Üç ahbap birbirine baktı yalnız gözleri konuşuyordu

A -
A +

Birden dışarıdan tüccarlardan birinin kahkahası duyuldu. Hep birlikte kapıya baktılar.

 
Kripto’nun odaya girmesiyle sustular. Ocağın üstündeki mumun aydınlığı, canlı bir mabet havası veriyordu. Bitmek üzereyken, yeniden doğan Hurufi, uzandığı yerden kalktı. Üç ahbap birbirine baktı. Ellerindeki haşhaşları içlerine çektiler. Yalnız gözleri konuşuyordu. Birden dışarıdan tüccarlardan birinin kahkahası duyuldu. Hep birlikte kapıya baktılar.
- Kaç gecedir hep gülüyor?.. dedi ihtiyar. Diğerleri de gülüştü.
- Alıştırdın haşhaşlara. Ne keder kalıyor, ne de tasa. Gülmesin de ne yapsın garibim?
- Acı acıyı, haşhaş da sancıyı bastırır!.. dedi Hurufi. Sonra da yastığının altından birer tane alıp arkadaşlarına uzattı. Kripto daha ziyade neşelendi. Sanki hiçbir tasası, kederi yoktu. Sonra akıncıların her tarafı didik didik etmelerinden, saraydan, Erkara’nın vazgeçilmezliğinden dem vurdular. Yakında padişahın huzuruna çıkarılma ihtimalinden, pek mesafe aldıklarından çoğunun gittiği, azının kaldığını anlattılar. Vakit geçmeden çıkması gerektiğini düşünen sahte dilenci “Ben gidiyorum. Bu akşam çok rahatladım” diyerek müsaade istedi. Kilere geçti, bir tomar kavurma aldı.
Avlunun dışı kapkaranlıktı. Bastığı yerleri görmekte zorlandı. El yordamıyla bahçe kapısından çıktı yalpalayarak. Karanlığa alışan gözleri, şimdi daha iyi görüyordu etrafını. Ağaçlar, duvarlar ve gideceği dar sokak onu bekliyordu.
- Geh! Geh! Geh! diyerek, ardı sıra gelmekte olan kara köpeği yanına çağırdı. Yırtık elbisesinin içinde sakladığı kamasını eline aldı. Ağaçların en dip köşelerine kadar girdi. Kavurma kokusunu alan aç köpek yalanarak iyice dost bildiği dilenci kılıklı adama yaklaştı.
Köpek, karanlıkta daha siyah görünüyor, gözleri, iki kızıl kor gibi yanıyordu. Yere konulan kavurmaları iştahla, ağzını şapırdata şapırdata yemeye başlarken, dilenci de yavaş yavaş keskin bıçağını kaldırdı. Köpek her şeyden habersiz ikram edilen ziyafeti bitirmeye çalışıyordu. Sahte dilenci, kafasına, boynuna baktı. En zayıf yerinin neresi olabileceğini hesapladı. Elindeki kamayı bütün kuvvetiyle, zavallı hayvanın dikkatlice baktığı noktasına indirdi. Acı, dehşetli bir ses, gecenin karanlığını yırtarcasına ta Kızıl Köşk’e kadar ulaştı. Ağaçların arasında can havliyle döndü, durdu bir müddet. Sonra da sendeleyerek, çalıların üzerine düşüverdi boylu boyunca.
Eli ayağı kanlar içindeki adam, eğilip hayvana baktı. Ayakları hâlâ titriyordu. Ağzından dili sarkmıştı. “Ahbaplığımız buraya kadardı arkadaş!” diyerek yürüdü.
          ***  
Erkara ne yapıp yapmış önce pederinin gönlünü almış, şehirdeki muhterem zevatın saraya kabulünü sağlamıştı. Kripto, Hurufi ve arkadaşlarının keyfine diyecek yoktu. Her ne kadar padişahın emniyet tedbirleri canlarını sıkmışsa da, kendilerinden şüphelenilmediğini anlayınca rahat bir nefes almışlar, yapacaklarını daha sinsi devam ettirmeye başlamışlardı. “İyi de oldu. Gevşeklik yapmayız artık” diyordu Kripto. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.