ÇAĞDAŞ MASAL

A -
A +
"Stratejik ortaklık", "müttefiklik", "dostluk" gibi kavramların nasıl da ikiyüzlü laflar olduğu önümüzdeki şu Azerbaycan-Ermenistan kapışması üzerine bir kere daha anlaşılmış olmalı. Bu kavramlar, devletler arasında menfaatler nisbetinde vardır. Aynı teşkilatın içinde yer almak dahi bunu değiştirmez. Şu ifade ettiğimiz gerçekleri defalarca dile getirmişizdir. Öyle ki konuya dair bazı satırlarımızın daha mürekkebi bile kurumadan Ermenistan, 27 Eylül 2020 sabahı 06.00’da Azerbaycan’a saldırdı.
Ermenistan denen fakir, müflis, az nüfuslu, payandalarla ayakta tutulan sözde bir devlettir. Nüfus, ordu, maliye… hiçbir bakımdan Azerbaycan ile boy ölçüşemez. Buna rağmen çeyrek asrı aşkın bir zamandır Dağlık Karabağ’da işgalcidir. Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini zorla elinde tutmaktadır. Bu işgal devam ederken bu defa da bahsettiğimiz saldırı yapıldı. Nasıl olur da böylesine bitmiş-tükenmiş bir devlet, yeni cephe açma cür’etini gösterir? Soru budur ve üzerinde durulması gereken de budur.
Ermenistan’ın 27 Eylül sabahı başlattığı saldırı, Türkiye ile Yunanistan’ın Doğu Akdeniz ihtilafında çatışma noktasından müzakere safhasına geçmelerinin hemen arkasında yaşandı. Meselenin can alıcı tarafı burasıdır. Biz, kendi karasularımızda gaz ve petrol aramaya başlayınca, Fransa, Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı kışkırtmaya başladı. Aynı Fransa, Libya’da ve Bağdat’ta hatta Lübnan’da Türkiye’ye karşı tavırlar aldı. Ankara, bütün baskı ve tehditlere rağmen zerrece taviz vermeyince karşı taraf, bu defa taktik değiştirdi. Fransa, görünmese bile Suriye’de mevcuttur. Bunun gibi Ermenistan’da da mevcuttur. Ne var ki Ermenistan, o tecavüzleri, sadece Fransa’nın yüreklendirmesiyle yapmıyor. Tarihteki iki büyük hasmımız Rusya ve İran da Ermenistan’ın arkasındadır. İran, Azerbaycan’a karşı Ermenistan’a hava sahasını kullandırmaktadır. Bu iki devletin ihtilafında Ermenistan’ın yanındadır. Bunda Tahran’ın büyük tüccarlarının Ermeni olmasının payı büyüktür. Bu tüccarlar, hükûmet üzerinde son derecede müessirlerdir. Diğer yandan İran nüfusunun 30 milyona yakını Azeri Türkü’dür. Tahran, bu çarpıklıkları yaparken o nüfustan çıt çıkmaması, Şia bağlılığındandır. İran Azerbaycan’ı yahut Cenubî/Güney Azerbaycan, İran’ın doğusundadır. Buradaki Azeri nüfus, şimalî/kuzey Azerbaycan’ın beş katıdır.
Ermeni taşkınlık ve haddini bilmezliğinin tek sebebi Fransa gibi İran da değildir. Fransa ve bilhassa ABD’deki güçlü Ermeni kopuntusunun/diasporasının da bu neticede rolü büyüktür. Bu zengin lobi, bulunduğu ülkelerde basın ve hükûmetleri tesirine almaktadır. Nitekim Alman medyasının, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a çemkirmesi bedavadan değildir. Fransa, İran, Amerika vs… bunlar Ermenistan’ın arkasındadır. Bayrağında salip yani haç olan bazı başka devletler de Ermenistan’ın arkasındadır. Fakat Rusya’yı göz önüne almadan, takip etmeden söylenecek her söz, yapılacak her tahlil eksik kalır. Ermenistan, şeklen müstakil bir devlettir. Fiilense tamı tamına bir Rus vilayetidir. SSCB zamanında Rusya’nın parçasıydı. Bugün de öyledir. Hudutlarını, gümrüklerini, hava sahasını Rus kuvvetleri korumaktadır. Kendisinden güçlü Azerbaycan’a yaptıklarının arkasındaki asıl gerçek budur. Türkiye ve Rusya, İdlib’de giderek birbirlerine ters düşmekteler. Ara bozulmakta. Libya’da dolaylı biçimde karşı karşıyalar. Bu itibarla söz konusu Ermeni saldırısı, Moskova’nın, tasvibi ve teşviki olmadan asla yapılamaz. Tahran ve Paris, kolaylaştırıcı merkezlerdir. Washington’sa Ankara’nın Moskova’yla nerede ne zaman ne şekilde olursa olsun ters düşmesini şiddetle arzu eder. Ankara, Kuzey Suriye’de Washington’la zıt taraflardadır. Trump, seçim öncesi Ermeni diasporasını karşısına alacak bir şeyi asla yapmaz.
Şurada adı geçen ve geçmeyen birçok devletle şu veya bu sahada güya müttefikiz, komşuyuz, NATO’da silah arkadaşıyız, alışveriş yapmaktayız. Ancak bunların hiçbiri onları, insaflı, vicdanlı ve adil hareket etmeye zorlamıyor. O zaman da o parlak cümleler; stratejik ortaklık, müttefiklik, dostluk vs. birer çağdaş masal, sonu gelmez yalan olmaktan öteye geçemiyor. Akdeniz’de boğulamayan, Libya’da gömülemeyen Türkiye, Kafkaslar’da kan kaybetsin isteniyor. Hedef, tek başına Azerbaycan değildir. Asıl hedef, bir cins at gibi zincirleri koparmış Türkiye’dir. Bu Türkiye’yi zapt edemeyenler, aynen tarihte olduğu gibi el ele verip üstümüze gelmekteler, daha da gelirler.
Değişmez hakikat bu olduğuna göre Türkiye ve Azerbaycan birliğinin daha da pekişmesi için çareler aranmalı. Tek millet, aynı Oğuz nesli olduğumuza göre niçin iki devlet? Uzun sürmüş bu ayrılığı, beraberliğe kavuşturmanın hukuki, siyasi ve fiilî imkânları üzerinde çalışmalıdır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.