Garibandı, görünüşe göre sahipsizdi ama zararsızdı

A -
A +
Şahan gözleri, görenin içini ısıtan müşfik nazarları, çaresiz birinin hususiyetlerini yansıtıyordu.
 
Bu düşünceler içinde karaltı silüet, şekillenince, onu bitirimlerden biri sandı. Tam tabana kuvvet kaçacakken bir kahkaha ile “zınk” diye olduğu yerde durdu.  Uzun zamandır böyle güldüğünü görmemişti Meczubu. Köpeği Yetiş de önce kesik kesik havladı sonra da gidip paçalarını koklamaya, sevgi hareketleri yapmaya başladı. “Demek önceden tanışıyorlar, aralarında bir muhabbet var” dedi, içinden Ali.
Genç yaşta bir hastalık geçirmiş diyordu fırıncı amca bunun için. Belini büken kederlerin izleri öyle derinleşmişti ki; güldüğünde bile yüzündeki çizgiler silinmiyordu. Karga tüylerini hatırlatan, rüzgârda uçup gidecekmiş gibi başını örten ince siyah takkesi, binbir ifade yüklü yüzünün üzerinde yağmur yüklü bulut gibi, ha yağdı yağacak vaziyette duruyordu. Kocaman şahan gözleri, uzuna yakın selvi boyu, görenin içini ısıtan müşfik nazarları, masum ve de çaresiz birinin bütün hususiyetlerini yansıtıyordu.
Nereden aklında kalmışsa; "Güzel sözler sıcak demir gibidir; vaktinde söylenmezse soğur taş gibi olur...” dedi, yaklaştı. İyice baktı Ali, şüphesi falan da kalmadı.
Aynı hızla yanına gelince ilk işi, selâm vermek oldu. Garibandı, görünüşe göre sahipsizdi ama zararsızdı. Herkes sever, el altından yardım ederdi. Ne bulursa giyer, ne verirlerse yerdi. Kışın, yazmış gibi az giyindiği gibi yazın ise lahana gibi kat kat çok giyindiği de olurmuş, duyduğuna göre. Sanki normal insanlara inat bir ruh hâli... Öyle gezer, tozar, hikmetli laflar ederdi meczup. Ne olursa olsun namazını cemaatle kılar, herkese de “NASİBİ OLAN GELİR” der, ince mesajlar verirdi. Belli bir mekânı yoktu, bildik bileli hep gezerdi.
Gökyüzüne bakan Ali, “Dedem olsaydı şimdi, ‘rahmet dolu bulutlar’ derdi…” ve acelesi olduğu için de durmadı, yoluna devam etti. Sisler, bulut olmuş iyice yükselmişti. Ayak izlerine basarak arkadan takip eden meczup, ha bire laf yetiştiriyordu:
- Dünya nedir bilir misin ufaklık?
- !!!
- Bilmezsin tabii! O zaman ben söyleyeyim bücür. Gerçi bu söylediklerimi de pek anlayacak yaşta değilsin ama kulağına küpe olsun! Bir kenarda sakla, dursun şimdilik. Dünya demek; kadın kız, çoluk çocuk, para pul, mal mülk, şan şöhret, baş olma, oyun, eğlence ve seni Hak’tan uzaklaştıran ve O’na ulaşmana mâni olan, akla gelebilecek her şey…
Hızlandı, döndü önünde durdu, elini uzattı:
- Bana para ver! Ya da simit...
- Biraz önce, parayı dünyalıkların içinde saymıştın ama!
- Benimkisi başka. Fazla konuşturma da ver dedim! Hadi!
- !!!
İkilemedi, elini cebine attı olanları çıkarttı. Babasının sık sık söylediği; “Az sadaka çok belâyı def eder” hadis-i şerifi aklına geldi. Hem Hatice’nin ateşinin düşmesi, hem de dağıtımının kolay olması ve selamette olması için niyet etti, ayağına gelen bu fırsatı geri çevirmedi. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.