"Yani bana 'senin gibi biri mi' demek istiyorsun bey?!."

A -
A +
Hikâye bu ya; yakışıklı bir genç, bir gözü kör, bir ayağı topal ve sırtı da hafifçe kambur bir kızla evlenmiş!..
 
Yatsı namazı için hareketlilik çoktan başlamıştı. Şükriye ana; çamura düşmüş hasta, ateşböcekleri gibi sönüp parlayan Ali’nin yarı aralık gözlerine bakıyor, babasının sözlerini dinlermiş gibi görünüp meçhul istikbâli için ve koca şehir yerinde hayat mücadelesi verecek üç evladı için ince hesaplar yapıyordu. O; sıkıntı, dert, belâ ve musibetlerin birer nimet olduğunu, her yokuşun bir inişi, her gecenin de mutlaka sabahı olacağını pekâlâ biliyor, öyle inanıyordu. Bu karşılaştıkları hadiseler; hem küçük Ali’nin, hem babasının ve annesinin imtihanıydı, hem de diğer evlatlarının… İçlerinde pek çok korkuları vardı, bu da kulluk, insanlık icabıydı elbette. O kadar noksanlık olurdu, kusur olurdu da sabit fikirlilik, diğer bir ifadeyle inat olmazdı. Problemlerini çözmek, eksikleri telafi edip aşmak da ayrı bir meziyetti. İşte mühim olan; bu meselelerde şeytana, nefse alet olmadan düzlüğe çıkabilmekti…
- Bak hanım sana ne anlatacağım?
- Hayırdır Bey!
- Hikâye bu ya; zamanın birinde, uzak bir memlekette, genç ve yakışıklı bir adam, bir gözü kör, bir ayağı topal ve sırtı da hafifçe kambur bir kızla evlenmiş.
- Yani “benim gibi biri mi” demek istiyorsun?
- Hemen üzerine alma hatun! Seninle ne alâkası var? Hem senin nerende ne arıza var ki öyle alınıyorsun?
- Ne bileyim gidişat öyle gibime geldi de… Eee! Anlat bakayım!
- İnsanda heves bırakmıyorsun ki!
- Özür dilerim Bey! Bilirsin kadınlık hâli! Bakma kusuruma. Meraklandım iyice… Hadi dinliyorum!
- Adamın, böyle bir kızla evlenmesine bir mana veremeyen en samimi arkadaşı, fırsatını bulup bu durumu ona sormuş. Âdeta hesaba çekiyormuş: “Niçin böyle birçok sakatlığı olan biriyle evlendin arkadaşım? Bunu sana yakıştıramadım!” diye pat diye sorunca; arkadaşı önce bir tereddüt geçirmiş, sonra da izah etmiş niçinini.
- Ona ne ki?
- İşte insan bu, üzerine vazife çıkarmış.
- Eee…
- Verdiği cevaplar pek manidarmış: “Topal biriyle evlenmemin sebebi: Sokaklarda lüzumsuz dolaşıp durmasın ve kavga ettiğimiz zaman da beni kovalamasın diye düşündüm.” Bu acayip cevaba pek şaşıran arkadaşı, fazla münakaşaya girmeden ikici sualini sormuş: “Tamam, topallığı tercihinin sebebini anladık arkadaş! Ya gözünün birinin kör oluşu… İki gözü de sağlam olsaydı, sana ne zararı vardı?” deyince ona da şu cevabı vermiş: “Tek gözü ile kusurlarımın ancak yarısını görebilmesi için” demiş. Bu cevaba arkadaşı gülse de sorgulamaya devam etmiş: “İyi” demiş, “bari vücudu düzgün olsaydı, peki kamburuna ne diyeceksin?” Bedenî kusurları bulunan kadının kocası, bu kadar suale tahammül edememiş: “Ya kardeşim evlenen ben, sana ne oluyor?” diye çıkışınca, arkadaşı iyice şaşırmış: “Bana bir şey olmuyor da sana acıdığımdan! Elini sallasaydın ellisi… İsteseydin dünyalar güzeli kızlardan birini tercih edebilirdin. Kendini zorla ateşe atmışsın be arkadaşım! Sana çok acıyorum çook!” demiş cevap beklemiş. Fizikî kusurlu biriyle evlenen bu sefer fena kızmış.
- Ben bile kızdım dinlerken, ona ne? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.