İsrail’in işini kim kolaylaştırıyor?

A -
A +
Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun hafta başında “ABD’nin Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerini artık yasa dışı olarak görmediğini” açıklamasının ardından başta Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği olmak üzere birçok uluslararası aktör, kendi pozisyonlarının değişmediğini ve bu yerleşimleri yasal görmediklerini ifade ettiler. Zira Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini meşru görmek pratikte Filistin-İsrail sorununda iki devletli çözümden vazgeçmek anlamına geliyor.
Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimcilerin sayısı 650.000’e ulaştı ve her yıl sayıları 15.000 kadar artıyor. İsrail’in bu bölgedeki nüfus dengelerini değiştirip, Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri gibi Batı Şeria’yı da kendi topraklarına katmak niyeti olduğu biliniyor. Trump yönetiminin de buna destek verdiği görülüyor.
Kuşkusuz İsrail’de hâlen iki devletli çözümü savunan kesimler de bulunuyor ancak 2000’li yıllarda İsrail siyasetinin giderek sağa kaydığı ve bütün Filistin topraklarının ele geçirilip İsrail sınırlarına katılmasını savunanların çoğunluğu oluşturup siyaseti belirlediği de bir gerçek.
Amerikan yönetiminin Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması ve Golan Tepelerinin İsrail toprağı olarak kabul edilmesi yönündeki kararları bu ülkedeki radikalleri güçlendiriyor ve Filistin topraklarının tamamına hâkim olmak konusunda onlara cesaret veriyor.
Çok güçlü bir Yahudi lobisinin bulunduğu ABD’nin politikalarının İsrail’in işini en fazla kolaylaştıran faktör olduğu açık. Her ne kadar Clinton ve Obama gibi bazı Başkanlar döneminde İsrail’e verilen destek göreceli olarak daha az olsa da, Amerikan başkanlarının Filistin-İsrail meselesinde tarafsız bir pozisyon almaları düşünülmesi bile mümkün olmayan bir durumdur. İsrail’e açık destek vermeyen Amerikan başkanları bu ülkedeki Yahudi lobisinin hedefi hâline gelirler ve bunun hiç hoş bir durum olmadığını en iyi Bill Clinton anlatabilir.
Her ne kadar ABD’nin Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri konusundaki kararına katılmadıklarını söyleseler de Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’in de genel olarak İsrail’in işini kolaylaştıran bir rol oynadığını ifade etmek gerekir.
Avrupa Birliği’nin başta Almanya, Fransa ve Hollanda gibi üyelerinin İsrail’e gerek ekonomik gerekse askerî alanda her türlü desteği verdiği, bu ülkenin aşırı saldırgan politikalarının ve ağır insan hakları ihlallerinin de bu desteğin sürmesine engel olmadığı biliniyor. Her durumda devam eden bu desteğin en önemli nedenleri, bu ülkelerde de ciddi etkiye sahip İsrail lobilerinin olması ve ABD’nin İsrail politikasıyla uyumlu hareket etme kaygılarıdır.
Batılı ülkelerin dışında da İsrail’in işini kolaylaştıran devletler var.
Bunların başında Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi “Müslüman” ülkeler geliyor.
Müslüman Kardeşler ve Hamas ile birlikte, Filistinlilere destek veren Katar ve Türkiye’yi düşman ilan eden bu ülkeler İsrail’in Filistin topraklarının tamamına hâkim olma politikasında önüne çıkan engelleri temizleme konusunda her türlü hizmeti sunmaktan geri durmuyorlar. İsrail’in bu politikalarına engel oluşturabilecek bütün aktörlere saldırıyorlar ve onları yıpratıyorlar. Hamas, Muhammed Mursi, Türkiye ve Katar hedefleri olmaktan kurtulamadı.
Son olarak İsrail’in işini asıl kolaylaştıran şeyin, aslında bu ülkenin saldırgan politikalarına, onun arkasındaki küresel ve bölgesel aktörlerin Orta Doğu’yu kendi istedikleri gibi dizayn etme çabalarına karşı olan çoğunluğun bir türlü bir araya gelememesi olduğunun altını çizmek gerekir.
İsrail’in ve onun saldırgan politikalarına destek veren ülkelerin Orta Doğu’daki yıkıcı politikalarından rahatsız olanlar, bütün yaşanan bu sorunlara rağmen kendi aralarındaki ihtilafları bırakıp ortak hareket edemiyorlarsa şikâyet etmeye de hakları yok.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.