"Osmanlı Devleti bugün derin yaralar almıştır!.."

A -
A +
"Bulunduğumuz vahim durum dostlarımızı derinden üzmekte, düşmanlarımızı da sevindirmektedir."
 
Yıldırım Han, konuşmasını sürdürüyordu:
-Alelacele toplanmamızın sebeb-i mucibini tahmin etmektesiniz. Bir hataya düçar olmamak için bu mühim meselede istişare etmek istedim… Malumunuz Ceddim Osman Gazi’nin ihlas ile temellerini attığı ve muhterem pederimin gecesini gündüzüne katarak bir baştan bir başa mamur kıldığı bu Osmanlı Devleti muazzaması bugün derin yaralar almıştır. Sevgili ve şerefli Peygamberimizin müjdesine mazhar olabilmenin tedbirlerini alırken, misafir bellediğimiz, aşımızı, ekmeğimizi yedirdiğimiz, en mükemmel konaklarımızda yatırdığımız nankörler tarafından fitneye düçar olmamız, omuzlarımdaki ağır yükü daha da kaldırılamaz hâle getirmiştir. Siz muhterem ricalin ilim, sadakat ve ihlasına güvenerek derdimi paylaşmak ve bir nebze olsun rahatlamak istedim...
Bulunduğumuz vahim durum dostlarımızı derinden üzmekte, düşmanlarımızı da sevindirmektedir. İçinden çıkılması zor, bir o kadar da zaman alan işlerimizi halletmeye çalışırken bir nadan, bir densiz çıkıp pay-i tahtın kalbinde Allahü teâlânın; “Habibim” dediği şanı yüce, sevgili ve şerefli Peygamberimize dil uzatmasına tahammül etmek mümkün değildir. Aklımı başımdan alan bu alçakça ve edepsizce konuşmalar, bir ateş topu gibi bütün Osmanlı memleketini tutuşturmuştur.
Hele bakın bu densizin yaptıklarına!..
İstihbaratımızın vesikalarını gördükten sonra gözüme uyku girmemiştir leyli nehar. Bugün ise deli, divane gibiyim…
Yıldırım Han, duvara asılı bir tabelanın yanına gitti. Eliyle yazıları işaret ederek konuşmasını sürdürdü:
- Şimdi sorarım sizlere, damarlarımda temiz kanlarını taşıdığımız ceddim Osman Gazi’nin bizlere miras bıraktığı bu vasiyetnamesini kimler koruyacak? Kimler istenilenleri yerine getirecek?..
Elini duvardaki tabeladan çeken Sultan, ağrıyan başını bir nebze rahatlamak için alnını tuttu. Baş ve şehadet parmağını bastırarak ortada birleştirdi.
- Elbette bizler, sizler… İlim ehli, kılıç ehli, beyler, paşalar, tacirler, esnaf, rençper her kim varsa… Herkesin üzerine düşeni yapacağı zamandır. Ben de bir nefer gibi bu fitnenin bertaraf edilmesi için sizinle birlikte olacağım. Topyekûn seferberlik ilan edelim derim.
- !!!
- Cenâb-ı Mevlâ yâr ve yardımcımız ola vesselam...
Evet, sırf merhamet, iyi niyet ve güvenle yapılmış bir muameleye karşı, katıksız bir cinayetti bu yapılanlar. Hem öyle bir rezaletti ki bir millet, yekpare katledilmek istenmişti. “Devletimizin kurucusu Osman Gazi olsaydı bu durumda ne yapardı? Onun varlığından kimse böyle bir harekete cesaret edebilir miydi acaba?” soruları birer demir yumruk gibi kafasına vuruyor, düşüncelerini darmadağınık ediyordu. “Evet, beni hedeflerimden saptırmak istiyorlar. Önüme başka gaileler koyup, dikkatimi dağıtmak niyetindeler... Emîr Timur’un bir kasırga gibi üzerimize geldiği bu nazik ortamı fırsat bildiler. Evet fırsat düşkünü kaba, sefil, iblis uşakları?” diye mırıldanarak hususi görüşme yapacağı odasına doğru yürüdü başı önde... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.