KUŞATMA

A -
A +
Manzara aynen şöyle:
Libya’da Fransa, Rusya, Mısır, BAE, Suudiler.
Suriye’de Rusya, ABD, PYD/YPG, Nusayri Rejimi.
Irak’ta İran, PKK, ABD.
Filistin’de İsrail, ABD, İngiltere.
Akdeniz’de Yunanistan, Mısır, İsrail, Rusya, ABD, İngiltere, Fransa, Güney Kıbrıs Rumları.
Avrupa’da Belçika ve PKK…
Bu kuşatılmışlık, doğrudan bekamızla alakalıdır:
İdlib’de “dost ve stratejik müttefik” denilen Rusya, ne çatışmasızlık şartına ve ne de insan haklarına riayet ediyor. Asıl “dost ve stratejik” görülen ABD ise Filistin’i sahte ve sözde bir barış planıyla İsrail’e mal etmenin son safhasında. Trump hükûmeti, daha evvel, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştı, işgal altındaki Golan Tepelerini de İsrail’in mülkü olarak tanıdı. Garip olan BAE, Kuveyt, Umman, Suudilerin Trump’ın Filistin planında ABD’ye destek vermesidir. Ankara, çok sert ve çok haklı tepkiler dile getirdikten neredeyse bir hafta sonra Arap Birliği’nden ses çıktı. Söylediklerine inanmak gerekirse söz konusu planı tanımıyorlarmış. Hâlbuki “Arap Birliği” denen bu teşkilatın mali kaynağını büyük ölçüde karşılayan devletlerden SA ve BAE’nin veliahdleri bizzat bu planın içindeler. Filistin galiba hiç bu kadar zora düşmemişti.
Libya’nın önemi, dünyadaki en temiz petrolün bu topraklardan çıkmasıdır. Bir diğer önemi de Afrika’ya giriş ve Akdeniz’e hâkimiyet mevkiinde bulunması. Libya iç harp hâlinde. Fransa ve Rusya, açıktan veya dolaylı olarak âsilere destek veriyorlar. Asiler galip gelirse, Libya devletiyle Türkiye devletinin yaptığı MEB-Münhasır Ekonomik Bölge Andlaşmasına riayet etmeyecekler. Bu da Akdeniz’i Türkiye’ye kapama demek olacak.
Irak fiilen bölünmüş ve pamuk ipliği üstünde.
Suriye, ezberlendiği için anlatmak fazladan olur.
Şu manzara; evet, tekrar edelim ki bir kuşatma fotoğrafıdır.
Türkiye, siyaset, diplomasi istihbarat ve askerî yolla bu yerlerin her birinde mücadele veriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen günkü bir beyanını bilhassa dikkatlere getirmek isteriz. Mealen şöyle diyordu:
-Kudüs, kırmızı çizgimizdir; O’nu bitirince Kâbe’ye yönelecekler. Bu sebeple Filistin’de taviz veremeyiz.
Burada işaret edilen şudur:
Siyon ve Haçlı ortaklığı, ilk Kıblemizi gasbettikten sonra bu defa da ebedî Kıblemize sahip olmak için harekete geçeceklerdir. Böyle bir tespit bazılarına hayal gelebilir… Yirminci asrın başında; asrın yarısına gelindiğinde ilk Kıblemizin, Kudüs’ün Yahudilerin işgaline maruz kalacağı söylenseydi bu söz, hayal olarak görülürdü.
Şu manzara gerçeğinde bugün, şu ihtimal mevcuttur:
Aynı ânda birkaç cephede birden silahlı çatışmaya girme mecburiyetinde kalabiliriz. Kuşatma daralır ve bizi boğma tehlikesi baş gösterirse savaş kaçınılmaz olur.
Tarih, sanki geri dönmüştür.
Eğer; geri dönen tarih, bir asır evvelki gibi tekrar ederse o netice, Allah korusun, bu topraklardan sürülmemizin başlangıcı olur. 1914-20, 1820-30’un tekrarıydı. 19’uncu asrın başıyla 20’nci asrın ilk çeyreği arasındaki bir küsur asırlık aralıkta Balkanlardan, Adalar’dan, Karadeniz’in kuzeyinden, Kafkaslardan sürülerek, Anadolu’ya sığındık. Haçlı dünyası, Endülüs’ten sonra kazandığı bu neticeyi unutmadığı için bugünkü Türkiye varlığımız bile onlara çok görünüyor.
Çünkü;
gayelerine mâniyiz,
emperyalizm önünde engeliz…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.