Gözlerini, boynu bükük Süleyman Çelebi’ye dikti

A -
A +
Bu bakışta sevgi, şefkat ve sağlam bir iradenin kıvılcımları saçılıyordu.
 
Padişah birden gürledi;
- Aradığımız yiğit, Süleyman Çelebimizin yeğeni Doğan Bey’dir, deyince Süleyman Çelebi boyun büktü. Beyazıd Paşa ve Emir Sultan ayrı ayrı Doğan Bey’in meziyetlerini anlattı, kararın isabetli olduğunda hemfikir olduklarını açık kalplilikle dile getirdiler...
Padişah, mesuliyetsiz hayatın hayvanlara, ölülere yakışacağını, tebaanın, sultana ve emirlerine uyması gerektiğinin lüzum ve ehemmiyetini, tarihten örnekler göstererek anlattı. Âyet-i kerime, hadîs-i şerifler okudu, manalandırdı. Kulların, padişah davetine icabet etmemelerinin küfre düşmeye sebep olabileceğini, üzerine basarak açıkladı.
Haklı bir gazabın neticesinde, sert bir bakışla, uzun kara kirpikli, iri şahane gözlerini, boynu bükük Süleyman Çelebi’ye dikti. Bu bakışta sevgi, şefkat ve sağlam bir iradenin kıvılcımları saçılıyordu. Süleyman Çelebi, alevler içinde tutuşan bir çıra gibi yanıyor, kıvranıyordu. Acıyla;
- Boynumuz kıldan incedir Padişahım!.. dedi. Bir adım öne çıktı.
- Bütün aile efradımızla yüksek iradenize amadeyiz. Doğan Beyimiz seher vaktinde verdiğiniz emir mucibince helâlleşerek sefere çıktı Sultanım.
Gazi Evrenos Paşa bir adım ileri çıkarak zat-ı şahanelerinden söz istedi.
- Efendim bu hadisenin devamı mahiyetinde bir iz peşinde Doğan Beyimiz. Bugün olanları bildirir, vakit kaybetmeden lazım gelen tedbirleri alırız biiznillah-i teâlâ. Hünkârım, efendimiz müsterih olunuz, deyip ilk yerine çekildi.
- !!!
Yıldırım Han’ın soluk çehresi değişti. Ellerini ovuşturdu. Tahtın etrafında döndü. Gözlerini kıstı.
- En kısa zamanda bu densizleri burada görmek istiyorum!.. diye gürledi.
     İşlemeli kapının her iki yanında bir gölge gibi, bekleşen hademe ve teşrifatçılar ayaklarının ucuna basarak, ses çıkarmadan hareketlendi. Sert adımlarla ilerleyen sultan, göz açıp kapamadan dışarı çıktı.
Ak mermerden yontulmuş nebatat kabartmalarının süslediği merdivenlerden çıkarak, hareme doğru yürüdü.
Padişahı takip eden saraylı, basamaklardaki ıslaklığı görünce, şaşırdı, gözleri büyüdü. Sultanın kapıdan çıkıp gidişine ve yerlerdeki damlalara korkuyla bakakaldı. Avluda uzaklaşan adımları işitirken;
- Yıldırım Han ağlıyor!.. dedi.  
           ***
Padişahlarının istirahate çekilmesinden sonra bir müddet daha müşavere ettiler. Vakit kaybetmeden Beyazıd Paşa bir kâğıt, divit istedi. Sultanın yüksek iradelerini, yapılabilecek işleri, ipuçlarını, mahzurlu kişi ve aileleri, onların nerede, nasıl bulabileceğini, şekil ve şemaillerini, tasvir etti. Şek ve şüpheye mahal vermeyecek şekilde ayrıntılı bir şekilde yazdı. Tüysüz beyaz bakımlı ellerini iki defa birbirine çarptı. Saray holüne açılan kanatlı kapıdan bir hademe hürmet ve edeple içeri girdi. Kapıyı hafifçe kapatıp hemen oracıkta iki eli önde saygıyla; “Buyurun!” manasında hürmet ve tazimle durdu.
- Doğan Beyimizin uğrayacağı yerlere gidebilecek ulaklardan bekliyoruz.
Hademe tereddüt etmeden; “Peki efendim” deyip, geri geri çekildi. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.