MEDENİYETLER REKABETİ!..

A -
A +
    19 ve 20. asırlarda Avrupa’yla münasebetlerimizin iç yansıması, tezatlar resmidir. Avrupa hayranı olanlar, Avrupa görmüş, Avrupa’da okumuşlarla yalı ve konak hayatlarında onların tesirinde kalanlardır. Avrupalılaşma veya Garplılaşmayla medenileşmeyi müsavi değerler olarak gören bu akımın mensuplarındaki hayranlık, günbegün katmerlenerek en sonunda İslâmiyet’i, muasır medeniyete ulaşmanın önünde engel görme noktasına varmıştır. Yabancılaşmış zihniyet sahipleri, bu mümtaz dini bırakarak çağını kapamış ve tahrif de olmuş Hıristiyanlığa geçmeyi teklif etme ifratına kadar gitmişlerdi. Tanzimat’tan sonra uç veren bu kirli fikirler, Erken Cumhuriyet yıllarında bazı Garp hayranlarının eliyle resmî ideolojide kendine yer bulma teşebbüsünü de göstermiştir… Avrupa’nın üstün mevkie gelmesini kabullenemeyen bu ülkenin has ve sâdık çocuklarıysa Batılıların her şeyi Müslümanlardan öğrendiklerini, Kanuni’nin bir mektupla Fransa’yı titrettiğini, Avrupa’ya sefere giden askerin, aldığı salkımın parasını üzüm kütüğüne bağlama faziletini gösterdiği, Avrupa’nın yakın zamanlara kadar yıkanma, banyo ve hela alışkanlığı olmadığını, Paris’te lazımlıkların pencereden boşaltıldığı… gibi mâzide kalmış hakikatleri gündemde tutarak dik durma arayışındadır. Bilhassa Konstantiniyye’nin fethi, iftiharların en büyüğüdür. Fetih, daima gündemdedir. Hazreti Fatih’in kılıcı, sanki her yerli düşüncedeki vatandaşın elinde güneşin şavkıyla parlamaktadır. Şüphesiz ki Şarkî Roma’yı çökertip Konstantiniyye’yi İstanbul, Ayasofya’yı cami yapmak bir medeniyet için tek başına yeter şereftir. Ne var ki o zaferin ve o zaferin rüzgârıyla takip eden bir buçuk-iki asırdaki zaferler silsilesinin sekr hâli, mânevî coşkunluğuyla mağlubun intikam seyri takip edilemedi. Avrupa, yahut ehl-i salip, haçlı dünyası, Konstantiniyye’yi kaybetmenin muhasebesini yapmayı ihmal etmemişti. Ümit Burnu’nu dolaşarak Uzak ve Güney Asya’ya uzanan İpek ve Baharat Yoluna yeni bir harita çizdi, bu arada Amerika’ya vararak, müstemleke topraklar edinerek… ve derken sanayi inkılabını yaparak önce bizimle aramızdaki farkı kapattı. Sonra da farkı lehine çevirdi. Bizim için bu defa mağlubiyetler silsilesi başladı. Makas çok açılınca bir kısım yeni nesiller, geri kalmışlıktan kurtulma çaresi olarak tanassuru yani Hıristiyan olma teklifini yapma şaşkınlığına kadar gittiler. 19 ve 20. asırlar, bu mücadelenin de tarihidir. 21. asırsa şimdi başladı; bugün şekilleniyor. Korona salgını, okuyabilen için yeni bir çağın habercisidir. Bu hastalık, bir gün elbette bitecektir. Her ân hazırlıklı olmayan devlet ve milletler, mağluplar listesinde yer alırlar. Şüphesiz ki Allah, doğru söyler; O’nun kitabı mutlak doğrunun habercisidir. Kur’ân-ı kerîm, “Sizin şer bildiğinizde hayr vardır’’ diye haber verdiğine göre bugün şer, kötülük olarak bilinen bu salgın, iyiliğe, fırsata dönüştürülebilir. Salgın çekilip, ortalık sakinleştiğinde çok yüksek ihtimalle bugünkü dünya liderlerinin üçte ikisi kalmayacaktır. Seneye NATO, AB gibi kurumlar olmayabilir, birçok ittifak tükenebilir. Yeni dostluklar, yeni muhaliflikler kurulabilir. Harita tekrar tanzim edilebilir. Kısacası 2021’de dünya, tıpkı 1682 Viyana Muhasarası’ndan, tıpkı I. Dünya Harbi’nden, tıpkı II. Dünya Harbi’nden sonra yeniden kurulabilir. Batı’nın dünyaya artık söyleyeceği yeni bir sözü kalmamıştır. İnsanlığa karşı yüzü de kalmamıştır. Söyleyeceğini söylemiş, yapacaklarını yapmış, sömüreceklerini sömürmüş ve arada aya çıkma gibi eğlencelik meşgalelerini de ihmal etmemişlerdir. İçimizdeki iki asırlık yabancılaşma cereyanı da can çekişmektedir. Şimdi söz, hamle ve doğrulma sırası yeniden İslâm medeniyetindedir. O medeniyetin şerefli temsilcisi Türklerdedir. Bizdedir. Ufuklar, yeni bir şafağa hamile. Zirveler, “o ne güzel emir” müjdesine kavuşmuş Fatih’in torununu beklemekte. İyi gidiyoruz. Bir teknik lisemiz “ultrasonik cerrahi maske makinesi” imal edebiliyor ve bu makineyi yapan Küçükköy Meslekî ve Teknik Anadolu Lisemiz, mektep atölyesinde günde 100 bin maske üretebiliyorsa, Türkiye Cumhuriyeti, İspanya ve İtalya’ya yardım elini uzatabiliyorsa yarınlara cesaretle bakmalıyız. Bu defa Endülüs’e değil Madrid’e yardım ediyoruz. Şüphe edilmesin ki yarın Almanya ve ABD’ye de insanlık gösteririz. Bu yeni çağda medeniyetler rekabetini, “Allah’ın askerleri” kazanacaktır. Allah, nurunu tamamlayacaktır. Sağlık tedbirleri, her şeyiyle alınmalı. Lakin, karanlığın içindeki aydınlık da fark etmeli, buna göre yürümeli. Batı, ağlarken biz, bunları yazabiliyorsak, zaman, büyük bir doğuşa gebe demektir…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.