"Oğlum benim! Kötü bir rüya gördün galiba!.."

A -
A +
 
 
"Kuşlar! Kuşlar! Babacığım! Baba acayip kuşlar! Hem ak, hem kara kuşlar!"
 
 
İbrahim tekrar sağ yanına döndü ve bu defa fersiz gözlerini açtı, mânâlı mânâsız etrafı süzdü. Sağ elinin tersi ile gözlerindeki yaşı sildi. Sonra ellerini başının arkasında kavuşturmaya çalıştı, olmadı, tavandaki çatlakları, duvardaki izleri seyretmeye başladı. “Babacığım…” diye mırıldandı. Gözleri tekrar yaşardı; ama bu defa silmedi. O güne döndü tekrar, Aras kıyısında birkaç atlının gittikçe kaybolan silüetini seyretmişlerdi amcalarıyla. Sonra malum Abdullah’la boş, soğuk eve dönüşü ve dinmeyen gözyaşları…
Gözleri kapalı bir sağına döndü bir soluna, iki elini de bir şey tutacakmış gibi uzatıverdi İbrahim:
- Kuşlar! Kuşlar! Babacığım! Baba acayip kuşlar! Hem ak, hem kara kuşlar!
- İbrahim’im korkma! Bak yanındayım! Sana su getirdim, al iç yavrum!
- Kuşlar babacığım kuşlar, görmüyor musun?
İsmail Fakirullah hazretlerinin içmesini istediği su dudaklarına değer değmez, ne zamandan beri ilk defa gözünü açtı İbrahim:
- Galiba uyanıyor hocam!
- İnşallah!
- Evladım, canım! Bak gözlerini açıyor, kendine geliyor!
- Seni fark etti.
- Evet evet!
- Baba, babacığım!
- Oğlum benim! Kötü bir rüya gördün galiba!
- Kuşlar baba! Kara kara kuşlar, yok yok ak kuşlar! Üzerimize üzerimize hücum ediyorlardı!. Çoktular! Bir sürüydüler! Bazen kara, zebella kuşlar! Bazen ak yırtıcı kuşlar! Galiba biri kolumun altına girdi baba! Saklanıyor orada!
- Canım evladım!
- Kolumun altı kıpır kıpır! Çok korkuyorum baba!
- Korkma evladım! Sakin ol! Bak geçti artık! Hadi bir salevat getir.
- Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed…
- Hah şöyle! Nasıl rahatladın mı?
- Çok rahatladım baba!
- Süt de hazırladım, içer misin?
- Sonra! Şimdi canım istemiyor baba! Ahhh!
- Baksana baba! Kolumun altında bir tuhaflık var, sanki uyuşmuş!
- Sana öyle geliyordur İbrahim! Geçer merak etme!
- Dedim ya kuş var orada! O bize saldıran kuşlardan biri var!
- Allah Allah!
- Koltuğumun altına girmişti, şimdi de kımıldayıp duruyor baba! Bir baksana!
- Hele kolunu kaldır bir bakayım! Acele etme yavaş yavaş!
Hesapta olmayan hastalığın kederiyle gözleri doldu Osman Efendi’nin. Biricik evladının sanki ölüm döşeğindeymiş gibi şuursuz hâline bakarken; canı gibi sevdiği Seyyide hanımefendilerini hatırladı. İbrahim’in kundaktaki bebek hâline bakıp bakıp nasıl da sevindiği, uzun süre hafızasından silinmemişti. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.