Avrupa’da kasırga sezonu başladı mı?

A -
A +
Hafta sonu Almanya’da iki eyalette (Brandenburg ve Saksonya) gerçekleştirilen seçimler Avrupa siyasetinin yönü açısından önemli işaretler veriyor.
Belki en fazla korkulan gerçekleşmedi, yani Almanya’daki yabancı düşmanı aşırı sağcı parti AfD en fazla oyu alıp birinci parti olamadı. Ama her iki eyalette de oyların yaklaşık dörtte birini alarak ikinci parti konumuna geldi.
Bu sonuçlarla birlikte AfD (Alternative für Deutschland-Almanya için Alternatif), Almanya siyasetinde geçici bir fenomen olmadığını, hata yapmaya devam ettikleri sürece yerleşik merkez partilerin ensesinde olduğunu ve hatta iktidara aday olduğunu göstermiş oldu.
Şimdilik diğer partiler AfD ile koalisyon yapmayacaklarını deklare ederek onu eyaletlerde de kurulacak hükûmetlerin dışında tutmaya kararlı görünüyorlar. Ama aynı yaklaşım bir dönem aşırı solcu Die Linke (o zamanki adıyla PDS) için de söz konusuydu ve zamanla bu tavırdan vazgeçildi ve bu parti bazı eyaletlerde koalisyon ortağı hâline geldi.
Oyların dörtte birini alan AfD’nin Brandenburg ve Saksonya eyaletlerinde hükûmet dışında bırakılması zor da olsa mümkün olacak belki, ancak bu yükseliş trendini durduramazlarsa sonunda bu aşırı sağcı partinin katılımı olmadan hükûmet kurulması artık imkânsız hâle gelecek.
Şimdi bile federal düzeyde koalisyon hükûmetini oluşturan iki büyük partinin CDU/CSU (Hıristiyan Birlik Partileri) ve SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) bir araya gelmesi gerek Saksonya gerekse Brandenburg’da koalisyon için yeterli olmuyor. Zira CDU Brandenburg’da yüzde 15,6 oy alabilirken, SPD Sachsen seçimlerinde sadece yüzde 7,7 oy alarak ancak beşinci parti olabildi. Bu sonuç, SPD’nin Federal Almanya tarihinde bir seçimde aldığı en düşük oy olarak tarihe geçti.
Saksonya ve Brandenburg seçimleri Alman siyasetinin geleneksel merkez partileri CDU ile SPD’deki erimenin hız kesmeden devam ettiğini gösterdi. SPD, birinci parti olduğu Brandenburg’da bir önceki seçime göre 5,7 puan daha az oy alırken, Saksonya’daki kaybı 4,7 oldu. CDU’nun gerek birinci parti olduğu Saksonya’da gerekse üçüncü parti olduğu Brandenburg’daki kayıpları yüzde 7’nin üzerinde gerçekleşti.
Bu sonuçlar, AfD’nin yükselişi karşısında yaşanan kriz sonucu Merkel’in başkanlıktan istifa etmesinin de CDU’daki erimeyi durdurmadığını gösteriyor. Bu, CDU’nun da SPD gibi uzun süreli bir liderlik krizi sarmalına sürüklenebileceğinin göstergesi olarak okunabilir.
CDU’dan daha önce kronik erime problemiyle karşılaşan SPD’nin bu kriz sürecinde üç tane başkan değiştirdiği ve an itibarıyla en son başkanlıktan istifa eden Andrea Nahles’in yerine hâlâ yeni başkanı seçemediği hatırlanırsa Alman siyasetini çok daha sert rüzgârların beklediğini tahmin etmek zor değil.
Aslında Almanya’da yaşanan bu sarsıcı gelişmelerin diğer Avrupa ülkelerinin çoğunda daha erkenden başladığını ifade etmek gerek. Merkezdeki geleneksel partilerin eriyip alışılagelmiş siyasal atmosferde köklü değişimlerin yaşanması Fransa, İtalya ve Avusturya gibi ülkelerde Almanya’dan çok önce başladı.
Fransa’da son cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna bağımsız aday Macron ile aşırı sağcı Le Pen’in kalmış olması bu ülkedeki yerleşik merkezi sağ (şimdiki ismi Cumhuriyetçiler) ile merkezi solun (Sosyalist Parti) ülke siyasetindeki yerlerini çoktan kaybettiklerinin göstergesiydi.
Benzer şekilde son cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turunda merkez sağ (Avusturya Halk Partisi-ÖVP) ve merkez solun (Avusturya Sosyal Demokrat Partisi-SPÖ) adaylarının elendiği Avusturya’da da aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) federal hükûmete koalisyon ortağı olarak katılmıştı.
İtalya’da yeni dağılan hükûmeti popülist Beş Yıldız ile aşırı sağcı ve ayrılıkçı Lig Partisinin kurduklarını da hatırlayalım.
Aşırı sağcıların, henüz hükûmet ortağı olamadıkları Birleşik Krallık’ta da siyaseti yoğun şekilde etkilediklerini görüyoruz. Brexit sürecini başlatan yabancı düşmanı ve AB karşıtı UKIP’in Avrupa Parlamentosu seçimlerinde birinci parti olmasının ardından Muhafazakâr Parti’nin düştüğü durum ortada. Ona da parti başkanı dayanmıyor. Brown, May ve şimdi de Johnson...
Avrupa’da kasırga sezonu başladı galiba.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.