"Kıssadan, hisse almazsak, emekler boşa gitmiş olur..."

A -
A +
Bugün Ali, elbiselerini giyinip ufak tefek ağrılarını mühimsemeyerek dışarı çıktı...   Ali, dedesinin anlattığı "Sultan, vezir ve hizmetçi hikâyesi"ni can kulağıyla dinliyordu: -Bir vesileyle kapıyı açan hizmetçi, tokmağa asılı torbayı görmüş, üzerindeki yazıyı okumuş, heyecanla alıp içeri girmiş, başlamış saymaya. O da ne? Bir altın eksikmiş. Pek üzülmüş. “Şüphesiz eksik olan bir altın dışarıda düşmüştür!” deyip tekrar tekrar saymış ve başlamış aramaya. Yetmemiş, bütün hane halkını uyandırmış. Kendisi, refikası ve evlatlarını da alarak dışarı çıkmışlar. Bütün geceyi eksik olan bir altını aramakla geçirmişler. Çok sakin, neşeli biriyken bir altın yüzünden asabileşmiş, çocuklarını, ailesini perişan etmiş. Evde huzur diye bir şey kalmamış artık. Hizmetçi, sabah erkenden vazifesi icabı saraya gitmiş. O neşeli hizmetçiden eser yokmuş. Gece uyuyamadığından yorgun, bitkin, keder içinde sultanın huzuruna çıkmış. Yüzü asık, oldukça asabi, sağlıklı düşünemeyen, tebessümden zerre kalmamış, kendi kendine kızan biri olup çıkmış. Sanki o yüzünden tebessümü eksik olmayan, keyifli adam gitmiş, dert yükü, problemli, hasta biri gelmiştir saraya. Sultan, tecrübeli vezirinin sayesinde doksan dokuz altının manasını pekâlâ anladığı gibi kendindeki eksikliğin ne olduğunu, yüzündeki somurtkanlığın sebebini de çözmüştür. “Allahü teâlânın bize bahşettiği doksan dokuz nimeti unutur, hayatımızın tamamını kaybolan bir nimeti aramakla geçirirsek olacağı budur” der. İşte böyle Ali’m. Kıssadan, hisse almazsak, emekler boşa gitmiş olur. Allahü teâlânın bize takdir ettiği huzur ve saadet içinde olmak varken olmayanların peşinden koşup huzursuz olmak akıllı insan işi değildir. Sebebini bilmediğimiz, hikmetini düşünemediğimiz, bazı şeylerin bizden menedilişini, hayra yormamız lazımdır. Azgın nefislerimizin peşinden koşmak olacak şey değildir. Sonra neticeyi de değiştirmez. İş olacağına varır. Kavuştuğumuz nimetleri unutarak acı, keder içinde olmayacak şeylerin peşinden koşarız çoğu zaman. Umumiyetle de olmayan bir şeyi ararız. Evlatlarım, size nasihatim olsun: “Elinizdeki doksan dokuz nimetin kadir kıymetini bilin, onları keyifle kullanarak tadını çıkarın. Allahü teâlânın sonsuz nimetlerini düşünün ve O’na hamdedin, şükredin. Nimetler hamd ve şükür ile artar.” “Güzel dedeciğim nur içinde yatasın, ne güzel sözlerin vardı” diyen Ali, kendine epey kuvvet toplamıştı.                  KÜÇÜK ALİ Bugün Ali, elbiselerini giyinip ufak tefek ağrılarını mühimsemeyerek dışarı çıktı... Ömründe ilk defa gökyüzünün bu kadar kendinden uzak, bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna şahit oluyormuş gibiydi. Meraklı gözlerle ve şaşarak seyretti etrafı. Tam karşısında evlerinin önündeki taşlardan birine oturdu gelip geçenleri seyretmeye çalıştı Ali. Oturduğu yerden şehrin büyüklüğü görünüyordu görünmesine de epey uzaktı. Ona göre bir günlük yol demekti. İki tarafında sıra sıra dizili gecekonduların ortasında bir dere akıyordu. Arabaların, insanların durmadan sağa sola gidiş gelişleri dikkatinden kaçmadı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.