2023 Türkiye'si

A -
A +

Yıl 1908, günlerden 23 Temmuz. Tarihi bir gün, Resneli Niyazi adlı anarşistin dağa çıkması ile başlayan hadiseler, nihayet II. Meşrutiyet'in ilânı ile noktalanır. Her taraf, bayraklarla donatılmıştır. Kafasında ciğer rengi fesleri ile meşrutiyet münevverleri kürsülerde feslerinin püskülünü sallayan şiddette nutuklarla dört bir yana haykırmaktadırlar. -Hürriyet, adalet, müsavat... Bugünün özgürlük, adalet, eşitlik mefhumlarının aslı olan bu haykırış, tez zamanda madeni paraların arkasına da yazılır. 23 Temmuzda II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinin üzerinden çok geçmeden devlet başkanı da devrilecektir. Filozof Rıza Tevfik, Tevfik Sırrı ve Ali Sami'nin tertibi ile bir kargaşa çıkartılır. 31 Mart Vak'ası. Şu gün dahi tartışılmakta. Hakkı teslim eden aydının vardığı sonuç şudur. 31 Martta Sultan Abdülhamid'le dindar çevrelerin bir taksiratı yoktur. Taksirat, saydığımız isimler hangi locaya mensupsa o milletlerin. Alman entrikalarına, İngiliz oyunlarına duvar olan Sultan devrilerek yerine müzmin Alman taraftarı bir iktidar oturtulduğuna göre kaos ve isyanın arkasında kimin ve kimlerin kuvvet mücadelesinin olduğu rahatlıkla tahmin edilebilir. Askerin hassasiyetleri kullanılmıştır. Yıl 1908/9, yıl 2000/1... Ne değişmiş dersiniz. Yine temmuz ayındayız. Yine bir kuyunun dibindeyiz... Cumhuriyet ilan edilmeden evvel aralarında Halide Edib'in de olduğu mandacılar, Amerikan yönetimine girmemizi teklif ettiler. Evet, ne değişti. Bir zamanlar hainlik kabul edilen bu zül fikir bugün ne yazık ki öylesine revaçta ki. ABD kapılarını açsa nüfusun onda biri oralara koşabilir. Veya Türkiye'nin de eyalet olması yönünde sayım yapılsa 'evet' kazanabilir. Bu bir yüz kızartıcı, korkunç bir manzara değil mi? Yüzü kızarması gerekenler o gitme histerisine kapılmışlar değil. Bir asır geçtiği halde Türkiye'yi aynı noktada döndürüp duranlar. Gerçi gidilmese ne fark eder? Amerika, sizin bir şirketinizin yönetim kurulunu dahi bizzat tanzim ediyorsa. Ve o Amerika'nın milli parası sizin resmi olmasa bile milli akçeniz olmuşsa ne fark eder? O zaman istiklal-i tamdan söz edilebilir mi? Geçen yüzyılda aynı kavgalar, aynı nakaratlar yaşandı; sadece şekilde, kalıpta, çerçevede değişiklikler yapıldı; makyaj tazelendi... O kadar. Acaba 2023'te de bir türlü değişmemiş meseleler, pürüzler, çıkmazlar mı konuşulacak? Cumhuriyetin 100. yılı da sadece bayram nutukları ve Atatürk istismarı ile mi geçecek. Gündem yine, enflasyon, başörtüsü, IMF mi olacak? Ne oldu, 75. yılda duvarlara asılan levhalardan gayrı geriye ne kaldı? Hani 21. asır Türk asrı olacaktı? Bunu diyenlerden biri Turgut Özal, vefat etti. Diğeri Süleyman Demirel, hayatta. Demirel, neden sözünün arkasında değil. Sözünün arkasında olmak bir tarafa bu ülkede 40 sene gibi uzun bir zaman zirvede kaldıktan sonra neticede hiç vebali yokmuş gibi sosyal patlamadan dem vuruyor. Şair Erdem Bayazıt gibi "Sebep Ey!" diye haykırmaz mısınız? Karamsarlıktan yana değiliz. Sevmiyoruz da. Lakin neden Demireller, Erbakanlar, Ecevitler hâlâ direnmekteler? Nedir bu hırsı piri? İki tane 10 yıl sonra cumhuriyetin 100. yılı idrak edilecektir. O zaman da aynı kavgalar sürecekse, yine kof nutuklar, boş sloganlar atılacaksa, paramız bir para etmeyecekse... Şimdiden eyvah. Milletlerin hayatında 20-25 yıllar kısa zaman dilimleridir. Onun için planlar, önceden yapılır. Bizde bırakınız, 2023'ü yarını görmek mümkün değil. Ne yarını 1 saat sonrası şüpheli. Milletine huzur, istikbale ümid bırakamayan yönetimlere yazıklar olsun. Böyle giderse 2023'te Tanzanya'nın da arkasına kalırız. Yalanlar, tertipler ve sloganlarla işte varılan manzara. Felaket çapında bir beddua mı aldık nedir... Dün öldü, bugün can çekişiyor. Bari, yarınlarımızı kurtarsak, bari çocuklarımızı kurtarsak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.