TÜRKİYE, SAĞLIKTA ZİRVEYE ULAŞTI!..

A -
A +
 
“Bize bugünleri gösteren Rabbimize sonsuz hamd-ü senâlar olsun!..”
Yurdumuzdaki milyonlarca hânenin beşte dördünde bu veya buna benzer dualarla Allahü teâlâ hamd ediliyor ve Tayyip Bey ve Devlet Bey ile Cumhur İttifakı’na da teşekkür ediliyordur.
Bizler, görebildiği tek ilacın kinin olmasını yaşamış nesillerden sonraki nesilleriz. Doktor ne gezer, hastane kaç tane vardır, olsa bile ona hastane denebilir mi, dense dahi araç-gereç var mı? Doktor, bir oda bir dinleme cihazı, bir beyaz önlük ve bir de dökülen bir uzanma yatağından ibaretti. Hastaneye işi düşecek diye vatandaşın ödü kopardı. Gördüğü muameleye göre hasta, insan mıydı, değil miydi? belli olmazdı. “Allah, hâkime-hekime muhtaç etmesin!” diye bir deyim bilmiyoruz bir başka millette var mıdır?
Kısacası; mazisi şanlı hâli ise perişan bu millet, yalnızca bir toplu iğne yapamaz durumda değildi. Bir kutu aspirin ve bir paket margarin yağına da muhtaçtı. Bu muhtaçlığı, önce I. Dünya Harbi’nde dedelerimiz, sonra II. Dünya Harbi’nde babalarımız yaşamışlardı. Gariptir, inanılması elbette zordur ama, insanın aya ayak bastığı yıllar olan 1970’lerin ak güvercinli altı oklu iktidarında da bizler yaşadık. Nimetin ne demek olduğunu mahrumluğu yaşayanlar bilir. Onun için bugünkü refah, zenginlik, ulaşım, hastane, ilaç, hekim… hizmetlerinin nasıl şükredilesi nimetler olduğunu bütün varlığımızla idrak ediyoruz. Bunu biz idrak ettiğimiz gibi vicdan, tecrübe ve adalet sahibi herkes de idrak ve teslim eder.
Bugün kendi millî silah sanayiîmizi imâl edebildiğimiz gibi kendi solunum cihazlarımızı da imâl edebiliyoruz. Bu iktidarın hizmette en ileri gittiği üç dal vardır. Sağlık, ulaşım ve millî savunma. İlk ikisi baştan beri mevcuttu. Üçüncüsüne 15 Temmuz 2016 İşgal ve Darbe Teşebbüsünden sonra varıldı. Bir şerden, bir ihanetten bir hayr çıkmıştı. Bu defa sağlıkta da öyle oldu. Covid-19 salgınından iftihar edilecek çapta bir fayda çıkarttık. Savunmadaki İHA ve SİHA harikalarını sağlıkta da tekrarladık. Sağlık altyapısına üst yapının giydirilmesiyle kendi millî solunum cihazlarımızı yaptık. Bu anlamda bu fakirin bir teklifi hakîkat olmaktadır. Daimî takipçilerimiz bilirler ki on yıl kadar evvel Türkiye’yi Bölgenin Sağlık Havzası yapmaya çalışmamızı teklif etmiş ve kendimizde bu istikbali gördüğümüzü defalarca yazmıştık. Bugün olan tam da budur. Türkiye sağlık hizmetlerinde AB, ABD, Rusya ve Çin’i hayli arkada bırakmıştır. Bunların tamamına veya bir kısmına sağlık araç-gereç ve ilaç yardımı yapmaktayız. Zulmün simge adı İsrail’e bile acıdık. Kraliçe’nin açılan elini de geri çevirmedik.
İktidara gediğinde “Şehir Hastaneleri” diyen ve bunu bir fikri sâbit olarak devam ettiren, önce Başbakan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunu ısrarla söylerken acaba kaç kişi, kaç sağlıkçı, siyâsetçi, akademisyen O’na hak veriyordu? Olsa olsa bir elin parmakları kadar insan. Demek oluyor ki lider, hem uzağı görecek ve hem de her türlü inkâr ve taşlamaya rağmen yolundan ve dâvâsından vazgeçmeyecektir. Eğer Sn. Erdoğan, Şehir Hastanelerine dair unvanlı insanların sade suya tirit kabilinden ucuz tenkitlerine itibar etmiş olsaydı bugün ne çağı aşmış hastanelerimizi inşa edebilir ve ne de solunum cihazlarımızı imâl edebilirdik. Her ile hastane açılması meşhur medya tarafından “tabela üniversiteleri” diye yerden yere çalınmıyor muydu?
83 milyon olarak, tarihe şahitlik etmekte ve yapılan tarihin içinde yer almaktayız. İki asırdan bu yana ilk defa ortaya bu büyüklükte şeref levhaları çıkarmaktayız. Onun için “idraki olanlar şükretmektedir” diyoruz. Kıyas malumatı olanlar şükreder. Hem vardığımız bu zirve için şükretmeli ve hem de böylesi bir savaş ve salgın zamanında Tek Parti Zihniyeti iktidar değil diye şükretmeli. O ihtimali böyle bir zaman için düşünmek bile istemiyoruz.
Kimse şüphe etmesin ki bugün seçim olsa Cumhurbaşkanı Erdoğan, açık ara ilk turda yine seçilir. Bu destanlar yazılırken muhalefet partilerinden ufak tefek sesler dışında hiçbir şey işitilmemekte. AK Parti’den kopanların kurduğu partiler sanki yok olmuşlar gibi. Cumhur İttifakı yani Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve Sn. Devlet Bahçeli, devleti ve milleti şaha kaldırmak ve 2023 ve 2071 hedeflerine yani Kızıl Elmaya ulaşmak için gönül gönüle el ele koşu hâlindeler.
Her şey tamam mı?
Hayır!..
Şu salgın şerrinden çıkartılması gereken daha zaferler de olmalı.
Millî Eğitim ve Millî Kültür iklimi bugün de çorak...
Sıra, artık onlardadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.