"Uyanır uyanmaz o karışımı verelim, sebeplere yapışalım"

A -
A +

"Denilenlerin çoğu zararsız şeyler ama yine de doktorlarımızın fikrini almak lazım hanım."

 
Şükriye Anne:
- Evet, hâlâ sayıklıyor ama geçer biiznillah!
- Kendini iyi hissetmeseydi hiç kalkabilir miydi?
- Ne bileyim, gözüm korkmuş bir kere!
- Yine uyanır uyanmaz o karışımı yedirelim. Sebeplere yapışalım. Şifa Allahü teâlâdan.
- Peki Beyim!
- Bu insanları anlamak zor hanım! Çoğu kişi, doktor olmadığı hâlde teşhis koymaya bayılıyor. Bir yerimizin ağrıdığını söylesek hemen dudak büküyor, biraz düşünüyor, çokbilmiş havalarla, “Sende şu hastalık var” diyor. Demekle kalmıyor, otlu, köklü, çiçekli içecek tavsiyelerinde de bulunuyor: “Sabah akşam yeşil çay tüket. Kekik, keten tohumu da iyi gelir. Hele tarçını hiç ihmal etme. Günde iki bardak rezene çayı içtin miydi hiçbir şeyin kalmaz...” diyor, insanın aklını başından alıyorlar.
- Ooo! Dediklerinin hepsini yapmaya kalksan için dışın rezene çayı, tarçın, kekik, keten tohumu olur; yemeğe, su içmeye vakit bulamazsın. Miden bulanır, karnın ağrır Bey...
- Hatta biraz canın sıkılsa, moralin bozuk olsa depresyon geçirdiğini ileri sürer. Saçma tavsiyelerine kızıp bağırsan, “Pek streslisin! Adaçayı ile ıhlamur içersen rahatlar, ferahlarsın” diye akıl veriyorlar.
- Daha buna benzer neler derler, neler? Erkekler öyle de kadınlar değil mi? Köyde, şehirde de olsan çok uyanık olmak lazım Bey.
- Denilenlerin çoğu zararsız şeyler ama yine de doktorlarımızın fikrini almak lazım hanım. Dünya sebepler dünyası… Bizim ihtiyarlar hastaneye gidince doktorun sorduğu ilk sual; “sigara içiyor musun?” oluyor.
- Doğrusu, ben de sigara içmeye çok özendim hanım...
- İnanmıyorum! Nesine?
- Ne bileyim o şık paketler, hele kapağını açıp kapatırken çıkan “çınn” sesiyle tarifsiz bir melodi gibi göze, kulağa hoş gelen parlak, kaypak metal çakmaklara sahip olmaya pek heveslenmiştim.
- Aynı zamanda erkeklik sembolü, değil mi?
- Onu dillendirmiyoruz ama asıl mesele o... Çocukluktan gençliğe sınıf atlama... Süslü sigara paketi ve çakmak. Bu cazip takım ne kadar alâkamı çekiyordu, anlatamam. Olmadı bir türlü alışamadım. Aklıma geldiğinde hep bu beceriksizliğime gülerim…
- Keşke o dediğinden bütün erkeklerde de olsaydı birazcık, nerede o kapasite?
- Onların da başka meziyetleri var hanım...
- Aman aman ne meziyetler, ne meziyetler... Bizi incitmemek için öyle hikâyeler uyduruyormuşsun, affedersiniz anlatıyormuşsun gibime geldi...
- İlâhi hatun, sana da laf yetiştiremiyorum ki...
- !!!
Kendini fazla savunmadı Yusuf. Böyle açık ve delikanlıca sözlere gülmekle yetindi. O, kötü arkadaşlarının kurbanı olanların hâline pek acıdıklarını, insanların gittikçe bozulduğunu, henüz çok küçük olan evlatlarının istikbâllerinin pek de karanlık olduğundan dem vurdular, iki köylü karı koca...
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.