SON TARİH ŞUBAT SONU!.

A -
A +
İdlib’de Baas rejimi kuvvetleri tarafından yapılan yoğun topçu atışlarıyla 8 şehit verdik. O gün tarih, 3 Şubat 2020 idi. Ancak her şey, o gün olup bitmemişti. İdlib, Soçi Mutabakat Muhtırası’yla ‘’Çatışmasızlık Bölgesi’’ ilan edilmiş bir şehirdi. Rejimin ateşkese riayet etmesinin kefili de Rusya’ydı. Rus askerleri, bu maksatla devriye gezeceklerdi. Ancak buna rağmen hiçbir zaman çatışmasızlık şartına riayet edilmedi. “Teröristleri vuruyoruz’’ bahanesiyle rejim, Rusya ve İran güdümlü yabancı militanlar, sürekli sivil vurdular, öldürdüler, meskûn mahalleri harabeye çevirdiler.  
Soçi Mutabakatı’na rağmen Rusya ve İran destekli rejim güçlerinin M-4 ve M-5 yollarının kesişme noktası olan İdlib’in Serakib ilçesine doğru adım adım ilerlemesi ve ardından 29 Ocak’ta İdlib’in en büyük ilçesi Maarrat’ün Numan’ı ele geçirmesi ve bu arada ölüm ve kaçışların devam etmesi Türkiye’yi son derecede rahatsız ediyordu. O rahatsızlık, 3 Şubat’taki saldırı ve verdiğimiz şehitlerin acısıyla zirveye çıktı.
TSK’nın yaptığı silahlı mukabeleyle Baasçılara 76 kayıp verdirdik ve çok sayıda topçu bataryasıyla askerî araçlarını tahrip ettik…
Yapılanlar, hiç şüphe yok ki aynı zamanda Ankara’yı sınamaktır. Verdiğimiz tepkiyi ölçme gibi bir niyetlerinin olduğu belli. Fakat meraklarının karşılığını fazlasıyla aldılar.
Vaki saldırının diğerlerinden farkı doğrudan Mehmetçiği hedef almasıydı. Bunu bir kere de 2019’da yapmışlardı. Eğer; hemen ve misliyle cevap verilmeseydi, bu bekleyiş, karşı tarafı cesaretlendirirdi. Üstelik askerî güçlerimizin nerede olduğuna dair resmî kayıtlar Rusya’ya tebliğ edilmişti. Buna rağmen savaş hukuk ve ahlakına uymayan böyle bir saldırı yaşandı. Rusya “koordinatlar, bize bildirilmedi’’ deme gibi gerçek dışı bir beyana sığındı.
Bunlar yaşanınca “bundan sonra ne olacak?’’ sorusu gündeme oturdu. İki devlet, yani Türkiye ve Rusya, bugün tarihte hiç görülmedik çap ve hacimde askerî silahlardan enerjiye, oradan turizme kadar birçok alanda büyük iş birliği ve stratejik alışveriş içindeler. Onun için Moskova’nın çapraşıklıklarına rağmen aramız bozulmaz. Tahmin edilen, önce dışişleri bakanlarının sonra da devlet başkanlarının görüşmesiydi. Nitekim gelişmeler öyle oldu.
Ancak, bunlar olurken Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği iradeyle asla taviz vermedi ve asla taviz vermedi. Dahası; Cumhurbaşkanı, dünkü AK Parti grup konuşmasında tanıdığımız vadeyi açıkladı. Rusya ve İran tarafından desteklenen rejim askeri, son ihlallerle İdlib’deki üç gözlem noktamızı çevrelemiş bulunuyor. 5 Şubat günü en sert tonda şunu ilan ettik:
-Rejim ya geri çekilir ve işlediği katliamlardan vaz geçer, bize doğru vatandaşlarını öldüre öldüre sürmez veya biz, şubat sonunda en şiddetli şekilde yapacağımızı yaparız.
Şubat sonuna 3 hafta kalmıştır.
Üç hafta sonra Esad ya nush ile nasihatle uslanır veya harita yerini bulur. Şu hadiselerin yaşandığı İdlib, Halep… kuzey Suriye, Kerkük…..Misak-ı Millî hudutlarımız içindedir. Buraları vermedik, bir bakıma o günün şartlarında Suriye’nin kullanmasına muvafakat ettik. Hukuk tabiriyle mülkiyet bizde kaldı, âriyet, yani geçici kullanma hakkı, Suriye’de.
Misak-ı Millî, son Osmanlı Millet Meclisi Meclis-i Meb’ûsan tarafından 20 Ocak 1920’de müzakere ve kabul edilmiş ve 17 Şubat’ta da ilan edilmiştir. Bundan sonra meclis, dağılmış fakat 23 Nisan 1920’de yeni meb’usların da iştirakiyle Ankara’da toplanmıştır. Daha sonra TBMM de Meclis’i Meb’ûsan’ın bu kararını takip ve tasdîk etmiştir. Meclis-i Meb’ûsan, o meşhur kararıyla olmazsa olmaz hudutlarımızı tayin etmiş, fakat yemin edilerek çizilen o harita aynen gerçekleşememiştir. Garbi Trakya, Selanik ve havalisi dahi bu haritadadır denir.
Misak’la alakalı tarihler dikkat çekmiş olmalı. Kabulü, 20 Ocak 1920, ilan ve yürürlüğe girmesi, 17 Şubat 1920.   
Bugün,
neredeyse günü gününe
bir asır öncesinin
muhasebesini yaşıyoruz.
El hükmü lillah!
Hüküm Allah’ındır!
Lâ galibe illallah!
Allah’tan başka galip yoktur!..
Ve İbn-i Haldun’un sözü:
Coğrafya, kaderdir!
Ve son söz:
Sefer bizden, zafer Allah’tandır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.