"Bak, uyuyor ana! Hem terlemiş!.."

A -
A +
Nene, başını dizine aldı abisi asker Hasan’ın. Yüzü gülüyormuş gibiydi..
 
Gözü yaşlı anayı sakinleştirmek çok zordu Nene için:
- Baksana bacısı! Sevdiğini bile almadan gitti! Ciğerparem gitti! Ben onsuz ne yaparım? Kimlere giderim? Ah yanıyor yüreğim Ah! Ah!
- Ana kıyameti koparma! Hele bir kenara çekil! Ne ölmesi, Hâlsizdi abim sadece!
“Anaa!” diye bağıracaktı, yutkundu. Hocasının sohbeti aklına geldi. “Ölüm acısı, dünya acılarının hepsinden daha beterdir. Bir kâfir, uyku hapı içerek veya narkozla her tarafı uyuşturulduktan sonra da ölse, çok şiddetli olan ölüm acısını duyar. Fakat salih mümin, kurşun yağmuruna tutulsa, bu acıyı duymaz. Sevgili Peygamberimiz buyurmuşlar:
“Allahü teâlâya yemin ederim ki, ölüm meleğini görmek, bin kılıç darbesinden daha şiddetlidir. Yine Allahü teâlâya yemin ederim ki, mümin bir kulun her damarı ölüm acısını duymadıkça, canı çıkmaz.”
“Şehit ölüm acısını duymaz.”
“Şehit, öldürülmesinin acısını, ancak bir pirenin ısırması kadar duyar. Şehid olmak herkese de nasip olmaz...”
- Kız Nene! Kendine gel! Bir de sen!
- Çok hizmet edecek ana! Çook! Duâ edelim.
- Bu kıza ne oldu? Hasan’ım gitti, Nene’m de…
- Çekil önümden ana! Şimdi uyandırırım!
- Ah! Ah! Kimseye sözüm geçmiyor, geçmiyor!
Nene, başını dizine aldı abisi asker Hasan’ın. Yüzü gülüyormuş gibi, yanaklar al al, dudaklar pembemsi, alnı boncuk boncuk daha yeni terlemiş gibiydi.
- Bak, uyuyor ana! Hem terlemiş!
- Ah! Ah bilmez miyim o hâlleri? Kelime-i şehadet getirdi oğlum!
- İyi ya! Ana sus! Yeter!
- Onu ben ne zorluklarla büyütmüştüm! Umudum, hayallerim, istikbalim, evimizin direği, ocağımızı tüttürenim, canım, ciğerim, bir tanem kuş gibi uçtu... Uçtu tutamadım!
- Sakın “öldü” deme ana! O daha çok yaşayacak! Evi, çoluk çocukları olacak... Hem de çook! Çok seviyor çocukları, biliyorum...
- !!!
- Bak! Mışıl mışıl...
- !!!
Ensesinden bütün vücuduna doğru; ölümün buz kesen soğuk nefesini hissediyordu. Hani yokuş yukarı koşmak vardır ya; insanın nefesi daralır, ayaklarını istese de atamaz, öyle bir şey yaşıyordu…
Bütün bedenini sarıyor, titriyordu zangır zangır asker Hasan…
Sonu yaklaşmış olmalıydı, ufuktan batan bir ay, bir güneş gibiydi. Işıl ışıl bir günün; karanlık geceye döndüğü yerdeydi Hasan Pehlivan.
Sanki abisi Nene’ye “Bacım ben istemedim ölmeyi, o beni seçti bütün çürüklerden!” der gibi bir hâli vardı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.