaşıyor. Azil ihtimali çok uzak olsa da, her geçen gün Başkan ile Kongre üyeleri arasındaki savaş kızışıyor. Bu durum ister istemez Başkan’ın bir nebze olumlu baktığı her konuya Kongre’nin mesafeli yaklaşmasını beraberinde getiriyor. S-400'ler sebebiyle ortaya çıkan durum, bu yönüyle, 1974’teki silah ambargosunu hatırlatıyor. Zira Başkan Nixon’un Watergate skandalı sebebiyle azledilmekten kurtulmak için istifa etmek zorunda kaldığı bir dönemde, yeni Başkan Ford ne kadar karşı çıkarsa çıksın, Türkiye’ye yönelik silah ambargosu kararı büyük çoğunlukla alınmıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, “NATO’nun güneydoğu kanadını Sovyetler karşısında zayıflatır” diyerek ambargoyu engellemeye çalışsa da, hiçbir gerekçe Kongre’yi durduramamıştı. Bugün de Trump ulusal güvenliği gerekçe göstererek Türkiye’nin yaptırım kapsamına alınmasını durdurmaya çalışsa bile, Kongre’nin bir bölümü Trump’tan gelen her talebe otomatik olarak karşı çıktığı için bu girişimden herhangi bir olumlu sonuç almak çok zor. Ama Kongre hangi kararı alırsa alsın, Trump kendisine tanınan yetkileri kullanarak altı ay müddetle “ulusal güvenlik” gerekçesiyle yaptırım uygulanmasını askıya alabilir. Kongre’de Türkiye’nin yanında yer alan etkili bir baskı grubu  olmaması buradaki çıkarlarımızın savunulmasını zorlaştırıyor. Amerikan siyasal sisteminde işler büyük oranda lobicilik üzerinden yürüyor. Ya kendinize ait güçlü bir etnik lobiniz olacak ya da güçlü lobileri ve çıkar gruplarını yanınıza alacaksınız. Bugün Türkiye’nin yanında değil, çoğu zaman karşısında yer alan Musevi lobisi söz konusu. Bu karşıtlık, Kongre’den, ana akım medya kuruluşlarına ve önde gelen finans kurumlarına kadar çok yerde Türkiye’ye ilişkin konularda olumsuz tutumu beraberinde getiriyor... Kongre üyeleri ile dış politika ve güvenlik konularında çalışan düşünce kuruluşlarının uzmanları ABD’nin küresel liderliğinin Çin kaynaklı bir meydan okumayla karşı karşıya olduğunun bilincindeler. Dünyada yeni bir güç değişimi süreci yaşanırken ABD’nin yapması gerekenin müttefiklerini azaltmak değil, kucaklamak olduğu bir gerçek. Ama Rusya karşıtlığının en üst düzeye tırmandığı bugünlerde Amerikalıların grand-stratejiyle uğraşmaya pek niyetleri yok.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.