Türkiye-Rusya ilişkilerinin test sahası İdlib

A -
A +
Türk askerî konvoyunun İdlib’de yeniden Rusya destekli Baas rejimi güçlerince hedef alınması bu konuda geçen yıl Moskova ile varılan uzlaşının ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Esad yönetiminin ve ona destek veren Rusya’nın İdlib ve Hama’nın kuzey bölgelerine yönelik saldırıları da iyice yoğunlaştı. Saldırılarda her gün çok sayıda sivil hayatını kaybediyor. Daha önce Halep ve Doğu Guta’da olduğu gibi vücutları parçalanmış çocukların görüntülerine şahit oluyoruz. Bu “şahitliğin” bize nasıl bir sorumluluk yüklediğinin ne kadar farkındayız? Meselenin bu İslami ve insani sorumluluk tarafı en zor kısmı. Bu zor kısmı herkesin kendi vicdanı ve insafına bırakıp siyasi boyutuna bakalım... Yaşanan gelişmeleri siyasi açıdan nasıl yorumlamak gerekir? Öncelikle Rusya ve onun güdümündeki Esad yönetiminin sahada hâkim olduğu bölgeleri genişletme arzusunda olduğu görülüyor. Bunun için de yine maliyeti en az olan yolu seçmiş görünüyorlar: Havadan yerleşim yerlerini yoğun bir şekilde bombalayıp sivil-silahlı ayırt etmeden insanları öldürmek. Bu şekilde önce sivillerin bombalanan yerleri terk etmesini sağlayıp geride kalan silahlı unsurların lojistik imkânlarını daha kolay kesmeyi planlıyorlar. Bunu yaparken ne kadar sivilin hayatını kaybettiğini, kaç çocuğun anne-babasının, kaç ebeveynin çocuklarının ölümünü görmek zorunda kaldığını umursamadıklarını hatırlatmaya lüzum yok. Halep, Doğu Guta ve diğer birçok şehirde yaşanan katliamlar Moskova ve Şam’ın bu konuda izledikleri yöntemin örnekleriyle dolu. Dünya, gücün giderek daha açık bir şekilde hukuksuz kullanıldığı bir döneme doğru yuvarlanırken kimsenin de onlara kısa vadede bu katliamların hesabını sormayacağını biliyorlar. Eğer dünya, Rusya’nın desteklediği Şam yönetiminin bu katliam yöntemiyle adım adım İdlib’de ilerlemesini umursamıyorsa bundan sonra bizi ne bekliyor? Rusya, Türkiye ile vardığı İdlib Mutabakatı’nı terk etti mi? Yoğunlaşan saldırılar, zaten ciddi bir mülteci yükü çeken Türkiye’ye yeni bir kitlesel mülteci dalgası başlatır mı? Moskova’nın İdlib konusunda bu yeni adımları atıp giderek saldırıları yoğunlaştırırken Ankara’nın sabrının sınırlarını gözetmediğini ileri sürmek yanlış olur. Türkiye ile gerek askerî gerekse enerji alanında son dönemde girdiği ortaklıklar bu konuda gerekli hassasiyeti göstermesini zorunlu kılıyor. ABD ile ciddi sorunlar yaşayan Türkiye kendisine bu kadar yakınlaşmışken Ankara’nın yönünü yeniden Batıya çevirecek adımlardan uzak duracaktır. Ancak Fırat’ın doğusunda yaşanan anlaşmazlıkta Washington’un izlediği oyalama politikası ve PKK/YPG’ye destek vermeye devam etmesi Rusya’nın İdlib’deki hareket alanını genişletiyor. Zira ABD ile gerginlik yaşayan Türkiye’nin Rusya ve onun destek verdiği Şam yönetimi karşısında daha temkinli hareket etmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında, aslında Fırat’ın doğusunda Türkiye’yi sıkıştırmaya devam eden Amerikan yönetimi Ankara’nın Moskova karşısındaki hareket alanını daraltıyor. Suriye’de bir yandan ABD diğer yandan Rusya tarafından baskı altına alınan Türkiye’nin sınırlarının çok zorlandığının Washington ve Moskova ne kadar farkında acaba? Türkiye’ye terör örgütleriyle kurdukları iş birliğine tahammül etmesi ve sınırlarına yönelecek yeni mülteci dalgasına katlanması dışında bir seçenek bırakmak istemeyen bu “ortaklarımızın” Ankara’nın da kabul edebileceği çözümler konusunda kafa yormaları gerek Türk-Amerikan gerekse Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği açısından çok önemli. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtları sırasındaki tutumları, İdlib Mutabakatı, Menbiç Mutabakatı ve Fırat’ın doğusuna dair Barış Koridoru uzlaşısı Moskova ve Washington’un gerektiğinde esnek davranabileceğini gösterdi. Ancak bütün bu uzlaşılar ABD’nin PKK/PYD’ye destek vermeye devam etmesini engellemedi ve Rusya’nın Türkiye sınırına kitlesel mülteci akınına yol açacak bombardımanlarını sona erdirmedi. Her iki ülke de Suriye’de tanımladıkları çıkarları için Türkiye’yi rahatsız edecek adımlar atmaya devam ediyorlar. Fırat’ın doğusuna dair Amerikalılarla bir uzlaşı işareti ortaya çıkar çıkmaz batıda Rusya ile İdlib üzerinden gerginliğin arttığına şahit oluyoruz. Aynı anda hem ABD hem de Rusya ile mücadele etmek zorunda olması Türkiye’nin Suriye politikasının ne kadar zorlu olduğunu gösteriyor. Bulunduğumuz coğrafyayı değiştiremeyeceğimize göre bu mücadeleyi yürütmek zorundayız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.