Hayır diyebilen Türkiye...

A -
A +

Dış politika konusunda yazdıkları ve konuştuklarıyla dikkat çeken Anavatan Partisinin önemli siyasetçilerinden Kamran İnan’ın sürekli üzerinde durduğu bir konu vardı. “Hayır diyebilen Türkiye” özlemi içinde olduğunu anlatırdı. Mutlaka her konuşmasında bunu dile getirir, TBMM’de kürsüye çıktığında diplomasi geçmişini de kullanarak Türk Dış Politikası konusunda nasıl davranılması gerektiğini bıkmadan usanmadan uzun uzun anlatırdı.

“Hayır diyebilen Türkiye” başlığında sayısız konferansları olmuştur. Yaptığı konuşmaların bir kısmına benim de katıldığım oldu. Ne yapar eder konuyu Türk dış politika davranışına getirirdi.

Diplomasi ve siyaset deneyimleri üzerinden örneklerle Türkiye’nin dış politik davranışlarından duyduğu rahatsızlığı anlatırdı.

İmparatorluk geçmişine sahip, devasa bir diplomasi geçmişi olan, eşsiz bir coğrafi konuma oturmuş ve yetişmiş insan kaynağına sahip olan Türkiye’nin dış politikada yeteri kadar potansiyelini kullanamadığını anlatırdı.

Uzun yıllar görev yaptığı Türk diplomasisinin cesaret gösteremediğini dile getirir, diplomasi lügatinde “hayır” kelimesinin yer almadığından yakınırdı.

İnsanımızın hasretle beklediği diplomaside olması gereken gür sesin bir türlü gösterilemediğini, korkak davranıldığını ve “verilen ödevi” yapan ülke profiline devam edildiğini anlatıp dururdu Kamran İnan.

Daha sonra Türk dış politikası konusundaki düşüncelerini “Hayır diyebilen Türkiye” ismiyle kitaplaştırdı. Özellikle dış politikaya ilgi duyanların okuması gereken bir eser ortaya çıktı.

 

Niye bu konuyu ele aldım?

 

Kitabı okuyanlar ve Kamran İnan’ın konuşmalarını dinleyenler neyi amaçladığımı anlayacaklardır.

Dış politikada “kontrollü” davranmaya alışmış, denileni yapan, kendi aleyhine bile gelişmeler ortaya çıktığında cesaret göstermekten çekinen, sahip olduğu potansiyeli kullanmaktan âciz “Acaba Washington ve Brüksel nasıl hareket edecekler bu konuda” yaklaşımının nasıl terk edildiğini işaret etmek için bu konuyu işlemeyi önemli buldum.

O gün başımıza gelen olumsuzlukları dış politikada “Hayır diyemeyen Türkiye”ye bağlayan Kamran İnan vardı. Bugün ise başımıza gelenleri “Hayır diyen Türkiye”ye bağlayanlar var.

Kamran İnan’ın kitabını okuduğunuzda ve bugün Türkiye’nin dış politik davranışlarına baktığınızda, Türkiye’nin artık “ödev yapan ülke” konumundan çıktığını, kendi inisiyatifini kullanmaktan kaçınmadığını, “müttefiklerin” hadsiz, “Ahde vefa”ya uymayan davranış ve isteklerine boyun eğmediğini göreceksiniz.

Bugün Türkiye, ulusal güvenliğini ve dış politik çıkarlarını ilgilendiren birçok konuda cesaret gösterip, inisiyatif alabilen bir ülke konumundadır.

Özellikle “müttefiklerinin” de içinde olduğu bazı devletlerin her alanda ortaya koydukları sistematik baskıya rağmen Türkiye, hayati çıkar alanlarında geri adım atmamaktadır.

Hayati çıkarları söz konusu olduğunda, kim tarafından hangi araçlarla baskı yapılırsa yapılsın “Hayır” diyerek iradesini ve potansiyelini ortaya koyan bir Türkiye var artık.

Kamran İnan’ın yılarca yakındığı davranış kalıbını yırtmış bir Türkiye’ye şahit oluyoruz. Artık tüm karşı çıkışlara ve her türlü engelleme davranışlarına rağmen Suriye, Irak, Libya, Karabağ; Doğu Akdeniz örneklerinde olduğu gibi cesaretle hareket edildiğine şahit oluyoruz.

Hayati güvenlik ve dış politik çıkarlar söz konusu olduğunda tereddüt etmeden “Hayır” diyerek” devam eden Türkiye izliyoruz son yıllarda.

İşte Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı ve maalesef içeriden de destek gördüğü tüm çabalar, eskiden olduğu ve Kamran İnan’ın sürekli vurguladığı gibi Türkiye’yi istekler karşısında “hayır diyemeyen ülke” pozisyonun sokma amacını taşımaktadır.

“Hayır diyemeyen Türkiye”den, “Hayır diyebilen Türkiye”ye geçmek kolay olmadı. Çok bedel ödendi.

Bir daha aynı konularla uğraşmamak dileğiyle…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.