Muratşah, tedirgin olmuştu amcası eski Aşır değildi!..

A -
A +
Aşır’ın hâlâ bir kelâm etme cesareti yoktu. Durup boş gözlerle yeğenine baktı.
 
 
Zavallı Muratşah'ın olup bitenlerden haberi yoktu. Amcasını karşısında görünce sevinerek gülümsedi. Bir şeyler diyecekti, yüz bulamadı. Beklemeden hareket eden Aşır’ın ardı sıra yürüdü. Boyu beline bile varmıyordu. En keyifli, en eğlenceli şeyi amcasıyla şakalaşması, eline geçirdiği tahta parçalarıyla kılıç kalkan oynamasıydı. Yine cepkeninden çekiştirmeye başladı. Beyhude! Her zamanki tepkiyi alamayınca da huysuzlandı,
“Amca! Amca!”
“Sana diyorum Amca, beni duymuyor musun ?”
“Allah! Allah! Bir tuhafsın!”
Aşır’ın hâlâ bir kelâm etme cesareti yoktu. Durup boş gözlerle yeğenine baktı. Muratşah, tedirgin oldu. Amcası eski Aşır değildi. Bir şeyler sezmişti ama neydi? Biraz olsun onu konuşturmak istedi:
“Küstün mü Amca?”
“Gülşah Hanım’ı kim kaçırmış?”
“!!!”
“Ne duydun anlatsana güzel yeğenim.”
“Bilmem amca!”
“Duyduğun kadar!”
“Tanımadığımız koca koca adamlar konuşuyorlardı yüksek sesle işte...”
“Eee!”
“Sonra, şu aşağıdaki bahçelerin arasında kayboldu gittiler…”
“Başka!”
“Daha yok!”
“Haayt, kerata!” diye ensesine bir tokat patlattı. Neye uğradığına şaşıran Muratşah, alışık olmadığı bu duruma pek mânâ veremiyordu. Fena korkmuştu.
“Anlat bakayım şunu bir daha!”
“Anlattım ya!”
“Hadi oyalama, daha açık...”
Nefesi kesilecekti neredeyse çocuğun. İlk defa amcasından kaçmak, uzaklaşmak istedi. Geriledi, dudakları titredi. Bir şey söyleyemedi. Yutkundu. Gözleri dolmuştu. Ha yaşlar aktı, akacaktı.
“Hadi konuşsana bre çocuk!” diye kolundan çekiştirdi Aşır. Nâfile! O neşeli, kabına sığmaz çocuk gitmiş, farklı biri gelmişti. Sulu gözlerle, tiksinerek çok sevdiği amcacığını bir müddet süzdükten sonra, ayaklarına kuvvet kaçmaya başladı.
“Tutana aşk olsun! İnsanın asabı nasıl da bozuluyor duydukları karşısında! Kalbini de kırdık yavrucağızın!” diye söylenerek geldiği yere geri döndü hayıflanarak. Oldukça çaresiz ve de üzgündü.
              ***
Tabii surlarla çevrili, görünürlerde kapısı, herhangi bir çıkışı olmayan bu kale gibi yerde kaçıncı defa gözlerini açan Gülşah Hanım, ayakta kalmaya, hayata tutunmaya çalışmak zorundaydı. Kısa tecrübesine göre en emin yer de içinde bulunduğu bu mekândı. Meçhul kaçıranı, gizli kahraman kurtarıcısı, belli ki buraları çok iyi biliyordu.
Dört tarafı ve üstü koyu gri taş bloklarla çevrili mağara denen bu şekilsiz oyuğun her bir köşesini dikkatle inceledi. En olmadık yerlerini, kuytu köşelerini didik didik etti. İyice gezdi, dolaştı. Bir insanın yaz kış hayatını devam ettirebilmesi için oldukça müsait görünüyordu. Taşlara tutunarak daha üst bölümlere çıktı. Yırtıcı hayvanlardan, dondurucu soğuklardan, kavurucu sıcaklardan rahatlıkla korunabileceği bir yer buldu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.