NAMAZ VAKİTLERİ, KUR'ÂN-I KERÎM'DE, BİRKAÇ ÂYET-İ KERÎMEDE, MÜCMEL OLARAK BİLDİRİLMİŞTİR

A -
A +
İnternette, ehliyetsiz bazı kişilerin, namaz vakitleriyle alâkalı, Kitâba, Sünnete ve diğer ilmî kaynaklara dayanmayan, indî, hevâ-yı nefisten yapılmış birtakım açıklamalarına şâhit oldum. Bunun üzerine, temel kaynaklarımıza (Kitâb, Sünnet, İcmâ-ı Ümmet ve Kıyâs-ı Fukahâ’ya) göre konunun açıklamasını yapmayı zarûrî gördüm.
Malum olduğu üzere, Kur'ân-ı Kerîm'de, namaz vakitlerine, birkaç âyet-i kerîmede, mücmel olarak işâret buyurulmuştur: el-Bakara, 238; Hûd, 114; el-İsrâ, 78; Rûm, 17-18; Kâf, 39-40; el-İnsân, 25-26’da olduğu gibi.
Bu âyet-i kerîmeler, Sevgili Peygamberimizin hem kavlî hadîs-i şerîfleri, hem de fiilî tatbîkâtıyla/uygulamalarıyla beyân edilmiş, açıklanmıştır.
Peygamber Efendimiz“Benim namaz kıldığımı gördüğünüz şekilde namaz kılınız” buyurmuştur. Namaz hakkında böyle buyurduğu gibi, yine hac hakkında da, “Hac menâsikinizi benden alınız” buyurmuştur.
Peygamberimizin amcazâdesi, “Tercümânü’l-Kur’ân=Kur’ân’ın tercümânı”, “Reîsü’l-müfessirîn=Müfessirlerin başı”, “Bahru’l-İlim=İlim denizi/okyânûsu” ve “Hıbru’l-ümme=Ümmetin en büyük âlimlerinden biri” gibi sıfatlarla anılan Abdullah İbn-i Abbâs’a (radıyallahü anhümâ), “Kur’ân-ı kerîmde, beş vakit namazı bildiren âyet hangisi” diye suâl edildiğinde, şu meâldeki âyet-i kerîmeyi okudu: “Akşama girerken, sabâha ererken, gündüzün sonunda ve öğle vaktinde Allah’ı tenzih edîn.” [Rum 17-18]
“Akşama girerken”den maksat, akşam ve yatsı namazları, “sabâha ererken”deki sabâh namazı, gündüzün sonundaki, ikindi namazı, öğledeki de, öğle namazıdır. (Celâleyn)
Son dönem Osmânlı ulemasından el-Hâc Mehmed Zihnî Efendi, “Hâşiyetü’t-Tahtâvî”nin tercümesi olan “Ni’met-i İslâm” adlı kitâbında ifâde ettiğine göre:
Nisâ sûresinin 103. âyetinde, “Namaz, belli vakitlerde farz kılındı” buyurulup ayrıca, beş vaktin hepsi de diğer âyetlerde bildirildiği hâlde, “Beş vakit namaz” ifâdesinin geçmeyişi, kutuplarda ve buralara yakın yerlerde, beş vaktin tamâmının teayyün etmemesindendir.
Kutuplarda, 5 vakit namazın vakitleri takdîr edilerek kılınmaktadır. Bunların da nasıl takdîr edileceğini, İslâm astronomi âlimleri açık-seçik yazmışlardır.
 
ÂYET-İ KERÎMEYİ DOĞRU ANLAYABİLMEK...
 
Burada, evvelâ şunu belirtelim ki, “Tefsîr Usûlü”nden bahseden bütün kitaplarda belirtildiği üzere [aslında hadîs ve fıkha dâir bütün metodoloji kitaplarında da böyledir], bir âyet-i kerîmenin doğru olarak anlaşılabilmesi için, onu açıklayan başka bir âyet var mı, yok mu? Önce buna bakılması lâzım.
İkinci merhalede, âyetin tefsîri için sünnete başvurmak lâzımdır. Sünnet, Allah'ın kitâbının beyânıdır. Sünnet-i seniyye, Kur’ân-ı kerîmi şerh ve îzâh eder. Zîrâ Allahü teâlâ, Resûl-i ekremine “beyân” vazîfesi vermiştir:
“İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’ân'ı indirdik.” [Nahil, 44]
Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de, Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem)'in vereceği hükümlerin, Allah tarafından kendisine bildirildiği de ifâde ediliyor.
“Allah'ın sana gösterdiği şekilde, insanlar arasında hükmedesin diye, sana Kitab'ı hak ile indirdik; hâinlerden taraf olma.” [Nisâ, 105]
Âyetin açıklaması, diğer âyet-i kerîmelerde ve hadîs-i şerîflerde bulunamazsa, o takdîrde, Kur’ân-ı Kerîm'in nüzûlüne şâhid olan Sahâbe-i güzînin îzâh ve tefsîrine başvurulur. Ma’lûm olduğu üzere, onlar  Kur’ân-ı kerimde medhedilmiş olup ilim, amel ve anlayış bakımından bu ümmetin en önde gelenleridirler.
Konunun açıklaması, Sahâbe-i kirâmın sözlerinde de bulunamazsa, o zaman Mücâhid İbn Cebr, Saîd İbn Cübeyr, İkrime, Atâ İbn Ebî Rebâh, el-Hasanü'l-Basrî, Mesrûk İbnü'l-Ecda, Saîd İbnü'l-Müseyyeb gibi tâbiînin büyüklerinin söylediklerine mürâcaat edilir.
 
“NAMAZIN, MÜ’MİNLERE VAKİTLİ OLARAK FARZ KILINDIĞI”NA DÂİR...
 
Allahü teâlâ, îmândan sonra en mühim farîza olan namaz hakkında (meâlen) "Şüphesiz namaz, mü’minlere vakitli olarak farz kılınmıştır" (Nisâ, 103) buyurmuştur. Binâen aleyh vakit, namazın en önemli şartlarından birisidir. Hattâ hem şartı, hem de sebebidir.
Şimdi burada, bu âyet-i kerîmenin açıklamasıyla ilgili olarak, dört mezhebe dâir 8 mu’teber tefsîrden (müelliflerin vefât târihlerine göre) bazı iktibâslar yapalım:
Hanbelî mezhebi âlimlerinden Ebu’l-Ferec Abdurrahmân İbnü’l-Cevzî (Abdurrahmân bin Ebi’l-Hasen Alî bin Muhammed et-Teymî el-Bekrî el-Kureşî el-Hanbelî) [v. 597 / 1201], “Zâdu’l-Mesîr fî İlmi’t-Tefsîr” adlı eserinde, Nisâ sûresinin 103. âyet-i kerîmesiyle ilgili olarak:
“Kitâben” “farzan” demektir. “Mevkût” hakkında da 2 kavil (rivâyet) vardır: 1.si “mefrûz=farz kılınmış” manasıdır ki, bunu İbn-i Abbâs, Mücâhid, Süddî ve İbn-i Zeyd ifâde etmişlerdir. 2.si ise, “belli vakitlerle vakitlenmiş [belli vakitlerde farz kılınmış]” anlamıdır; bu da İbn-i Mes’ûd, Katâde, Zeyd bin Eslem ve İbn-i Kuteybe’nin kavilleridir.
Şâfiî mezhebi âlimlerinden İmâm Allâme Fahruddîn er-Râzî (Ebû Abdillah Muhammed bin Ömer İbni’l-Hüseyin eş-Şâfiî) [v. 606/1209], “Mefâtîhu’l-Gayb (veya et-Tefsîru’l-Kebîr)” isimli 32 cildlik tefsîrinde:
“Bil ki, Allahü teâlâ, bu âyette, namazın vücûbunun [yani farziyyetinin] husûsî vakitlerle mukadder olduğunu beyân etmiş, burada vakitleri icmâlen zikretmiş, onları diğer âyetlerde açıklamıştır. Onlar 5 âyettir: el-Bakara, 238; el-İsrâ,78; er-Rûm, 17; Hûd, 114; Tâhâ, 130.
Tâhâ 130’daki, “Kable tulûı’ş-şemsi ve kable ğurûbihâ=güneşin doğmasından ve batmasından önce” lafızları “sabâh” ve “ikindi”ye işârettir. Hûd 114’deki, “Tarafeyi’n-nehâr=Günün iki tarafında” lafızları da böyledir [Yanî burada da sabâh ve ikindi namazları kastolunmaktadır.]
Yine Hûd 114’deki “ve min ânâi’l-leyl” lafızları da “akşam” ve “yatsı”ya işârettir. Bu da “zülefen mine’l-leyl” gibidir [Yani burada da akşam ve yatsı namazları kastolunmaktadır.]
Bunlar [el-Bakara, 238; el-İsrâ,78; er-Rûm, 17; Hûd, 114; Tâhâ, 130], beş namazın beş vaktine delâlet eden âyetler mecmûasıdır...
Mâlikî mezhebi âlimlerinden İmâm-ı Kurtubî (Ebû Abdillah Muhammed bin Ahmed bin Ebî Bekir el-Kurtubî el-Mâlikî) [v. 671 /1273], “El-Câmi’ li-Ahkâmi’l-Kur’ân” isimli 20 cildlik eserinde:
“Kitâben mevkûten=muakkateten mefrûzaten yanî vakitleri belli farz” demektir. Zeyd İbn-i Eslem demiştir ki: “Mevkûten=müneccemen” yanî namazları o vakitlerinde edâ edersiniz. Lügat âlimlerine göre mana, “her bir namaz, belli bir vakitte farzdır” demektir cümlelerinden sonra, bunu îzâh da etmiştir.
 
NAMAZLARIN İLK VE SON VAKİTLERİ
 
Nisâ sûresinin 103. Âyetiyle ilgili Tefsîrlerdeki bu iktibâslardan sonra, Peygamberimizin konuyla ilgili bazı hadîs-i şerîflerine de temâs edelim:
Hicretten iki sene evvel, Mi’râc mu’cizesinin ertesi günü [14 Temmuz günü] Cebrâîl aleyhisselâm, Kâ’be-i muazzama kapısı yanında, Peygamberimize imâm olarak iki gün namaz kıldırmış ve namaz vakitlerini göstermiştir.
“Hazret-i Cebrâîl inip, bana imâmlık yaptı ve kendisi ile birlikte beş vakit namazı kıldım ve beş vakit namazla emrolundum.” [Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Nesâî]
Ebû Dâvûd’un “Sünen”i, Tirmizî’nin “Sünen”i, Ahmed İbn-i Hanbel’in “Müsned”i, Abdürrezzâk İbn-i Hemmâm’ın “Musannef”i, İbn-i Ebî Şeybe’nin “Musannef”i, İbn-i Huzeyme’nin “Sahîh”i ve Hâkim’in “Müstedrek”i gibi hadîs kitaplarında ve pekçok fıkıh kitâbında [ayrıca bazı tefsîr kitaplarında da] yer alan hadîs-i şerîfte namaz vakitleri beyân edilmiştir.
Ayrıca fıkıh kitaplarında da şu ibâreler yer almaktadır:
Cebrâîl aleyhisselâm, Kâbe kapısı yanında, Peygamberimize imâm olarak iki gün namaz kıldırmıştır. Bu konudaki hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
“Cebrâîl aleyhisselâm, Kâbe kapısı yanında, iki gün bana imâm oldu. İkimiz, fecir doğarken sabâh namâzını, güneş tepeden ayrılırken öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyu uzayınca ikindiyi, güneş batarken [üst kenârı gaybolunca] akşamı ve şafak kararınca yatsıyı kıldık.
İkinci günü de, sabâh namâzını, hava aydınlanınca; öğleyi, her şeyin gölgesi kendi boyunun iki katı uzayınca; ikindiyi, bundan hemen sonra, akşamı, oruc bozulduğu (açıldığı) zamân; yatsıyı gecenin üçte biri olunca kıldık.
Sonra, yâ Muhammed, senin ve geçmiş Peygamberlerin namaz vakitleri bunlardır. Ümmetin, beş vakit namâzın herbirini, bu kıldığımız iki vaktin arasında kılsınlar dedi.” [Halebî-yi kebîr, et-Tefsîru’l-Mazharî, Mukaddimetü’s-salât]
Namaz sayısının beş vakit olduğu, bu hadîs-i şerîften de anlaşılmaktadır.
 
NAMAZ BEŞ VAKİTTİR
 
Peygamber Efendimiz, bize namazın beş vakit olduğunu ve bunların da ilk ve son vakitlerini bildirmiştir. Senelerce beş vakit namaz kılmıştır. Aslında başka delîl aramak gerekmez.
Nisâ sûresinin 102. âyet-i kerîmesinde “salât-ı havf” zikredildikten sonra, hemen 103. âyet-i kerîmede, “O korkulu zamanda namazı kılıp bitirdikten sonra ayakta iken, otururken, yanlarınız üzere yatarken hep Allah’ı anın. Sükûn ve emniyet hâline geldiğiniz vakit, namazı tâm erkânı ile kılın. Çünkü namaz, mü’minler üzerine, vakitleri belirli bir farz olmuştur” buyurulmuştur.
İsrâ sûresindeki, “Güneşin kayması ânından, gecenin kararmasına kadar ve sabâh vakti namaz kıl” meâlindeki 78. âyet-i kerîmenin aslında geçen, “Dülûki’ş-şems” öğle ve ikindi namazları, “Gasakı’l-leyl” akşam ve yatsı namazları, “Fecr” de sabâh namazıdır. (Kâdî Beydâvî Tefsîri)
İbn-i Abbâs’a (radıyallahü anhümâ), “Kur’ân-ı kerîmde, beş vakit namazı bildiren âyet hangisi” diye suâl edildiğinde, şu meâldeki âyet-i kerîmeyi okudu: “Akşama girerken, sabaha ererken, gündüzün sonunda ve öğle vaktinde Allah’ı tenzîh edin.” [Rûm, 17-18]
“Akşama girerken”den maksat, akşam ve yatsı namazları; “sabâha ererken”deki sabâh namazı; gündüzün sonundaki, ikindi namazı; öğledeki de, öğle namazıdır. (Celâleyn Tefsîri)
Nûr sûresinin 58. âyet-i kerîmesinde, “salât-ı fecr=sabah namazı” ve “salât-ı ışâ=yatsı namazı” ifâdesi açıkça geçmektedir.
Peygamber Efendimiz, Bakara sûresindeki, “Namazları ve vustâ namazını (orta namazı) kılın” meâlindeki 238. âyet-i kerîmeyi açıklarken, “Vustâ namazı (orta namazı) ikindi namazıdır” buyurmuştur. (İmâm Ahmed’in Müsnedi)
Bu âyet-i kerîmede, “Namazları ve orta namazı [ikindi namazını] kılın” buyuruluyor. Arabî gramer kâidesine göre, “salevât” [namazlar] denince, ikiden fazla namaz anlaşılır. Çünkü iki namaz demek için, “salevât” [namazlar] değil, “salâteyn” [iki namaz] denilir. “Vustâ” [orta] namaz, ikindi namazı olduğuna göre, ikindi hâriç, öteki namazların sayısı iki olamaz, ikiden fazla olması gerekir. Üç de olamaz; çünkü “Vustâ Namazı” hariç 4, 6 gibi çift sayılı olmalı ki, “orta namaz” [ikindi namazı] tâm ortada olabilsin. Yanî ortadaki namaz ikindi olduğuna göre, ondan önce iki namaz, ondan sonra da iki namaz bulunduğu meydâna çıkar. Diğer âyetlerdeki namaz vakitleri de dikkate alınınca, namaz vakitlerinin beş olduğunda hiç şüphe kalmaz.
 
NAMAZIN BEŞ VAKİT OLDUĞUNA DÂİR BAZI HADÎS-İ ŞERÎFLER
 
Namazın beş vakit olduğuna dâir hadîs-i şerîflerden bazıları şöyledir:
“İslâm beş şey [temel] üzerine kuruldu: 1- Allah’a ve Muhammed aleyhisselâmın Onun resûlü olduğuna inanmak, 2- Her gün beş vakit namaz kılmak, 3- Senede bir kerre mâlının kırkta birini Müslümân olan fakîrlere zekât vermek, 4- Ramazân-ı şerîf ayında her gün oruç tutmak, 5- Mekke’ye giderek, ömründe bir kerre haccetmek.” [Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî]
“Allahü teâlâ buyurdu ki: Bende söz ve hüküm aslâ değiştirilmez. Bu beş vakit namaz karşılığında elli vakit namaz sevâbı vardır.” [Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî]
“Mi’râc gecesi, 50 vakit namaz farz oldu. Sonra beş vakte indirildi.” [Buhârî, Müslim, İmâm Ahmed]
“Beş vakit namaz, aralardaki günâhlara; Cuma namazı, gelecek Cumaya kadar ve Ramazân orucu, gelecek Ramazâna kadar yapılan günâhlara keffârettir. Büyük günâh işlemekten sakınanların, küçük günâhlarının affına sebep olur.” [Müslim, İmâm Ahmed]
“Allahü teâlânın ilk farz kıldığı şey beş vakit namazdır. İlk ortadan kalkacak olan da yine beş vakit namazdır. İlk sorgu da beş vakit namazdan olacaktır.” [Hâkim]
“Bir kadın, beş vakit namazı kılar, orucunu tutar, kendini yabancılardan korur ve kocasına itâat ederse, Cennete istediği kapıdan girer.” [İbn-i Hibbân]
Daha pekçok hadîs ve fıkıh kitabından nakil yapabiliriz; ama şimdilik bunlarla iktifâ edelim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.