"Seni anlamıyorum İbrahim! Kafamı karıştırıyorsun!.."

A -
A +
"Dikkat et kuvvetini lüzumsuz olana harcarsan, asıl olana takatin kalmaz..."
 
Yaz aylarında Hasankale’nin en tepesine çıkar, etrafa buradan bakarlardı. Gün doğumu ve batımında eşsiz güzellikte olurdu bütün ova. Ne coşkulu ruh hâli yaşanırdı. Zirveden aşağılara bakarken insanları, hayvanatı, kıvrım kıvrım akıp giden Aras’ı, uzaklardaki mor dağları, görebildikleri her şeyi sayıp tasnif etmek en büyük zevkleriydi.
- Karda, kışta bir örtme altında olmaktan bıkmadın mı?
- !!!
- Sana diyorum İbrahim!
- !!!
Hemen cevap gelmeyince biraz önceki lavaş dürümünü tekrar çıkardı. Sormadan yarısını bölüp arkadaşına verdi. Adımlarına uyum sağlamaya çalıştı. Onun gibi bir elini cebine soktu, gülümseyerek baktı:
- Seni bir türlü anlamıyorum İbrahim! Kafamı karıştırıyorsun!
- Ben neyim ki? Bir hiç! Herhâlde en son anlayacağın kişiyim! Dikkat et kuvvetini lüzumsuz olana harcarsan, asıl olana takatin kalmaz. O zaman dolduramayacağın boşluklar üşüşür hayatına!
- Söylediklerinden hiçbir şey anlamadım İbrahim!
- Anlatamıyorum herhâlde!
- Sen mi anlatamıyorsun, yoksa ben mi anlayamıyorum emin değilim!
Abdullah, elleri cebinde bir ileri bir geri örtmeyi adımlamaya devam ederken İbrahim hayallerindekileri toparlayarak anlatmaya devam etti:
- Hayata birçok şeyi sığdırmak zor! Ömür bir kere yaşanıyor!
- Eee!
- O hâlde şu gördüklerimiz kar, evler, insanlar hayatın bir parçası.
- Olsun.
- Bir de içimizdekiler var.
- Ney?
- Kalbimiz! Ha taşıdığın kalbin bir et parçası olmadığını, onun daha da derin hikâyeler barındırdığını unutma…
- İbrahim ne kalbi, ne hikâyesi? Ben senden bir şey anlamıyorum! Âdeta rüyalardasın bugün!
- Haklısın arkadaşım! Kabahat bende!
- Yok, onu demek istemedim ama büyük adamlar gibi laflar ediyorsun!
- Ben kim; büyükler kim?!
İçindekileri belli etmemek için mi, yoksa hislerini, duygularını bastırmak için mi ne, sağ elini açık olarak göğsüne koydu İbrahim:
- Hakikat burada, buradan bakmıyorsun, daha mühimi; sen buraya bakmıyorsun!
- Aklın başka âlemde senin İbrahim!
- Benim durumumda olmadan anlayamazsın!
- Bana anlatmazsan nasıl anlayayım ki? Gördüklerim, hissettiklerim eksik…
- Güzellikleri yakalamak için, kalbini onlara hazır hâle getirmen lazım!
- !!!
- Biliyorsun hayat; güzellikleriyle “güzel hayat” oluyor! O da kalb işi.
- !!!
- Aslı et parçası ama farklı bir âlemdir o!
- !!!
- İçimizdeki kötülükler; önce kara bir leke olur, sonra büyüyerek kirletir insanı. Nasıl ki namaz kılarken âhireti düşünüp dünyayı geriye koyuyorsak, hayatta da aynı şeyi yapmalıyız; kötüleri, kötülükleri geriye atmalı, iyileri, iyilikleri de öne çekmeliyiz. Dikkat kesildiklerimiz, mühimsediklerimiz ve geriye çektiklerimiz kalbimizin seçimi değil mi?
- Dedim ya; Molla Osman Efendi gibi vaaz veriyorsun!
- Canım babacığım! O nere, biz nere…
- Ben gidiyorum!
- Hayırdır ne güzel sohbet ediyorduk! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.