“Barış Pınarı”nın Batı cephesi

A -
A +
Fırat’ın doğusunda PKK/YPG terör örgütüne yönelik Barış Pınarı Harekâtı başarılı bir şekilde devam ediyor.
Terör örgütü de yine kendisinden bekleneni yapıyor ve doğrudan sivilleri hedef alan roket ve havanlarla saldırıyor. Bu yazının yazıldığı saatlerde sivil şehitlerimizin sayısı maalesef yediye yükselmişti. Ama “müttefiklerimizin” olduğu Batı’da terörün bu sivil kurbanlarını gören yok.
Onlar Türkiye’nin teröre kurban verdiği insanlarını hiç görmek istemediler zaten. Zira meseleye bakışları, iddia ettikleri gibi insan hakları perspektifinden değil güç ve çıkar politikası perspektifinden.
Orta Doğu politikalarının ana akslarından birini oluşturan terör örgütleriyle iş birliği yaklaşımının bir ayağı olarak inşa ettikleri YPG/PKK’nın bu kadar kolay bir şekilde Trump tarafından gözden çıkarılmasından çok rahatsızlar.
Türkiye teröre karşı savaşında Fırat’ın doğusundaki cephede başarılı ama bu savaşın çok sayıda cephesi var.
PKK/YPG’ye karşı yürütülen Barış Pınarı Harekâtı’nın Fırat’ın doğusundaki Kuzey Suriye toprakları dışındaki diğer cephelerini Türkiye’nin kendi iç kamuoyu ile ABD, Avrupa, Rusya ve İran’ın tavırlarının nasıl şekilleneceği oluşturuyor.
Bu cephelerin her biri uzun uzun konuşulacak öneme sahip kuşkusuz ancak bu yazı ABD cephesine odaklanacak...
Amerikan cephesinde gerçekten çok garip gelişmeler yaşanıyor, zira Türkiye’nin teröre karşı operasyonu birdenbire Başkan Trump’ın görevden azil sürecinin kritik parametrelerinden biri hâline geldi.
YPG/PKK’yı korumakta kararlı aktörler, bu konuda farklı düşünen Trump’ı geri adım atmaya zorlamak için meseleyi Başkanın azil sürecine ilişkin bir koz olarak kullanmaya karar vermiş görünüyorlar.
Bunu yapan da Cumhuriyetçi senatörler.
Aralarında Lindsey Graham gibi Trump’ın yakın dostları da var.
Azil sürecinin Senato aşamasında Cumhuriyetçi senatörlerin desteğine ihtiyaç duyan Başkan Trump’ı köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.
“Suriye’de PKK/YPG’ye desteği kesersen azil sürecinde sana karşı oy kullanabiliriz” mesajı veriyorlar.
Yani kendi partisi, PKK/YPG’ye destek vermiyor diye Amerikan Başkanı'na yüz çevirebilir.
Peki, PKK/YPG’ye destek bu Amerikalılar için neden bu kadar önemli?
Bunun birkaç nedeni var.
Her şeyden önce Amerikan güvenlik bürokrasisi ile onun siyaset ve medya dünyasındaki uzantılarının PKK/YPG ile kurdukları ilişki üzerinden ABD’nin Türkiye siyasetini dizayn etmeye çalıştıklarının altını çizmek gerekir. Zira AK Parti yönetimi Washington’un bu konudaki diğer araçlarını elinden almıştı. Medya üzerinden yürütülen algı operasyonları, ekonomik araçlar kullanılarak yapılan baskılar işe yaramıyordu ve son olarak ellerindeki bir başka araç olan FETÖ’yü kullanarak giriştikleri doğrudan askerî darbe girişimi de başarısız olmuştu.
Darbe girişimi sonrasında da medya üzerinden yürüttükleri karalama kampanyaları ile ekonomik saldırılara devam ettiler ama ellerinde kalan asıl etkili araç terör örgütleri idi. Washington’da birilerinin ısrarla FETÖ ve PKK/YPG’ye sahip çıkmaya devam etmesinin temel nedeni budur. Çünkü hâlâ bu terör örgütlerini kullanarak Türkiye’nin “kayan eksenini” düzeltebileceklerini düşünüyorlar.
Türkiye’nin de söz konusu terör örgütleri ile mücadele konusunda her türlü riski alan kararlı bir politika izlemesinin nedeni tam da bu aslında. Bu enstrümanları da Türkiye’ye müdahale etmek isteyen aktörlerin elinden alması durumunda bağımsızlık yolunda son adımı da atmış olacak...
ABD’de PKK/YPG’ye destek verilmesini savunanların bir başka gerekçesi de, bu örgütü sadece Türkiye’ye karşı değil İran’a ve Şam yönetimine karşı da kullanabilecekleri bir araç olarak görmeleri. Bu şekilde düşünenler, aynı zamanda ABD’nin Suriye’deki askerî varlığının devam etmesini ve Rusya’yı da sınırlandırmayı istedikleri için PKK/YPG ile iş birliğinin devam etmesi onlar için önem kazanıyor.
Türkiye karşıtlığı ve PKK/YPG dostluğunun Amerika’da oluşturduğu partilerüstü koalisyon öyle bir noktaya geldi ki, bu koalisyonun Cumhuriyetçi üyeleri bile, önlerine çıkması durumunda kendi partilerinden olan Başkan Trump’ı bile ezip geçebilecekleri görüntüsü veriyorlar.
PKK ile iş birliği takıntısı üzerine kurulan Amerikan Orta Doğu politikası önce Türk-Amerikan ilişkilerini tahrip etti, şimdi de Amerikan Başkanı ile partisi arasındaki ilişkiyi altüst ediyor.
Trump’ın son kararı Türk-Amerikan ilişkilerinin düzelebileceğine dair bir işaretti, ancak Amerikan Başkanı partisiyle arasını düzeltmek için bu kararından geri adım atarsa Türk-Amerikan ilişkileri bu defa geri dönülemeyecek bir yara alabilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.