SİYASETEN İNTİHAR!!!

A -
A +
Ekrem İmamoğlu, İBB başkan adayı olduğunda adı-sanı bilinmeyen, resmi ve eseri görülmemiş bir meçhuldü. Buna rağmen nasıl bir çalışmayla desteklendi ki bir anda şöhret oldu. Tam 40 yıldır iktidara gelmeye hasret kalmış CHP’liler, adaylarını öve öve bitiremiyorlardı. Ekrem İmamoğlu, güler yüzlüydü, nazikti, dürüsttü, kibardı, alçak gönüllüydü, asla kızmazdı, herkesi kucaklardı, Allah’ın bu millete bir lütfuydu.... ve buna benzer daha nice methüsenalar. Sanki bir siyasetçiden değil de bir veliden söz ediliyordu. Bunlar denirken biz, ekranlarla şu sütunumuzda şöhretin, o malum tehlikeli yanına dikkat çekerek şöyle demiştik: Şöhreti idare etmek kolay değildir. Temenni ederiz ki çabuk şöhret olan bu isim, saman alevi gibi çabuk sönmesin. Cem Uzan, bir iş adamıyken birden politikaya dalmış doludizgin gidiyordu. O politik “sarhoşluk” içindeyken Temmuz 2003’te Bursa’daki Genç Parti mitinginde Başbakan Tayyip Erdoğan’a ağzından çıkanı kulağı duymayarak “Allahsız herif!” dedi. Bu galiz hakaret, onu bitirdi. Siyaseten intihar etmişti. Ticareten de bitti. Sonunda Ürdün’de yaşadı, Fransa’ya iltica etti. Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı’nı ziyaretle Eyüp Sultan Camii’nde Yasin-i şerif okumakla, semt pazarlarını ziyaretle işe başlamıştı. Dediğimiz gibi CHP’liler iktidar olmaya hasretlerdi. Hatta sade CHP’li vatandaşlar, yukarıdakilerin din, diyanet, camiye yakınlığına da hasretlerdi. Bu sebeple övgüleri artarak devam ediyordu. Onun üstün ahlakının yanı sıra beş parası da yoktu. İmamoğlu ise bu arada iftardan iftara, sahurdan sahura koşuyordu. Öyle ki övenler, hızını alamamış, istikbalin CHP cumhurbaşkanı adayı olarak da gösteriyorlardı. Ne var ki vaziyet, böyle gül pembe manzarada devam etmedi. Beylikdüzü’nde İmamoğlu’nun yaptığı söylenen eserlerin esas olarak önceki başkanların çalışması olduğu tesbit edildi. Dikey yapılaşmadan şikâyetçi olan bu CHP adayının müteahhit olduğu, kendi ilçesinde birçok dikey inşaatlar yükselttiği ve bu yüzden lakabının da “Beton Ekrem” olduğu ortaya çıktı. Bunları bir de bir talihsizlik takip etti. Bir semt pazarı esnafı ile tartışmış ve ona “sen, boş kafasın boş!” demiş ve vurma mı okşamamı olduğu anlaşılmayan garip bir şekilde de yanağına dokunmuştu. Bunlar ve benzerleri kusurdu. Ama faraza “önceki başkanların yaptıklarını yarım mı bırakmalıydım?” “Başkan olmak, ticarete mâni mi?” “O esnafla şakalaştık” hatta kendisine sahip çıkan Yunan medyası için “cevap vermeye mecbur muyum?” diyebilirdi. Bunlar, evet, büyüyü bozan dokunuşlardı. Lakin ona tutunan iktidar hasretlisi CHP kitlesi, bir şekilde tevil ve müdafaaya gidebiliyordu. Ancak; 5 Haziran 2019 günü yani hem de Ramazan Bayramı’nın ikinci günü Ordu-Giresun Havaalanı’nda yaşananların hiçbir şekilde ve hiç kimse tarafından tevil ve müdafaası mümkün değildir. Hadise öylesine vahim ve çirkin ki İmamoğlu, kendisi bile kendini müdafaa edemez. Nihayet şöhret, yapacağını yapmıştı. Ayaklarını yerden kesmiş ve kibir rüzgârıyla havalandırdıktan sonra insafsızca yere çalmıştı. Bu, evet; ve elbette siyaseten intihardı: Ekrem İmamoğlu, bayramda sila-i rahim için memleketi Trabzon’a gidiyordu. Yanında CHP genel başkan yardımcısı Seyid Torun ve bazı vekiller vardı. Hey’et, VIP salonunu kullanmak istedi. Ancak; Ekrem İmamoğlu, sadece meşhur bir adaydı. VIP’yi kullanma hakkına sahip değildi. Bundan dolayı Ordu Valisi Seddar Yavuz, onun VIP’ye girmesine müsaade etmedi. Etmeyince de ortalık karıştı. Hâlbuki Ekrem İmamoğlu, yakıştırılan sıfatlara hakikaten samimiyetle sahip idiyse ve bu bir hayat tarzı ise derhal devreye girer mübarek günde sinirleri yatıştırır ve herkes gibi diğer salondan uçağa geçerlerdi. Yaşananlarsa maalesef böyle değil; video kayıtlarında net bir şekilde dinleniyor ve görülüyor ki İmamoğlu, Vali’ye kızgın bir şekilde haber yolluyor: - Gidin söyleyin Vali itlik yapıyor!!! Bu kötü söz ağır, galiz ve vahim bir hakarettir. Adaylığından beri hakkında yüksek hasletler vehmedilen bu kişinin, o gün imtiyazlı geçiş kapı ve salonu teklif edilse bile bunu kabul ermeyip “ben, halkla iç içe olacak, onları dinleyeceğim!” demesi gerekmez miydi? Mütevazı biri, bunu yapar ve yanındakileri de millet kapısından geçirirdi. Burada ise yetkisi olmadığı hâlde aksi olmuştur. VIP girişinde polisler denetleme yapar. İmamoğlu’nun hakkı olmadığı görülünce belli ki Vali haberdar edilmiş; o da “usul neyse o” kabilinden cevap vermiş. Bir valiye bu şekilde hitap, bütün o şehre, valinin temsil makamına ve millete hakarettir. Her şey kısa sürdü. Sahnedeki oyun, siyaseten intiharla bitmiştir. Partisi ne olursa olsun hiçbir İstanbullu bu ağır hakareti hazmederek adı geçen şahsı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına getiremez. Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım da şu gerekçeyle ortak TV tartışmasından çekilmelidir: -Devletin valisine “it” diye hakaret eden ahlaktaki biriyle benim, bundan böyle görüşüp-konuşacak bir mevzum olamaz. Bu sebeple birlikte ekrana çıkma işini iptal ediyorum. Aziz İstanbullulara ve büyük milletimize arz ederim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.