"Osmanlı âlimleri gibi konuştun efendi!.."

A -
A +

Herkes susmuş, sözün sonunun nereye varacağını da merak ediyordu. Gözler ihtiyarın üzerindeydi.

  Hurufi ihtiyar sabırsızlandı. Uzamış tırnaklarıyla, ak kıllarla kaplı göğsünü kaşıdı. Yalancıktan öksürdü. Tespitlerinin doğruluğunu, müreffeh hayat yaşayabilmeleri için de kendilerinin yaptıkları ve kurdukları yalancı cennetlerini bir daha hatırlattıktan sonra. - Osmanlı âlimleri gibi konuştun efendi, dedi… Herkes susmuş, sözün sonunun nereye varacağını da merak ediyordu. Gözler ihtiyarın üzerindeydi. - !!! - Kararlı olmalı, dik durmalısınız, duygularınızın esiri olup, paçayı bir kaptırırsanız bitersiniz, dediğinde yanaklarından süzülen yaşlara hâkim olamadı Hurufi. “Biz tükendik, bari siz aynı akıbete uğramayın” sözleri oradakileri de etkilemişti. Harpteydiler. Muharebede duygulara, sezgilere yer yoktu. Gözlerinin yaşını elinin tersiyle sildi ve; - Sonra unutmayın ki oyun, eğlence, gezme, tozma, yeme, içme her insanın kolay alışacağı tabii isteklerindendir. Kripto sözünü doğrulamak için başını salladı ve hemen lafa girdi. - Fazla zorlanmadığımızı Erkara Bey’in ve arkadaşların hâl ve hareketlerinde gördük. Yeter ki gevşemeyelim. Bu arada hizmetçiler, Erkara Bey’in geldiğinin haberini verdi. Kripto; “İti an çomağı hazırla” dedi içinden. Fazla zaman geçmeden de başını uzattı kapıdan. - Rahatsız etmiyorumdur inşallah! - Buyurun beyim, dedi Kripto. Sonra da Hurufi’ye dönüp; - Bu gelen bey, Yıldırım Han’ın sevdiklerinden ve sonra da Mehmet Çelebi’nin de çok yakını, arkadaşı. Buranın da sadık müdavimlerindendir. İlk karşılaşmalarını, önemli özelliklerini, kabiliyetlerini, üstün meziyetlerini, itibarını ve gelecekte onu bekleyen imkânları, ballandırarak anlattı. Yanındaki testiden bakır bir maşrapayı doldurup uzattı. - Teşekkür ederim. İçmem efendim, diyen Erkara hesapsız, maksatsız Hurufi’yle göz göze geldi. Cebinden çıkardığı bir şeylere bakarken alaylı ve çirkin bir tebessümle; - Anladım delikanlının ne istediğini. Önce kendisi çekti içine elindekini. Kripto’ya ve Erkara’ya, sırayla oradakilere ayrı ayrı takdim etti. Sonra, garip bir acem şivesiyle öğüt vermeye başladı ilk tanıştığı bu gence. Nasihatlerinde, daima çirkin olan o tahammül edilmez ve olunmaz gerçeği hatırlattı. Izdırabın, elem ve acımanın faydasız olduğunu, muhite, çevreye uymak lazım geldiğini, gülüp eğlenmeği, çok ince düşünmemeyi, hiçbir şeyi dert etmemeyi tavsiye etti. Diyordu ki; - Şansın çokmuş ki bu insanları tanımışsın. Bundan sonrası senin elinde. Verdiğimden akşamları bir tek atmalı, gerektiği zaman ense yapmalı, mutlaka gülüp oynamalı. Bursa ahalisinin hâli ne böyle? Rahipler gibi çile çekiyorlar. Yazık gençliğinize yazık, acıyorum... Rahip, isminin geçmesi Kripto ve adamlarının aynı anda birbirlerine bakmasına sebep oldu. Rahatsız olmuşlardı ama yapacakları bir şey de yoktu. Katlanacaklardı bu bunağın densizliklerine. Tabii köprüyü geçene kadar!.. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.