"Adam sanatçıymış, müthiş bir el işçiliği var bu saatte!.."

A -
A +
"O kıymetli saati sarsmadan, yavaşça yanıma getir, şöyle yakından bir daha alıcı gözüyle inceleyeyim!"
 
 
Hasan dede, o antika saati niçin satamadığını izah ediyordu:
- Almazlar! Onları bana sor evlat! Kıymetini bilemeyen mal sahipleri de hakikaten; eski püskü diyerek, kolay elden çıkarıyor. Allahü teâlâ seni muhafaza etmiş, çabuk kurtarmışsın. İyi ki benimle karşılaştın, iyi ki sordum be evlât!
- !!!
- Onu, o kıymetli saati sarsmadan, yavaşça yanıma getir, şöyle yakından bir daha alıcı gözüyle inceleyeyim!
- Peki efendim.
- Ver şöyle! Dikkatli ol! Antikamıza bir zarar gelmesin! Şimdiye kadar itinayla saklandığı belli. Bundan sonra mesuliyet bende...
Hasan dede, sargılarına aldırmadan küçük Ali’ye ve guguklu saatine yoğunlaşmıştı. Zorlandığını hisseden Ali, daha fazla dayanamadı:
- Efendim, kendinizi fazla yormayın!
- Dedim ya işin aslına varmalıyım! Seni de iyice malumat sahibi yapmalıyım ki gidip insanlara anlattığında; “o adam seni kandırmış” diyenlere inanmayasın!
- Estağfirullah efendim! Saatin penceresinin iki yanında da acayip kuşlar var!
- Ha bunlar mı? Allah Allah! Hiç de dikkat  etmemiştim. Bu kuşlar da antika cinsindendir. Buralarda pek bulunmaz; kırlarda ıssız yerlerde yaşarlar. Çok kıymetli ve oldukça da sevimli kuşlardır. Bunu yapan ustalar, nadide bulunan bu kuşları bilerek buraya işlemişler.
- Kıymetliye kıymetli şeyler lazım.
- Aynen! Saat başı geldiğinde öterler değil mi?
- Öyle efendim. Saat birde bir defa, on ikide on iki defa “guguk” deyip hemen pencereden içeri kaçıyorlar!
- Saat yarımlarında da bir ötüşleri olmalı.
- Evet, yarımlarda da bir defa “guguk” diyorlar. 
- Pek güzel maşallah! Adam sanatçıymış müthiş el işçiliği var! Her bir yerini ayrı ayrı itinayla süslemiş!
- !!!
- Aa bu ağır kozalaklar da hem süsü, hem de mekanizmanın çalışmasını temin ediyorlar.
- Ha evet, çalıştıkça aşağıya doğru zincir uzuyor, kozalaklar da daha iniyor. 
- Bu ağırlıklar az veya daha çok olsa saat doğru göstermez! İnce bir hesap var anlayacağın!
- !!!
- Tevekkeli! Çok tuhaf! Hem guguk kuşları hem de âsâr-ı atîka!
- Niçin hayret ediyorsun efendim?
- Tut, şöyle bir daha yakınen bakayım, anlatayım niçin hayret ettiğimi.
- Peki!
- Şu ilerideki kutuyu boşalt, içine koy, fazlalıkları. Önce toparlayalım sonra icabına bakarız.
- Siz de hayret etme sebebinizi anlatırsınız!
- Ha evet. Yeteri kadar vaktiniz var değil mi?
- Onu dinleyecek kadar efendim.
- İbibik kuşları, yuvalarını umumiyetle insanlardan, gürültüden uzak yerlerde yapar. İnsanlardan kaçar gibidirler. 
- Niçin?
- Niçin mi? Elbette bir sebebi var; bu anlatacağım hikâyede gizli.  
- !!!
- Bu masum kuşcağızlar için uydurulmuş ama bazı hakikatleri de izaha yarıyor. Dinleyince hak verirsiniz.
- Çok da merak ettim!
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.