Zekâtın cemiyetteki fonksiyonu

A -
A +

Zekâtı muhtaçlara vermelidir. Zekât, çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir...

  “Zekât” çok önemli bir ibâdettir. Sevgili Peygamberimiz “Zenginlerin zekâtı, fakîrlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ, fakîrlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakîr varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir” [El-Askerî] buyurmuştur. Zekâtı muhtaçlara vermelidir. Zekât, çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ, böyle fakîrleri milletin içinde kırkta bir yaratmıştır. Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât istemeleri harâmdır. İstemediği hâlde, kendisine zekât verilirse, alması günâh olmaz. Zekât, Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde “Namaz” ile beraber zikrediliyor. Meselâ Bakara sûresinin 43. âyetinde: “Namazı kılınız, zekâtı veriniz” buyuruluyor. Resûlullah, “Zekâtı verilmeyen mâllar, ejderha olup sâhibinin boynuna sarılır” buyurduktan sonra şu meâldeki âyet-i kerîmeyi okudu: “Allah'ın, kendilerine lütfundan verdiği ni’metlere karşı cimrilik edenler [Hak teâlânın ihsân ettiği mâlın zekâtını vermeyenler], bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar [iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar]. Hayır o, kendileri için şerdir [Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar]. Cimrilik ettikleri şey, kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır [o mâllar Cehennemde azâp âleti olacak]. Göklerin ve yerin mîrâsı Allah'a âittir. Allah yaptıklarınızdan haberdârdır.” [Âl-i İmrân, 180] Kur’ân-ı kerîmde, “…Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda sarf etmeyenler (harcamayanlar) var ya, işte onlara elem verici bir azâbı müjdele! (Bu paralar) Cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları (böğürleri) ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu, kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azâbını) tadın!” buyuruldu. [Tevbe, 34-35] Sevgili Peygamberimiz, bazı hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular: “Zekât vermeyene Allah la’net eder.” [Nesâî] “Mâlın temizlenmesi için zekât farz kılındı.” [Hâkim] “Allah’a ve Resûlüne inanan zekât versin.” [Taberânî] “En fazîletli ibâdet namâz, sonra zekâttır.” [Taberânî] “Zekât vermeyen, kıtlıklara marûz kalır.” [Taberânî] “Zekât vermeyen, temiz mâlını kirletir.” [Taberânî] “Zekâtı verilmeyen mâl, kara veya denizde telef olur.” [Taberânî] “Zekât vermeyen toplum, rahmetten mahrûm kalır.” [Taberânî] “Zekât vermeyenin namâzı kabul olmaz.” [Taberânî] [Zekât vermemek harâm olduğu için, böyle günâhkârın kıldığı namâz sahîh olup, borcu ödenirse de, namâzdan hâsıl olacak sevâba kavuşamaz. Her günâh böyledir.] “Zekâtını veren, o mâlın şerrinden korunur.” [Beyhekî] “Hastayı sadaka ile, mâlı zekât ile koruyunuz.” [Deylemî] “Zekât, karıştığı mâlı ifsâd eder.” [Tergîb] İmâm Ahmed bin Hanbel hazretleri, bu son hadîs-i şerîfi, “İhtiyâcı olmadığı hâlde, zekât olarak alınan mâl, diğer mâlları helâk eder” diye açıklamıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.