DİL TEFEKKÜRÜ

A -
A +
Dil; yani lisan, yani Türkçe, vatandır. Yaşanan şu sıcak gündemle lisanımız arasında derin bağlar vardır. Bu gerçeği kavramadan kucaklayıcı ve kalıcı çareler üretilemez. Biz, esasında yirminci asrın ilk çeyreğinde yalnızca bir imparatorluğu kaybetmedik. İmparatorluğu kaybetmemizin hemen ardından ve o şaşkınlıkla zengin Türkçemizi de kaybettik. “O şaşkınlıkla” dedik. Evet; doğrudur. Tam da öyledir. Önce harf inkılabı, bir medeniyetin mahzene mahkûmiyeti; sonra dil inkılabı, sun’i bir lisan kurmaya teşebbüs. Türkçe neredeyse aradan bir asır geçmek üzereyken bile eski ihtişamını henüz yakalayamamıştır… Mevzu, derindir ve söylenecek çok da şey vardır. Elimize kalem aldığımızdan bugüne dek de hayli şeyler söyledik. Bu defaysa üç usta isimden birkaç cümleyle de olsa nakiller yapıyoruz. Lâkin korkarız ki bu kendilerinden fikir devşirdiğimiz isimler, yabancı gelsin. Hiç mübalağa etmiyoruz. Hazin hatıralarımız var. Ancak o bahse girmeyecek ve damıtılmış bazı görüşleri üç-beş satırla da olsa sizlerle paylaşmayı tercih edeceğiz. Vefat tarihi 1958 olan Yahya Kemal Beyatlı şöyle demiş: -Eski Türklerin mânevî bir hayatı varken bir edebiyatı vardı. Yeni Türklerin ancak mânevî bir hâyâtı olursa edebiyatı olur. Bizi ezelden ebede kadar bir millet hâlinde koruyan, birbirimize bağlayan bu Türkçedir, bu bağ öyle metin bir bağdır ki vatanın hudutları koptuğu zaman bile kopmaz, hudutlar aşırı yine bizi birbirimize bağlı tutar. Türkçenin çekilmediği yerler vatandır, ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar, vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçedir… 1967’de ahirete göçen Ali Fuad Başgil’in söyledikleri: -Dil, bir hükûmet ve politika işi ve bir kanun mevzuu değildir. Memleket teşri heyetinin, tek taraflı bir görüşle ve hedefi belli olmayan bir politikanın öncülüğünü yaparak millet dilini değiştirmeye hakkı yoktur… 1974’te ebediyete intikal eden Nihad Sâmi Banarlı’nın dedikleri: -Türkçe, tıpkı Türk Milleti gibi tarihin son dokuz asrında dünyanın üç kıt’ası üzerinde lisânî bir imparatorluk kurmuş ve bir imparatorluk dili hâline gelmiştir. Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlâtlarını o kelimelerle sevmiş ve bu kelimeleri tamamıyla millî bir sanatla işleyip Türk yapmışsa, evlâtları artık o kelimelere düşman kesilemezler. Türkçeyi bir an evvel hem zengin, hem millî büyük bir dil hâline koymaya mecburuz… Bu da 1987’de aramızdan ayrılan Cemil Meriç’in sözleri: -Bir aydın, yabancı dil bilmese de olur; çok kitap okumasına da ihtiyaç yok. Yeter ki ana dilini gerçekten bilsin. Kelimeleri şecereleriyle tanısın. Asil olanları, âdilerinden ayırsın… ….. Yeni nesilden nice kimseye yalnızca bu sözlerin sahibi merhumların kendileri değil, dedikleri de yabancıdır. Onun için ölüm yıllarını yazdık. Araya daha bir asır bile; bazıları ile yarım asır bile girmemiş fakat onlar ve sözleri yabancılaşmış. Hâlbuki Türkçe mes’elesi, lisan, savunma sanayiinden ve en görkemli hava limanından daha önemlidir. Türkçe ile Libya, Suriye, Irak, Kerkük, Bosna, Kırım, Batum birbirinden farklı değildir. Bunların hepsi bir bütündür. Yahya Kemal ne diyor? “Yeni Türklerin ancak mânevi bir hayatı olursa edebiyatı olur.” “Türkçenin çekilmediği yerler vatandır. Ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar.” Banarlı ise Türkçe, lisanî bir imparatorluk dili kurmuş ve bir imparatorluk dili hâline gelmiştir, demekte. Bunlar, muhteşem tespitlerdir. Hakkıyla mütefekkir Cemil Meriç de çarpıcı bir söz söyleyerek “evvela ana dilini layıkıyla öğren” demekte. Başgil Hoca, iktidardayken teşriî organ yani meclis yoluyla anayasanın dilini değiştiren Tek Parti Zihniyet ve üslubunu tenkîd etmekte. Nitekim aynı zihniyetin bakiyesi elli sene sonra, 1990’larda hükûmet etme fırsatını bulunca yine kanunların dilini değiştirdi. Türkçeyle her sahada oynamak tehlikelidir. Ama hukuk lisanını bozmak daha tehlikelidir. Geçen zaman için iktidar değişmiş fakat bozulmuş o kanun dili devam etmektedir. Bu mevzuda fikir serdedenler, bu üç Türkçe sevdalısından ibaret değildir. Çok yönlü ve çok derinlikli düşünmeye mecburuz. Yahya Kemal ne güzel diyor: -Vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.