ÇİN’DEKİ FİLİSTİN!..

A -
A +
Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir “Batı Trakya Mes’elesi” vardır, “ Kırım Mes’elesi” vardır, “12 Ada Mes’elesi” vardır, “ Dağlık Karabağ Mes’elesi” vardır, Kıbrıs Mes’elesi” vardır, “Akdeniz Mes’elesi” vardır, “ Filistin Mes’elesi” vardır, Fırat’ın doğusu ve batısıyla bir “ Kuzey Suriye Mes’elesi” vardır, “Kuzey Irak Mes’elesi” vardır, “Yemen Mes’elesi” vardır...

Bütün bunlar gibi Somali ve daha bir kaç mes’elemizden başka bir de çok ciddi çapta bir “Doğu Türkistan Mes’elemiz” vardır.

Bu mes’elelerden Batı Trakya, çok iyi bir noktada değildir; fakat 40 yıl önceden kötü vaziyette de değil. Kırım diye bir mes’elemizin varlığından az insan haberdardır. Kırım da Kafkaslar da çıkmazdadır. 12 Ada diye bir mes’elemiz olduğundan pop, top, lüks ve nefsaniyetle malûl yeni nesillerin haberi bile yoktur. Dağlık Karabağ, Ermeniler tarafından işgal edilmiş Azerbaycan toprağıdır. Kardeş Azerbaycan’la beraber bizim de mes’elemizdir. Kıbrıs, Akdeniz, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak gündemde, göz önündedir. Haklarında devamlı mütalaa serdedildiğinden ayrıca bir şey yazmaya gerek yok.

Belki Yemen ve Somali de öyle.

Gazze ve Batı Şeria yani Filistin de gündemdedir. Hem de kaç yıllardır! Ancak; bu mes’ele görüldüğü halde görülmez ve yadırganmaz olmuş, kanıksanmıştır. Sahip çıkmaktan çok nemelazımcılık ağır basar vaziyettedir. Filistin’le tek ilgilenen devlet Türkiye’dir. İsrail, 1948’de Filistin topraklarının cüz’i bir kısmında devletleşirken bugün hem Filistin’i bölmüş ve hem de kalan kısmı da neredeyse yutmuş durumdadır. İsrail, Filistin halkına eza ve cefanın her çeşidini yapmaktadır. ABD ve AB oralı bile olmuyorlar. İsrail, 1967 Savaşından bu yana Golan Tepelerinde işgalciydi. Trump’ın bir hamlesiyle hem gayrı meşru biçimde işgal ilhak oldu, hem Kudüs İsrail’e başkentliğe zorlandı.

Doğu Türkistan veya Uygurların söyleyişiyle “ Şarkî Türkistan” ise arzu edildiği kadar Türkiye’nin gündeminde değildir. Orada bir hadise olup da burada işitilirse dikkatler uyanmakta, üç-beş yazılıp konuşulmakta fakat ardından yine unutulmaktadır.

“ Allahü ekber”in ne anlama geldiğinin idrakinde olmayan gâfil şehirli nüfusun Doğu Türkistan’ın şuurunda olması beklenemez.

Bugün Çin’in elinde bulunan Doğu Türkistan otonom idaresinin nüfusunu teşkil eden Uygur Türkleri, Hunlardan beri oradadır. Bu topraklar, Uygurların binlerce yıllık vatanıdır. Şarkî Türkistan Devletine, 1949’daki Mao ihtilali son vermiştir. Sincan’da otonom/özerk bir idarenin kurulma tarihi ise 1 Ekim 1955’tir. Sünni Maturidi itikaddaki Müslüman Uygur Türkleri, 1.6 milyon km2’lik bu özerk bölgede yaşıyorlar. Bölgede Uygurlardan başka, Kazaklar, Kırgızlar ve daha başka Müslüman kardeş unsurlar da vardır. Nüfus sayımı olmadığı için gerçek nüfus miktarı tam olarak bilinmese de 30 milyon olarak tahmin edilmektedir. Çin, bölgeye her sene 250-300 bin Çinliyi yerleştirerek nüfus yapısını değiştirme politikası gütmektedir. Uygurların, sürekli biçimde Türkiye ve başka ülkelere hicret etmeleri ise Çin’e bu politikasında dolaylı yardım olmaktadır.

Mao dönemindeki Çin işgalinden bu yana Uygurlar, zulmün her çeşidini yaşadı ve yaşıyorlar. Zaman zaman çok ağır haberler almaktayız. En son gelen haber, Çin devletinin Uygur evlerinden her birine bir erkek Çinli yerleştirdiğidir. Bunun asılsız olmasını temenni ederiz. Bunu yapmak, hiç bir insan topluluğunda görülmeyecek bir vicdansızlık olur.

Çin, burayı stratejik konumu ve çok zengin yeraltı kaynakları sebebiyle elinden çıkarmak istememekte ve bu yüzden milliyetçilik hareketlerini çok kanlı biçimde bastırmakta, milliyetçilere hayatı zindan etmektedir. Bunlar olurken ne Uygur diasporası ve ne de Türkiye ve İİT ile BM bir şey yapabilmektedir.

Bu bir şey yapamamanın sebeplerinden biri de gelen haberlerin mahiyetidir. Kirlilik yaşanabilmektedir. Öyle ki Çin’i kötülemek, zora sokmak isteyen rakip devlet istihbarat teşkilatları Uygurları aldatarak ayaklandırmakta ve onların ezilmesine yol açmaktadırlar. Sömürgeci dünya Kürtleri Türkiye’ye karşı kullandığı gibi Uygurları da Çin’e karşı kullanıyor. Yukarıda Uygurların inanç aidiyetlerine bilhassa temas ettik. Sünni fıkhında netice değiştirilemeyecekse âdil olmayan bir idareyle ters düşüp masumların ölmesine sebep olmak câiz değildir. Uygur kardeşlerimizin hem ajan faaliyetlere karşı uyanık olmaları ve hem de diasporayı geliştirerek STK’lar kurup hukuk içinde hak arayışlarını yapmaları, kamuoyu oluşturmaları gerekir. Kendilerini kullanacaklar karşı uyanık olmalı ve Ankara dışında nereden gelirse gelsin her telkine karşı kulakları tıkamalıdır. Bu mes’ele ancak Ankara’nın rehberliğinde çözülür. Ankara ve Pekin Uygurlarla Kürtleri şantaj unsuru olarak kullanmadıklarında geriye diyalog, anlayış makul hareket ve bir masa etrafında toplanmak kalmaktadır.

Evvele Türkiye efkâr-ı umumiyesi, Türkiye’nin bir “Doğu Türkistan mes’elesi” olduğunu görmelidir. Dünya ve şartlar değişiyor. “ Yeniden Asya Açılımı”nı başlattık. Çin, insaf vicdan ve basiretle hareket ederse bu yeni dönemde Uygurlar, iki devlet arasında iyileşmelerin vesilesi olabilir. Orada Müslüman Uygurlar hür ve mes’ud oldukça Türkiye burada memnun olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çin ziyaretinin ardından 24 Temmuz’da Çin sefirinin Ankara’da hariciyemizi ziyaret ederek 10 kişilik bir gözlemci hey’etini Sincan Uygur Otonom Bölgesine dâvet etmesi iyi bir gelişmedir.

Çin’in samimi davranmasını beklemek hakkımızdır. Hey’etimizin görmesi icabeden yerleri gezdirmek yerine kendi istedikleri yerleri gezdirmek, kendi istedikleriyle konuşturmak göz boyama olur. Ne Çin tarafı bunu yapmalı ve ne de hey’etimiz aldanmalıdır.

Tek Çin’den yana olduğumuzu Türk devlet erkânı mükerreren dile getirdiler. Bu şartlarda yapılacaklar bellidir:

1- Rusya Federasyonundaki Tataristan gibi Şarkî Türkistan’da da bu isimle güçlü bir özerk idare kurulmalıdır.

Tataristan, dış devletlerle andlaşmalar akdedebilmektedir.

2- Bölgenin nüfus yapısını değiştirecek her türlü çalışmadan geri durulmalıdır.

3- Bölge halkının din hürriyetine, dil hürriyetine, aile iffetine, eğitim ve seyahat haklarına azami özen gösterilmelidir.

3- Yeni sayfa açma adına hapisteki Uygurlar serbest bırakılmalı, Çin’e girme veya Çin’den çıkma hakkı olmayan Uygurlara hakları verilmeli, Uygurlar eşit vatandaşlık haklarına kavuşturulmalıdır.

4- Türkiye’nin Uygur Bölgesine yatırım yapması kolaylaştırılmalıdır.

5- Tataristan örneğinde olduğu gibi Uygur devlet ve iş adamlarına 3. devletlerle iş yapabilme hakkı tanınmalıdır.

Eğer vicdanı kaldıysa bir Filistin dünyanın ağlamasına yeter, O’nun yanına bir de Doğu Türkistan’ı eklememelidir.

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.