"Gözyaşlarını dökerken etrafa ışık saçıyorsun, maşallah..."

A -
A +
"Kalbin köşküne kurulmuşsa nefs; insan da bir, hayvan da bir emmi!.."
 
Molla Muhammed:
-Baban âlimdi, yeğenim, gelelim sana: Sen de gayet iyisin, bütün gözlerimiz üzerinde. Babacığını geçeceğinden eminiz. Pek ümitvarız yeğenim.
- Hüsn-ü teveccühünüz emmi! İnsan kendini ateşe, ızdıraba verince kibirlenemiyor.
- Mum gibi… Gözyaşlarını dökerken etrafa ışık saçıyorsun, maşallah.
- Mum bana diyor ki: “Benim gibi ol! Sen de nefsinden sıyrılarak böyle yan; böyle eri!”
- Yine o mum, lisan-i hâl ile diyor ki: "Bu dünyada kazanç elde etmek, faydalanmak için; altınlar, gümüşler saçsan, bunlar sana ne fayda sağlar? Mânevî kâr elde etmek istiyorsan; benim gibi Hak’ta yanmaya, aşkta pişmeye, muhabbette erimeye bak!”
- Olmak için, yanmak lazımmış meğer!
- Yanmak lazım yeğenim! Yanmak!
- Kalbin köşküne kurulmuşsa nefs; insan da bir, hayvan da bir emmi!
- Edeb örtüsünden mahrumsa beden; yaz da bir, kış da bir yeğen!
- Haram lokmaya alışmışsa kursak; aç da bir, tok da bir.
- Hâline şükrü unutmuşsa insan; az da bir, çok da bir.
- Merhametli değilse bir amir; bey de bir, köle de bir.
- Adaletle muamele etmemişse hâkim; zalim de bir, mazlum da bir.
- Samimiyetten nasibini almamışsa akıl; âkil de bir, mecnun da bir.
- Mânâya bakmayı bilmemişse göz; güzel de bir, çirkin de bir.
- Vermeye kudretsiz kalmışsa el; zengin de bir, fakir de bir.
- Ezândan huzursuz olmuşsa kulak; duyan da bir, sağır da...
- Allah aşkını tatmamışsa gönül; seviyorum demek de bir, heves de bir.
- Kulluğun önüne geçmişse kibir; insan da bir, şeytan da bir.
- Ve gaflet uykusuna dalmışsa nefs; hayat da bir, memat da bir.
- Âşıkların atışması gibi oldu.
- İlim ehli bir araya gelince ne var, ne yok dökülüyor sofraya… Ye yiyebildiğin kadar.
- !!!
- Ne o daldın yine yeğenim!
- Evet, Tillo’ya ilk varışımızı hayal ettim.
- Tillo’ya ikindi vaktinde varmıştık.
- Babam; şeyh hazretleri ile birlikte ikindi namazlarını kılmış bitirmişlerdi ki..
- Biz de şeyhin odasına girdik.
- İlk görüşümde Allah’ın hikmeti; o azizin yüzü bana babamdan daha güleç ve tanış gelmişti. Hemen o anda gönlüm onun muhabbetiyle dolmuş, sevgisiyle uçmuştu. Aklım erdiği kadarıyla o kısa zaman içinde onun nurlu yüzüne, güzel huyuna, müşfik kelamına hayran kalmıştım. Kalbimden dudağıma gayr-i ihtiyari dökülen ilk söz: “Esselamü aleyke yâ Ruhi” olmuştu...
- Nereden de aklına gelmiş yeğenim?
- Ben de şaşırmıştım zaten! Ne demek istediğimi de bilmiyordum!
- Yani ey ruhum; sana selâm olsun. Fazla düşünme! Mevlâm kerimdir!
- Mânâ yüklü... Söyleyene değil, söyletene bak.
- Öyle ya; söyletene bakmak lazım. Müsaade yeğen yarın erken kalkacağız, işler çok! Hadi geceniz mübarek ola…
- Bilmukabele emmi… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.