YUVARLAK MASA

A -
A +
16 Haziran 2019 Pazar akşamı, Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu arasında yapılan ve 21.00’de başlayıp 3 saat kadar devam eden “müzakere”, Türkiye tarihinin en çok seyredilen TV programı oldu.
İki adayın uzlaşması, AK Parti ve CHP’nin mutabakatı ve bu iki parti genel başkanlarının tasvibiyle programın işleyişi, çerçevesi ve sunacak isim tespit edildi.
Zannederiz o akşam Türkiye nüfusunun üçte ikisi ekran başındaydı. Program bittiğinde seyredenler kocaman bir hayal kırıklığı ve yavan bir program rüyasından uyanmış oldular.
Programın pazar günü saat 21.00’de yapılması isabetli oldu. Ancak konuşmaların 3 dakikayla sınırlanması yanlıştı. Hâlbuki bir konuşmacının konuştuğu süre değil, ne konuştuğu önemlidir. Sunucu, konuşmacının dediklerindeki değere göre süreyi kesip-uzatabilir.
Konuşmacıların, birbirinin sözüne karışamaması da yanlış oldu. Program sunucusu İsmail Küçükkaya’nın açıkladığına göre, programın seyrini iki parti genel başkan yardımcıları böylece çizdikleri için sunucu da kendini o sınırlar içinde kalma mecburiyetinde hissetti.
Mevcudun müdafaası, “bu, tartışma değil, müzakere programıydı!” diye yapılabilir. Ama tatmin edici olmaz. Tartışmayla müzakereyi ayıran kalın hatlar nedir? Bunların her biri aynı zamanda diğeri değil midir?
Programın bir konferans merkezinde yapılması ve isteyen her televizyonun oradan naklen yayın yapabilmesi eşitlik adına doğrudur. Fakat kötü bir masa, kötü bir zaman ayarlama düğmesi ve dengesiz bir ışığın varlığı kabul edilemez. Sn. Yıldırım, yüzde 10’luk daha mat bir ışık bölgesinde kalmış olarak programı bitirdi.
Tarafların kıyafetleri, kendilerinin, daha doğrusu eşlerin zevkidir. Biz o taraf üzerinde durmayacağız. Birbirlerine saygı göstermelerine gelince en azından bir kabalık görülmedi.
Sn. İmamoğlu, birinci turun tamamını neredeyse YSK kararını konuşarak bitirdi. Sunucu ne sorarsa  sorsun o hep YSK dedi. Oysa o karar kesinleşmiş ve dünde kalmıştı. İmamoğlu, birinci ve ikinci bölümlerde heyecanlıydı. Sesini ayarlayamadı, ekranda kullanılması yadırganacak bazı kelimeleri kullandığını belki de fark edemedi.
Heyecanının iki sebebi vardı:
Ani bir şöhret patlaması yaşamıştı. Çıktığı noktayı koruma sıkıntısı içindeydi. Diğer sebepse üstündeki baskı. CHP 40 yıldır, iktidar olmaya susamış bir partidir. Bir rüzgâr yakalamaları İmamoğlu’na baskı olarak dönmektedir.
Binali Bey, her zamanki sakinliğindeydi. Zaman zaman muzip şekilde gülüyor, zaman zaman da rakibinin sözlerine küçük dokunuşlar yapıyordu. Bu dokunuşlar, rakipte sinir ucu dalgalanmalarına yol açabildi.
Ekrem İmamoğlu, Binali Yıldırım’ın “Ordu Valisi’ne niçin hakaret ettin?” sorusuna tatmin edici bir cevap veremedi. “Basitlik etti” dediğini söyledi. Hâlbuki ortada sağlam bir video kaydı ve polis zaptı var. Kaldı ki bir insana basitlik izafe etmek de hakarettir. Buna rağmen Binali Bey üstüne gitmedi. Bunda sürelerin ve ilkelerin soğuk savaş dönemini hatırlatan katılığının payı olsa gerek…
İmamoğlu, sadece Vali’ye karşı malum galiz kelimeyi kullanmadığına dair yaptığı savunmada değil, veri kopyalama gerekçesinde de sınıfta kaldı. Dışarıdan adam getirip veri kopyalatmasının mantığını izah edemedi. Ayrıca veri kopyalama ve veri yedekleme farkını bilmediği de ortaya çıktı. Keza İstanbul’un kaç ilçesinde kaç çocuk yuvası mevcut olduğunu bilmeden çocuk yuvası yapma vaadinde bulunduğu anlaşıldı. Aynı hizmeti Beylikdüzü’ne 7 tane yapacağını vadetmiş olmasına rağmen 1 tane yapmış olmasına dair itirazı ise cevapsız bıraktı.
İmamoğlu, internet ve yeşil alan konularında Binali Bey’den çok geride kaldı. Sn. Yıldırım’ın ulaşım hizmetlerine dair anlattıkları, gecenin en tatmin edici, göz doldurucu ve akılda kalan kısmıydı.
İmamoğlu’nun 2017 Sayıştay raporunu 2019 Sayıştay raporuymuş gibi sunmasından sonra ertesi gün Sayıştay’ın bunu yalanlaması, İmamoğlu’na asılsız belge skandalı olarak döndü. FETÖ ile alakası olup-olmadığı konusunda da muğlak konuştu. “Samanyolu TV’de spor muhabiri olarak çalıştım fakat Fetullah Gülen’i görmedim” diyebilirdi. Bununla beraber o yapı için -herhâlde- ilk defa “terör örgütü” tabirini kullandı. Şu da var ki bir kısım vatandaşlar bu sözün takiyye olduğu görüşündedir.
İnandırıcılıkta Binali Bey, inandırıcıydı. Ekrem Bey, ses hâkimiyeti kurarak bunu gerçekleştirmek istediyse de yapamadı.
Bir tarafta tecrübe, mantık ve sükûnet bir tarafta gizlenemeyen bir heyecan ve afaki vaatler vardı. “İsrafla mücadele edeceğim” demek bir proje değil tutumdur. Kim israftan yana olur!
Sn. İmamoğlu’nu sadece Sayıştay değil, TÜRGEV de belediyeden aynî ve nakdî yardım almadığı açıklamasıyla alenen yalanladı. Daha evvel de TRT dâhil birçok yer yalanlama yapmıştı.
Her şey, herkesin önünde cereyan ettiğinden daha fazla tafsilata girmeye gerek yok sanırız. Kısaca toparlarsak:
Program, iyi olmamasına rağmen inandırıcı olan, ulaşım, trafik, gençliğe vaatler ve yeşil alan konularında en fazla proje sunan Binali Yıldırım oldu.
Ekrem İmamoğlu’nun “Programın aldığı reklam gelirini bir hayır kurumuna bağışlayalım” teklifi iyiydi. Neticesini ise işitmedik.
17 sene sonra böyle bir buluşmanın yapılması doğruydu. Tarafların aynı yuvarlak masa etrafına gelmeleri, birbirlerine hediye sunmaları, çaya davet etmeleri medeni davranışlardı. Yoksa bu programda işittiklerinden dolayı kimse, parti değiştirme kanaatine varmadı.
Belki;
Kararsızlar ve bilhassa kalbi buruklar, Sn. Yıldırım’ın kendinden emin ve samimi bir dille söylediklerini ortadaki eserlerini de düşünerek fikirlerini değiştirmiş olabilirler.
Demek oluyor ki;
Yuvarlak Masa toplantıları bundan böyle de devam edecektir. Devam da etmelidir. O zaman daha iyi bir iş çıkarmak için 16 Haziran’dan da sonuçlar çıkartarak şunlar yapılabilir:
Sunucu, tespit edilen 4 isim arasından kur’ayla seçilerek 2 kişi olabilir. Teknik ve usul, daha ustaca yürütülebilir. Program seyircili olabilir. Vatandaştan telefon da alınabilir.
Bu ilk olduğu için meraktan dolayı çok yüksek bir seyirci kitlesi buldu. Benzeri bir program ise ilgi çekmez.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.