Türkiye, Ramazan için araya girmeli

A -
A +

Devletimizin Amerika'nın Afganistan taarruzuna dair tavrı, kriz içindeki kazancımızdır. Baştan beri hep onu müdafaa ettik. Türkiye, asla sıcak savaşa girmemeli, çarpışmak için asker yollamamalı. Barış içinse var olmalı, kurulacak bir barış gücünde liderliğe oynamalı. Hadisenin ortasında bulunmalı fakat hakim bir hakem olmalı. Türk devlet erkânı, siyasetçisi, bürokratı, askeriyle bu müdahalede yalpalamadılar. Amerika'daki saldırıların ilk günlerinde batılı bazı mes'uliyet sahiplerinin daha hiçbir şey belli değilken "İslami terör" diye konuşma densizliğini göstermelerine Türkiye yöneticilerinden net reddiye sesleri yükselmesi millette kalbî ferahlığa yol açtı. Netice itibariyle, Anglo-sakson cezalandırmaya Türkiye askeriyle destek vermemiştir. Bu yerindedir. Barış gücü için her ân hazırdır. Bu da isabetli. Terörün literatürde bir tarife bağlanması konusunda yönlendirici etkisi devam etmektedir Bu da fevkalade. Şimdi sıra dirayetli bir hakem görevi üstlenmekte. Buna Amerika da muhtaç. ABD-İngiltere güçleri, operasyonda 3. haftaya girerken sadece şehirleri bombalama ve sivilleri hayatından etme dışında bir varlık gösteremediler. O Sudan'dan Endonezya'ya yakıp-yıkma tafraları, haçlı seferi babalanmaları çoktan unutuldu. Bir kara harekâtı da giderek ihtimal olmaktan çıkmakta. I. Bush, Körfez Harbinde 36 devleti yanına almış ve buna "dünya ile birlikte hareket" demişti. II. Bush'sa sadece İngiltere'yi ikna edebildi. Ama artık o da mızmızlanıyor. Yerine göre evlatlarını feda edemeyen milletler, zafer kazanamazlar. Rahata alışmış asker de muharip olamaz. Şu operasyonda Amerika iki erini kaybetti diye bütün Amerika, zavallı çocuklarına ağlıyormuş. Peki 1000 kişiye yakın sivil Afgan öldü. Onlar insan değil mi? Sahi şu fok balıkları için timsahın gözyaşlarını döken sosyete dulları nerelerdeler? Şüpheniz olmasın onlar, Afgan resimlerine bakamadıkları için meseleden haberdar değillerdir. Amerika, istemese de sivilleri öldürmek ve zaten harap, dökülen şehirleri yıkmak dışında bir şey yapamayacak. Güya Usame bin Ladin'in peşindeki Pentagon, O'nun saklanabileceği yerlere asla yanaşmıyor. Kolay mı 7 bin metre yükseklikteki dağlarda çarpışmak. Bunu taşeron askerlere havale etmek istediler ama tutmadı. Amerikan beceriksizliği Talibân'a meşruiyet kazandıracak. Ladin'i de kahraman yapabilirler. Bu gidiş ona. Dolayısıyla kule enkazından kurtulan Bush, başarısızlık enkazının altında kalabilir, post modern darbeyle iktidara sarı-zenci sentezi Powell gelebilir. Bir söz vardır, "Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer" diye. Kader, önümüze çok zor zamanımızda bir fırsat çıkardı. Şu âna kadar çizgimiz iyi. Ancak bundan böyle daha kararlı, cesur ve dinamik bir şekilde hakemliğe yönelmeliyiz. Bunun için de: Önce ne yapıp edip Ramazan ayında operasyonu kestirmeliyiz. Bayram da olduğu için ateşkesin müddeti, 45 günlük olmalı. 45 günde soğuyan savaşı daha sonra tamamen durdurmalıyız. Türkiye aydınlarının dediği gibi, terörün gücüne de gücün terörüne de karşıyız. Amerika terörün gücüne yandı. Afganistan'sa gücün terörü ile hallaç pamuğu gibi atılmakta. İkinci adım da Kâbil'e sağduyu sahibi bir iktidar kazandırmaktır. Zaten Zahir Şah'ın da aralarında olduğu ittifak güçlerine ait mümessiller Türkiye'de -muhtemelen- İstanbul'da toplanacaklar. Ancak orada da hadiselerin peşinden sürüklenmemeliyiz. Her nedense Washington, kuzey İttifakı'na mesafeli. O yüzden onlar da bir varlık gösteremiyorlar. Veya diğer rivayet doğru. Kuzey İttifakı, bizim Körfez'deki kaybımızdan ders almış olmalılar. Amerika'ya "önce para" diyorlarmış. Bütün bunların içinde en kıymetli unsur, mübarek Ramazan ayının 1.5 milyarlık Müslümana zehir edilmesini önlemektir. Türkiye çok kararlı bir biçimde Beyazsaray'la temasa geçerek bu ayda ateşi mutlaka durdurmalıdır. Bunun için, gerekiyorsa iç dinamikler de harekete geçirilmeli. Mitingler, medya desteği gibi. Ateşi durduran Türkiye, bölgede, İslâm âleminde ve dünyada büyüyecektir. Bunu yapacak güçteyiz. Gözden kaçmasın. Bu münasebetle dünya, Amerika-Almanya, Almanya-İngiltere, Amerika-Çin, Türkiye-Rusya, Türkiye-Çin, Türkiye-Almanya, hatta Türkiye-Amerika el ense yoklamalarına sahne oluyor. Bizim tek şanssızlığımız, miadını doldurmuş koalisyonun başta kalmaya direnmesidir. Gaflete bakınız ki Afganistan'da insanlar açlıktan ölürken TBMM'de birtakım politikacılar lokantada sandalye kapma mücadelesi veriyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.