Almanya’dan Türkiye’ye üç bakış

A -
A +
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya gezisi, bu ülkenin Türkiye politikasının şekillenmesinde gündeme gelen üç kesimin olduğunu yeniden gösterdi: Rasyonel siyasetçiler ve iş çevreleri, Türkiye karşıtı lobi mensupları ve Türkiye’yi hâlâ Almanya’nın nüfuz alanı olarak görenler.
Önemli bir kriz döneminin ardından ziyaretin gerçekleşmiş olması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devlet töreniyle karşılanması, Almanya’daki rasyonel kesimlerin Berlin’in Türkiye politikasının şekillenmesinde etkili olduklarının bir göstergesi oldu. Zira her iki ülkenin de karşı karşıya kaldığı sorunlar, baskılar ve tehditler Berlin ile Ankara’yı iş birliğine zorluyor.
Türkiye’yi dünyanın en büyük mülteci sayısına sahip ülkesi yapan ve Almanya’daki siyasi dengeleri altüst eden mülteci dalgası Ankara ve Berlin’in iş birliğini kaçınılmaz kılıyor. Mültecilerin Avrupa’ya akın etmesinin önlenmesi konusunda Almanya Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyarken, üç buçuk milyon mültecinin ihtiyaçlarının karşılanması konusunda Türkiye Almanya’nın desteğini talep ediyor.
Amerikan Başkanı Trump’ın gerek Almanya’nın gerekse Türkiye’nin bağımsız dış politikasını hedef alan yaptırımlarına ve serbest ticareti engellemeye yönelik politikalarına karşı da iki ülke birbirine ihtiyaç duyuyor. Her iki ülke de ABD’yi artık kendi çıkarları için tehdit olarak görüyorlar ve Washington’a karşı iş birliği yapabilecekleri aktörlerin sayısını artırmak istiyorlar.
Bunların yanında her iki ülkeyi de birbirine bağlayan çok kuvvetli ekonomik ve kültürel bağlar söz konusu. Türkiye’ye yaptıkları ihracatı ve bu ülkedeki yatırımlarını riske atmak istemeyen Almanya’daki iş çevreleri Ankara ile ilişkilerin normalleşmesini istiyor ve bu konuda Berlin’deki hükûmete baskı yapıyorlar.
Yine Almanya’daki rasyonel çevreler, bu kadar büyük bir Türki diasporasına sahipken Türkiye ile ilişkilerin sürekli bir gerginlik hâlinde yürütülemeyeceğini açık bir şekilde görüyorlar.
İşte bu sebeplerden dolayı Almanya’daki rasyonel siyasetçiler ve iş çevreleri Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesini ve geliştirilmesini arzu ediyorlar ve bu konuda inisiyatif alıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinden çok rahatsız olan kesimlerin Alman medyasında seslerini bir şekilde duyurmaları ise Almanya’da Türkiye karşıtı lobinin oldukça etkili olduğunu ve 16 Nisan Referandumu sırasında olduğu gibi, Berlin’in Türkiye siyasetini etkileyebilecek güce sahip olduğunu gösterdi.
Erdoğan ve AK Parti karşıtı ajandasını Almanya’nın gündemine taşıyacak kadar etkin olan ayrılıkçı ve muhalif diasporadan oluşan bu kesim, kendisine Alman radikal solundan destekçi bulmakta zorlanmadı. Alman medya ve siyaset dünyasında uzantıları olan bu Türkiye karşıtı lobi, yaptığı açıklamalar ve yayınlarla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretini sabote etmeye çalıştı.
Yıllardır yürüttüğü Erdoğan ve AK Parti karşıtı karalama kampanyasıyla Alman kamuoyunun Türkiye’deki iktidara yönelik algısını manipüle eden bu lobi, şimdi bu çalışmasının karşılığını almak istiyor. Manipüle ettiği kamuoyunun desteğiyle Alman hükûmetine baskı yaparak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya ziyaretini engellemeye çalışan lobi, ziyareti engelleyemeyeceğini gördüğünde ise medyadaki yayınlarıyla ona yönelik karalama kampanyasını yoğunlaştırdı.
Bu şekilde Türk-Alman ilişkilerinin normalleşmesini ve gelişmesini engellemeye çalışan söz konusu lobi, Alman hükûmetini Türkiye konusunda baskı altında tutmayı sürdürdü. Bu baskının kısmen başarılı olduğunu Berlin’in PKK, FETÖ terör örgütleri konusundaki Ankara ile iş birliğinden uzak politikalarından ve Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki olumsuz tutumundan görüyoruz.
Almanya’nın Türkiye politikasının şekillenmesinde etkili olan üçüncü kesim ise, iki ülke arasındaki ilişkiyi hâlâ 19. Yüzyıl sonundaki Osmanlı-Alman İmparatorlukları ilişkisine benzer şekilde, Türkiye’yi Almanya’nın nüfuz alanı olarak gören siyasetçilerden oluşuyor.
Türkiye’nin son dönemde ekonomik ve askerî kapasitesini geliştirme yolunda attığı adımları ve artık Batılı ortaklarıyla karşılıklı egemenliğe saygı temelinde bir ilişki geliştirme konusunda artan hassasiyetini görmek istemeyen ve hâlâ Türkiye siyasetine istediği gibi müdahale edebileceklerini düşünen bu tür siyasetçilerin müdahaleci politikalarıyla Türk-Alman ilişkilerine büyük zararlar verdikleri kesin.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya ziyareti şimdilik bu ülkedeki rasyonel kesimlerin Berlin’in Türkiye siyasetinde öne çıktığını gösteriyor. Ancak Almanya’nın Türkiye politikasını rasyonel çizgiden uzaklaştıran kesimlere karşı da sürekli teyakkuz hâlinde olmak gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.