NİÇİN MUHALİFLER?

A -
A +
Bir şekilde kamuoyu önünde konuşma imkânı bulan bazı kimseler, Esad ve rejimine verdikleri destek, Suriyeli Muhaliflerle Suriye Millî Ordusuna duydukları kin ve Türk Hükûmetine besledikleri husumetle seyreden veya dinleyenleri hayrete düşürmekteler. Beşar Esad’ın elemanları da ancak bu kadar konuşurlar. Rejim de bu kimseler de Suriye Millî Ordusuna aynı ağızla “terörist” diyorlar. Bu iddiada olanlar, herkese “terörist’’ dereken muhalif kavramını saptırmaktalar. Oysa Suriye’de bir muhalifler vardır, bir de teröristler. Teröristler de çeşit çeşit. Tabiî ki teröristler desteklenemez. Zaten Türkiye olarak destek veren de yok. TSK’nın eğittiği ve Mehmetçikle omuz omuza mücadele veren Suriye Millî Ordusuna karşı sarf edilen bu vicdan sızlatıcı yakıştırma ise şüphesiz iftiradır. Sivil, kadın ve çocuklara terörist demekse merhametsizliktir. Orada da kalmıyorlar. İşin içine mezhep kaşımasını da katmaktalar. Hâlbuki Suriye’de yaşanan iç savaş, bir din veya mezhep savaşı değildir. Orada hürriyet ve demokrasi mücadelesi veriliyor: Suriye’de 48 yıldır Baas Partisi iktidardadır. Bu sürenin 41 yılı Esad ailesinin hâkimiyetindedir. Beşar Esad’ın babası Hafız Esad, 13 Kasım 1970’te SSCB’nin desteğiyle askerî bir darbe yaparak işbaşına geldi ve ölene kadar bir diktatör olarak işbaşında kaldı. Asker olan Hafız Esad’dan sonra yerine doktor olan oğlu Beşar Esad seçildi. Esad rejimi tam bir istihbarat rejimidir. Nusayri olan yönetim, istihbarat, ordu, polis ve devletin bütün kilit ve geçiş noktalarını, bu inanıştaki insanlarla doldurmuştur. İstihbaratın adı “el Muhaberat”tır. “Suriye bir istihbarat devletidir” sözü meşhurdur. Bu ülke, 41 yıldır bir demir pençe yönetimi altındadır. Nusayriler, Suriye nüfusunun en fazla yüzde 10’u idi. Buna rağmen komünist Rusya’sının desteğiyle iktidarı ele geçirdi. Ondan sonra yüzde 10’luk bir azınlık, yüzde 90 çoğunluğa 41 yıl boyunca kan kustura geldi. Ayrıca; Hafız Esad idaresi, ilk günden itibaren PKK’ya da yıllar yılı destek verdi. Örgüt başıyla kadrolarını Şam’da villalarda ağırladılar. O da oradan Türkiye’de kanlı eylemler yaptırdı. Devrin başbakanı Süleyman Demirel’in söylemesiyle Ankara, Esad’a terörist başının oturduğu evin adresini vererek Suriye’den iadesini istediğinde daima “bulamadık, yerini bilmiyoruz” cevabı alındı. Hafız Esad’ın darbeyle işbaşına gelmesiyle PKK’nın Türkiye’de kanlı eylemleri sadece 4 yıllık kısa fasılayla arka arkayadır. Bu itibarla on binlerce şehidimizin faili, sadece bölücü teröristler değil aynı zamanda Esad rejimidir. Bu azınlık idaresi, yalnızca Suriyeli yüzde 90 çoğunluğa değil, bilhassa kendileri gibi inanmayanlar başta olmak üzere halka da büyük baskılar uygulamış, Muhaberat, emdikleri sütü burunlarından getirmiştir. İşte bundan dolaydır ki diğer ülkelerden sonra 15 Mart 2011’de Suriye’de “Arap Baharı” başladı. Tunus, Mısır ve Libya’da olduğu gibi halk, Suriye’de de kandırılmıştı. 40 yıldır eza, cefa ve zulüm altında olan insanlar hürriyete, demokrasiye, insan haklarına… kavuşacakları zannıyla sokaklara, meydanlara döküldüler. O insanlara “Muhalifler” dendi. O günlerdeki dünya ölçeğinde kanaat, Beşar Esad’ın çok kısa zaman zarfında devrileceği yönündeydi. Ama, Rusya bu iç harp vesilesiyle Suriye’deki vaziyetini daha bir pekiştirip bu topraklara üs, asker ve silahlarıyla iyice yerleşti. Bugün, Suriye fiilen Rusya Federasyonunun genel valiliği hâline gelmiştir. Beşar Esad da genel vali konumundadır. Onun için “Şam yönetimiyle görüşülsün” teklifinin karşılığı yoktur. İrade Şam’da değil, Moskova’dadır. Eğer, o gün sokak ve meydanlara hürriyet ve insanca yaşama, ibadet hürriyeti ve demokrasi gibi taleplerle çıkan göstericiler, teşkilatlanıp ordulaşmasa veya başka memleketlere sığınmayıp da teslim olsalardı rejim insan kasaplığı yapar ve o sokak ve meydanlarda oluk gibi kan akardı. Durumu bilen muhalifler, bildikleri yolda devam ediyorlar. İnsanların yıllar yılı yaşadıkları büyük ızdıraplarını anlamadan onları yaftalamak büyük haksızlıktır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.