S-400 meselesini anlama kılavuzu

A -
A +
S-400’ler ve F-35’ler ile ilgili tartışmalar uzun zamandır Türkiye’nin gündemini meşgul ediyor. Mesele uluslararası ilişkiler akademisyenlerin başlıca gündemleri arasında olduğu gibi, gazetecilerin de yazı ve tartışma konularının başında geliyor. Hatta kahvehane sohbetlerinin de en önemli konuları arasında yer alıyor. Söz konusu sorunlar çok farklı düzlemlerde tartışıldığı için çok farklı boyutlarının gündeme geldiği ve bunun da çoğu zaman kafa karışıklığına yol açtığı görülüyor. Bu yüzden herkesin anlayacağı şekilde bir özetin çıkarılması faydalı olacaktır. Aşağıdaki sorularla bu özeti yapmaya çalışalım.   Türkiye neden Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerini alıyor?   Türkiye’nin yerli silah sanayisini geliştirme yönünde son yıllardaki yoğun çabalarına rağmen hava savunması konusunda ciddi eksikleri olduğu biliniyor. Bu eksikliğin giderilmesi için Türkiye, bir yandan yerli hava savunma silahları üretmeye çalışırken bir yandan da bu silahları dışarıdan temin etmeye çalışıyor. Dışarıdan temin konusunda dikkat edilen hususların başında teknoloji transferi ve maliyet geliyor. Bunların yanında teslimatçının güvenilir olması da çok önemli ki, “müttefikimiz” ABD’nin bu konuda sicilinin çok bozuk olduğunu hatırlamakta yarar var. Bu kriterler çerçevesinde ABD ve Çin’den hava savunma sistemleri alınması teşebbüsleri başarısız olduktan sonra Rusya’dan S-400’lerin alınmasına karar verildi. Türkiye, doğal olarak NATO müttefiki ABD’den Patriot savunma füze sistemlerini almayı tercih ederdi. Ancak Amerikan Başkanı Trump’ın da ifade ettiği gibi, bu konuda Türkiye’ye adil davranılmadığı için S-400’ler alındı.   ABD neden rahatsız?   Amerikan başkanı da Patriotların alınması konusunda Türkiye’ye haksızlık yapıldığı için Ankara’nın S-400’lere yöneldiğini ifade ediyorsa Washington’un rahatsızlığının nedeni nedir? Bu sorunun cevabını doğru verebilmek için S-400 ve F-35 meselesinin Amerikan yönetimini derin bir şekilde ayrılığa düşürdüğünü görmek gerekir. Başkan Trump, bu meseleden dolayı Ankara’nın daha fazla sıkıştırılmasını gereksiz görüyor. F-35’lerin de önemli bir ortağı ve müşterisi olan Türkiye’ye bu uçakların yanında Patriot savunma sistemlerinin de satılmasını ve ilişkilerin düzeltilerek yola devam edilmesini istiyor. Buna karşılık, uzun zamandır Türkiye’deki iktidarı devirmek için hamleler yapan bir kesim S-400 ve F-35 meselesini daha da büyütüp Türkiye’ye baskıyı artırmak istiyor. ABD’deki güvenlik bürokrasisinin önemli kısmı ve onlarla iş birliği içerisindeki siyasetçi, medya mensubu ve lobicilerden oluşan bu çevreler, Trump’ı da bu baskı politikasına ayak uydurması konusunda zorluyorlar. Amerikan Başkanı'nın Türkiye konusundaki açıklamalarında zaman zaman yaşanan tutarsızlıklar bu zorlamanın sonucu.   Bundan sonra neler yaşanır?   Türkiye’nin bu aşamadan sonra S-400’ler konusunda geri adım atması mümkün olmadığına göre, bundan sonra bu meselenin Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyeceği Washington’un tutumuna bağlı olacak. Eğer ABD’nin Türkiye siyasetinde Trump’ın temsil ettiği “rasyonel” çizgi öne çıkarsa, S-400 meselesinin Türk-Amerikan ilişkilerine daha fazla zarar vermesine izin verilmeden, Türkiye’ye karşı uygulanacak sembolik yaptırımlarla sorun çözülebilir. Eğer ABD’deki Erdoğan ve AK Parti hükûmeti karşıtları Başkan Trump’ı Türkiye’ye karşı daha ağır yaptırımlar uygulamaya “ikna” ederlerse, o zaman Ankara-Washington ilişkilerinin gerginleşmesi söz konusu olur. Washington’daki Türkiye karşıtlarının Ankara’yı baskı altında tutmak için S-400’ler ve F-35’ler dışında Fırat’ın doğusu, İran yaptırımları ve Doğu Akdeniz gibi başka birçok meseleyi krize dönüştürme potansiyelleri olduğu hatırlanırsa, Türk-Amerikan ilişkilerinin sağlıklı bir zeminde yürümesi için Trump’ın etrafındaki bu “kriz tellallarından” kurtulması gerektiği açıkça görülür. S-400’ler konusunda Amerikan Başkanı, çevresindeki Türkiye karşıtlarından gelen baskılara rağmen Türkiye ile ilişkileri zora sokmayacak adımlarla krizi yumuşatabilir belki, ancak bu kriz tellallarının yeni hamlelerine karşı sürekli hazırlıklı olmak gerekiyor. Ankara’nın da, ABD’de Türkiye ile ilişkiler konusunda hâlen rasyonel çizgisini koruyan kesimlerle diyalog kanallarını açık tutması önemli. Zira bu ülkedeki baskı ve yaptırım politikasıyla bütün dünyaya nizam verebileceklerini düşünen şahinlere karşı gerek dünyada gerekse ABD içerisinde tepkiler giderek artıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.