Kendini Beyazıd Paşa’nın kapısının önünde buldu...

A -
A +
Sisler içinde, yağmur altında ilerleyen iki canlı vardı. Çekirge Ali ve yağız atı...
 
Aziz Kripto’nun, azgın bir canavar akıncı tarafından öldürüldüğü haberi, kısa zamanda duyuldu. Bu hadiseyi büyük bir felaket olarak niteleyen halk, Kâbus’a da minnettarlık duyuyor ve teşekkür ediyordu. Canını tehlikeye atarak o şeytanı yakalatmıştı. Ya kaçsaydı ne olurdu?.. Bütün kadınlarını, kızlarını dağa kaldırır ve erkeklerini diri diri fırınlarda yakardı o olmasaydı.
Doğan’ın cezası da büyük olacaktı. Ona göre hazırlıklar yapılacak, bütün ahali toplanacak ve merasimle, herkesin önünde kazığa vurdurulacaktı. Dünya âleme ibret olsun. Bu gibiler de ders alsın diye.
Kızgın, öfkeli halk, yüzüne tükürmek, tekme, tokat atmak ve içindeki kini, nefreti yüzüne karşı haykırmak için o günü sabırsızlıkla bekliyordu...
                    ***
          KÖTÜ HABER!..
Bursa, kaç gündür, bacası çekmeyen ocak gibi dumanlar içindeydi. Koyu kül rengi iri bir bulut, sanki bazı şeylerin duyulmaması, görülmemesi için, evlerin çatılarına iyice çöreklenmişti. Hiç gitmeyecekmiş gibi etrafı saran bu kalın sis kütlesi havanın da iyice soğumasına sebep oldu. Artık pencereleri ardına kadar açık bir ev; yalancıktan söğüt dalından yaptıkları atlara binip, sokakları tozu dumana katarak koşturan çocuklar da görünmüyordu ortalıkta.
Bu kasvetli hava, kötü bir hadisenin matemini şimdiden tutuyormuş gibiydi âdeta…
Kül rengi bulutlar grileşti… Grileşti… Gözleri kamaştıran bir şimşek çaktı. Kulakları sağır eden gök gürültüsüyle etraf, birdenbire sarsılırken başlayan yağmur, kısa zamanda sağanağa dönüştü. Seller, sokaklarda ne var, ne yok silip süpürüp, dereleri doldurmaya başladı.
Sisler içinde, yağmur altında ilerleyen iki canlı vardı. Çekirge Ali ve yağız atı. Kafası karmakarışıktı. Yaşadıklarını nasıl, anlatacak, hangi kelimeleri kullanacaktı? Gönlünce bir çıkış yolu bulamadı. Bunları düşünerek birden kendini mahcup, perişan ve yağmurdan sırılsıklam Beyazıd Paşa’nın kapısı önünde buldu.
Ortalığı bir anda kasıp kavuran haber, yıldırım gibi düştü payitahta. Doğan Bey ve arkadaşları esir olmuştu…
Doğan’ın esir düştüğü acı haberi alır, almaz Beyazıd Paşa, Gâzi Evrenos Paşa’ya gitti ve birlikte beklemeden saraya çıkıp, Sultan’a detaylı malumat verdiler...
                    ***
Süleyman Çelebi’nin, Beyazıd Paşa’nın evlerinde büyük bir üzüntüye sebep oldu bu gelişme.
Gülşah’ın ise, Doğan’ın düşmanın elinden kurtulacağına inancı tamdı. Utanmasaydı, büyükleri müsaade etseydi, erkek kılığına girer, onu aramaya bile giderdi hiç tereddüt etmeden. Yine de içindeki acıyı bastıramıyordu. Elinde değildi, bazı şeyler.
Güzel, şen, şakrak Gülşah’ın neşesi kaçmıştı. Sabahlığını çıkarmadan odasında dolaşıp durdu. Sonra pencerenin önünde oturdu. Bir şey düşünemiyor, yapamıyordu. Biricik Hüsnâ anacığıyla, vefakâr ve fedakâr paşa babasıyla yüz yüze gelmek istemiyor, yalnız kalmak daha hoşuna gidiyordu. Sırdaşı, can yoldaşı arkadaşlarından biri olsaydı dertleşir, gamı, kederi geçerdi belki de. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.