EVDE HAYAT VAR!..

A -
A +
Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da bir lokanta işletmecisi, Covid-19 sebebiyle kaybettiği müşterilerini tekrar kazanmak için yeni bir hizmet sunma biçimi geliştirmiş. İki kişilik camdan odalar yaptırarak bunları lokantanın deniz sahiline dizmiş. Yakında benzerleri diğer ülkelerde de görülür...   Biz, şunu hep yadırgardık, çok kimsenin de yadırgadığını dinlemiştik. Ne zaman bir lokantanın önünden geçsek ağzına kadar dolu olduğunu görürdük. Bu keyfiyet, AVM’lerde daha bir göze batıyordu. Bunun sosyolojik tabiri şuydu; ağırlığını gençlerin teşkil ettiği ciddi bir nüfus, evinde yemek yemiyordu. Bu çiftler veya aileler yahut kişiler, haftanın çok gününü veya yarısını, bilemediniz mutlaka üçte birini lokanta öğünleri yiyerek hayatlarını devam ettiriyorlarsa buna nasıl para yetiştiriliyordu? Cevap basittir: Para yetişmiyordu. Öyleyse ödemeler nasıl yapılıyordu? Kredi kartıyla. O da ayrı bir girift manzaradaydı. Ay sonunda kart hesabı geldiğinde ya "asgari" ödeme yaparak kalan için faizle borca devam ediliyordu veya kart borcunu kartla yani yine faizle ödemek suretiyle rüya gibi günlere devam ediyordu. Manzara, lokanta düşkünleri için aynen böyleydi. İnsan, aile, dışarıda yemek yemez mi, yiyemez mi? Elbette yer. Ancak bu arada bir yapılabilir. Haftanın çok günü değil. Olunca ne olur? Faiz engereğinden kurtulmak mümkün olmaz. Mümkün olmadığı gibi tatiller ve hatta bayramlar da yine kredi kartı ve taksit tuzağıyla borçlanarak borçlu, faizli ve şüphe yok ki stresli hayat devam ediyordu. Kabahat, bu yolu tercih edenlerdeydi. Korona öncesindeki hayat manzaraları, resmettiğimizden ibaret değildi. Eşlerin çalışması ve mesai sonrası da hayat dışarıda geçtiği için evler otele dönmüştü. Aile büyüklerinin evde olduğu hayatlar, giderek seyrekleşmeye yüz tutmuştu. Kira veya borçla alınmış evler, döşenmiş odalar fakat yatmadan yatmaya kullanılan bir mekân. Covid-19 musibetinden her dünyalının da her vatandaşımızın da dersler çıkartması şarttır. Salgın sebebiyle evde kalmalarla, çok şeyin fark edildiğini sanıyoruz. Aile, yuva, yuva muhabbeti, ev yemeği, evdeki kitaplar, eş dost aranması, büyüklerin hatır ve gönüllerinin daha bir alınması keşfedildi. Bu bir öze dönüştür. İşletme sahipleri, yeniden müşteri çekmek için türlü cazibeler sunacaklar ama galiba önceki müşteri manzaraları hiçbir zaman olmayacak. Zira fark edildi ki "yemek" yahut "öğün" denen sadece bir mide doldurma olayı değildir. Bu bir aile toplantısıdır. Aile meclisidir. Karar masasıdır. Yemek ve sohbet lezzetinin buluştuğu güzel anlardır. Bunu fark eden bazı aklıselim sahibi insanlar, modaya uyarak sürüklendiği hayatları mecburen bırakıp korona korkusuyla sığındığı evinde bunları görüp yaşayınca özüne dönmüş olmalılar. "Evde hayat var!" sözüyle "hayat eve sığar" sözlerini herhâlde ilk defa Sağlık Bakanı Fahrettin Koca söyledi. O veya bir başkası söyledi. Kim söylemiş olursa olsun. İkisi de çok doğru sözler. Vecize değerinde. Telefon hizmeti sunan şirketlerin, bunları telefonlarımıza yazması da çok isabetli bir uygulama. O iki doğru söze biz de birkaç ilave yapmak isteriz: -Evini terk etme!.. -Evin otel değil!.. -Çekirdek aileden büyük aileye dön! İlk iki sözle alâkalı düşüncelerimizi yukarıda yazdık. Esasında "çekirdek aile"ye dair de zaman zaman yazı ve konuşmalarımız olmuştu. Çekirdek aileye kabulümüz, beş bin yıllık devlet hayatımız süresinde "93 Harbi" denen Türk-Rus Harbi adlı büyük felaketten sonraki felakettir. İlahî ikaz, bir virüs vesilesiyle akılların başlara devşirilmesini ihtar ediyorsa yapılan yeni hayat hesap kitabında aile üzerinde hakkıyla durulmazsa alınacak her tedbir çökmeye mahkûm olur. Köyde veya bir başka mahalle yahut huzurevinde yalnızlığa terk edilmiş anne-babaya, büyükanne-büyükbabaya arada bir telefon açmak, birkaç zamanda bir ziyaret etmek, yasak savmak değilse de ondan çok da farklı değildir. Onlar eve gelirse dua gelir, bereket gelir, evler otel olmaktan çıkar, çocuklar, millî kültür mirasına kavuşurlar. Hiçbir sanatçının anlattığı masal, bir dede veya ninenin anlattığındaki zevki veremez. Evde hayat varsa, hayat eve sığıyorsa fazlalık aile büyükleri midir? Bu hatayı Avrupa yaptı, bugün cezasını çekmekte. Bizde bugün dahi -Allah’a şükür- sözle de onlara "çınarlarımız", "büyüklerimiz" denmekte. Öyleyse bu cümleler yerini bulmalıdır. Onlar, evlerin fazlalığı değil de baş tâcı olarak görülürse şu cemiyet, yeniden hasretinde olduğu huzurlu günlere döner. Kapitalizmin şekillendirdiği tüketim çılgınlığındaki modern hayattan boynunu kurtarıp da kendi sade, mütevazı hayatını kurabilenler yaşadığından tad alacaktır. Korona Sonrası’nda, bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kanaatimize göre salgının, hayatımıza etkileri, rahat 5 yıl sürecektir. Yeni dünya 5 yılda yerine oturabilecektir. Her şeyin a’dan z’ye tek tek ele alınması gerekiyor…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.