“Gelin size sevgiyi, merhameti azmi ve insanlığı anlatayım!"

A -
A +
"Milleti millet yapan birliktir, örneğimiz sizler ve sizin gibiler olacak inşallah..."
 
Hasan Dede'nin Ali'ye hitaben yazdığı mektup, şöyle devam ediyordu:
İnsanlığın meçhul, karanlık, ağlayan yüzünü aydınlatmak, güldürmek için gelmiştin sanki! Geride kalan çaresizlerin, yetimlerin sığındığı sakin limandı, huzurlu yerdi Ali’min engin gönlü!
Anadolu’nun nadide çiçeklerinden bir yaprak, zümrüt ormanlarından bir dal, güvercin göğsü çayırlardan bir tutam ot, öbek öbek uzayıp giden bağlarından bir salkım üzüm, bahçelerinden nar, elma, erik, bostanlarından kavun, karpuz, altın sarısı tarlalarından bir başaktın mutlaka.
Tecrübemle gördüm ve anladım ki mertlikler; temsilî ve gerçek diye ikiye ayrılıyormuş. Hakikat olanların sayısı binse temsili olanlar da kaç bin kişiydi acaba?
Yazacak çok şeylerim var da… alan dar, vakit yok, yüreği büyük Ali’m, sen ne Arş'a sığdın ne de tevazu misali toprağa. Kalbimizin en müstesna yerine taht kurdun bütün büyüklüğünle… Yerle gök arasında hizalanmış nice güzel insanlar, gözleri ufuklarda, sizin gibi gençleri bekliyor hasretle.
Bu satırları okurken bile duyar gibiyim o güzel sesini: “Gelin size sevgiyi, merhameti, azmi, gayreti ve insanlığı anlatayım! Gelin safları sık tutalım, beraber dostça yaşayalım ebediyyen.”
Geçmişten geleceğe haykırıyordun saf ve temiz bir lisanla…
Güzelim yerler, müthiş manzara; akla şayan ihtiyar bir çınarla taze, tomurcuk bir fidanın tevazu sembolu kara toprakta muhteşem buluşması…
Ayağınızdaki yırtık çorap, delik ayakkabılarla çaldınız değil mi kalbimizi? Biz olanları beğenmiyorsak da, bastığımız her noktanın altında ayak izleri var, güzel insanların.
Bugün için serenin zirvesinde siz varsınız bayraklaşan. Kötü gidişat unuttursa da insan olduğumuzu, bir küçük yürek hatırlattı küllenen insanlığımızı.
Ayağınıza batan bir basit diken, sanki can evimize saplandı, yüreğimizi derinden kanattı. Izdıraba huzur ve inanç eklenince hakikate îmân oluyormuş. Rahata sebep olanlar huzur bulduğundan beri.
İnanca inanç eklemeyi gösterdiniz bize, şefkate şefkat… Devamını getirmek boynumuzun borcu oldu. Bayrak koşusunun şanlı sancağını ihtişamlı bir merasimle teslim aldık. Şimdi sıra bizde…
Bakmayın yaşıma, başıma, içimde patlamaya hazır volkanlara nazar et. Çiçeği burnunda o asil gençlerimizi, atalarımızın, dedelerimizin emanetine yakışır şekilde koruyup kollayacağız bütün vicdanımızla artık.
Milleti millet yapan birliktir, örneğimiz sizler ve sizin gibiler olacak inşallah.
İlle doğruluk, çalışkanlık, hak, hukuk diye çıktınız yola, biz de bundan sonra ille hak, hukuk diyeceğiz bu yolda.
Cümleten Allahü teâlâya emanet olun.
Kalbî muhabbetlerimle, hoşça ve dostça kalın…
10 Şubat 2015
Hasan Palandöken
Antikacı Dedeniz
           ***
Akşam üstü güneş batarken, kış olsa da İstanbul ne kadar da güzelleşirdi aman Allah’ım!
Kimine göre ocakta kızdırılmış bir nal, kimine göre altından bir tepsi veya kan kırmızı yuvarlak bir külçe, sıradağlar gibi ufku kaplayan betonarme binaların çatılarına doğru yavaş yavaş inip kaybolmaya başlamıştı Güneş. Yekpare, geniş bir billur parçası hâline giren ufuktan misli görülmemiş güzellikte, kırmızıdan sarıya, sarıdan turuncuya her renkten ışık yağmuru boşanıyor gibiydi şehrin üstüne üstüne... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.