“Şimdi Ziyaret Dağı’na nasıl gideceğimizi konuşalım"

A -
A +
Gülşah, artan ekmek, peynir, zeytin ve diğer yiyecekleri sepete doldurdu. Sofrayı Meryem temizleyerek kaldırdı.
 
Şark meselesi ciddiye alınmadığından olsa gerek, payitahtta fazla konuşulmuyordu. Herkes Kostantiniyye’yi fetih hazırlıklarından, lüzum ve ehemmiyetinden bahsediyordu her yerde.
Halkın tersine üç kafadar gelin, seferdeki yiğitlerinin aziz hâtıralarını ve özlemlerini, havalar gittikçe ısınırken yaklaşan işlerini, topraklarını, bahçelerini, hayvanlarını, erzaklarını, mallarını, hatta manevi büyüklerini, yolda olan çocuklarını ve beylerinin dönecek günlerini konuşup hasbıhâl ediyorlardı. Yoksa günler nasıl geçecekti ki?
Birkaç haftaya kadar yiğitleri de görünebilirdi. Çoğu gitti azı kalmıştı. Ama Allah kerimdi.
“Hepsinin neticelenmesi belki bir ay bile sürmez...” diye mırıldandı Gülşah. Arkadaşlarının ne düşündüğünden haberi yoktu. Namazdan yeni kalkan Meryem anlamadı. Sordu:
“Bizans’ın alınmasını mı kastetmiştiniz Gülşah Hanım?”
“Hayır, canım... Bunu da nereden çıkardın Meryem?
“Ne bileyim konuşulan tek şey o da ondan!”
“Birkaç aylık iş! Hele bir başlansın...”
“Birkaç ay çok kısa değil mi?”
“Gönlümden geçenleri diyorum.”
“Mevlâm ne demişse o…”
“Âmennâ…”
“Birkaç ayda... Bu güç şey!..”
“Niçin?”
“Niçinini miçinini bırakalım da vakit yaklaşıyor. Gelin asıl işimizden bahsedelim...”
“Asıl işimiz mi dedin!”
“Bizim asli vazifemiz yiğitlerimiz, gerisi hikâye…”
“Şakanın sırası değil. Gayet ciddiyim. Ziyaret Dağı’na gidişimizden… Herkes hazırlanıyor.”
“Biz de ne yapacaksak yapalım…”
Yemeği, oldukça geç vakitte konuşarak, dertleşerek ocağın başında yediler.
Gülşah, artan ekmek, peynir, zeytin ve diğer yiyecekleri sepete doldurdu. Sofrayı Meryem temizleyerek kaldırdı. Sarıkız da sofra bezini ve örtüsünü toplayarak etraftaki dağınıklığı düzeltip geldi. Hep birlikte sedire kuruldular.
“Şimdi Ziyaret Dağı’na nasıl gideceğimizi konuşalım biraz da...” diyen Gülşah, arkadaşlarına baktı.
“!!!”
Ziyaret Dağı, Bursa’ya iki buçuk, üç saatlik mesafede, fetihte şehit olan bir grup medrese talebesinin toplu olarak gömüldüğü yerdi. O günün hâtırasına her yıl baharın güneşli bir gününde ziyaret edilirdi. Halkın birlikte bayram, şenlik, eğlence havasında kutladığı, birkaç dalda yarıştığı, tanıştığı ve kucaklaştığı, dua dolu bir günün adı olmuştu Ziyaret Dağı. Padişahla halkın iç içe olduğu, sevinçlerin, acıların paylaşıldığı, hayatın dolu dolu yaşandığı müstesna bir gündü artık...
                       ***
               MASAL GİBİ
 
Gelişen, büyüyen, dünyanın gözü üzerinde olduğu genç Osmanlı Devleti, İmparatorluk olma yolunda hızla ilerliyordu. Anadolu birliğini büyük ölçüde tamamlamış, istikametini Batı’ya, özellikle Avrupa’ya çevirmiş, durmadan o zaferden bu zafere koşuyor, kazanıyor, kazandırıyor, zirveleri zorlamada sinir yapmıyor, sınır ise hiç tanımıyordu. Memleket bir uçtan öbür uca imar edilmiş, el değmemiş köşesi kalmamıştı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.